Yusuf Dülger
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Vahdettin ve Harbord

Vahdettin ve Harbord

0
Paylaş

İktidardaki yetersizlikler, milli kimlik kaybı ve dış güçlerin etkisiyle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikeler vurgulanırken, Mustafa Kemal Atatürk’ün ulus devleti ve bağımsızlık vizyonunun önemi hatırlatılıyor. Mevcut yöneticilerin “Osmanlıcılık” ve “Amerikancılık” sevdalarından vazgeçerek Cumhuriyet değerlerine dönmesi gerektiği belirtiliyor.

Devlet ve halkımız birçok tehlikeyle iç içe. Düşünme ve sorgulama eksikliğimiz, millî kimlik kaybımız, yöneticilerin yetersizlikleri tehlikeleri büyütüyor. Böylesi tehlikeler Osmanlı’da da vardı ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla önüne geçildi. Sonra “Osmanlı” hayaliyle yeşerdiler, çiçekler açtı.

Zamanımızın bazı yöneticileri halka: “Biz her sıkıntıyı gideririz. Bize güvenin. Aşınızı yiyin, beşinizi kılın” diyorlar fakat sıkıntılar bitmiyor, artıyor. Buna rağmen biz halde avunuyoruz. İyimserliğin bu kadarı kötüdür, çok saflık tehlikedir.

Kimlik kaybımız ile yöneticilerin yetersizlikleri ve hatta suçüstü halleri üzerinde biraz duralım. Millî dil ve edebiyatımız, köklü hayat felsefemiz kalmadı. “Yerli – millîlafları millî kimlik düşmanlarının elinde bir uyuşturucu, bir lokma gibidir.  

Despotlar başta kalmak için bizi kutuplaştırıyorlar, düşünen ve konuşanları şeytanlaştırıyorlar. Sadaka ekonomisine iyi geçiş yaptık. Eğitim, ekonomi, savunma, yargı, tabiat vs. her alanda yangın var. Yöneticiler yangınları söndürme yerine PKK ile pazarlık yapıyorlar. Bazı yöneticiler kapalı bir kutuya döndü, şeffaflık yok.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Temsilcisi Tom Barrack, “Ortadoğu’da güçlü ulus devletler İsrail için tehlikedir” diyor; İsrail’in çevresinde güçlü bir ulus devletin olmamasını istiyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Barrack’ı övüyor; 25.07.2025 günü NTV’de yaptığı konuşmada: “ABD’nin bölgede yapıcı bir rol oynadığını gördük. Sayın Trump’ın bölgeye gönderdiği, ABD’nin Suriye Temsilcisi olarak atanan Tom Barrack, belli bir tarafsızlığı yansıtma gayretinde olan bir yaklaşımın temsilcisi. Bu yıllardır beklediğimiz özgün bir vizyon. Bunu takdir ediyoruz” sözleriyle ABD’yi aklıyor. Burada eski CIA uzmanı Henri Berkey’in: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni AKP eliyle kundakladık” itirafını da hatırlayalım ve hemen: “AKP hükümeti ve Hakan Fidan kimlerin yanında?” diye soralım.

AKP-MHP-DEM ittifakı PKK ile açılım pazarlığına başladıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan, “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” dedi, ardından “ümmet” vurgusu yaptı. Erdoğan’ın bu vurgusu Barrack’ın: “Ortadoğu’daki güçlü ulus devletler yıkılsın, etnik-mezhep temelli devletler kurulsun, İsrail’in işi kolaylaşsın” hesabıyla örtüşüyor.

Bu tartışmalar yaşanırken Tom Barrack: “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” dedi. Adam bize: “Mustafa Kemal’in kurduğu ulus devleti bırakın, çok uluslu, çok hukuklu, bölünüp sömürülmeye elverişli bir devlet olun” diyor, üst düzey yöneticilerimizden hiç ses çıkmıyor. Çıkmaz, çünkü onların bir bölümü Osmanlı hayranı, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı. Eğer Türkiye bugün Atatürkçü bir kafayla yönetiliyor olsaydı, Barrack denen o terbiyesiz eleman hemen ABD’ye gönderilirdi. Bu yapılamıyor, çünkü Türkiye’de söz sahibi çok Amerikancı ve Osmanlıcı var.

Bu vesileyle Osmanlı’yı kısaca hatırlayalım. Osmanlı’da yönetme hakkı halkın değil sülalenindi. Hukuk, din-mezhep esaslıydı. Türk-Müslüman unsurlar savaşlarda ölürler, sarayı beslerlerken diğer unsurlar, askerlik yapmaz, para kazanırlardı. Osmanlı döneminde yabancılar elde ettikleri padişah ve yönetici azınlıkların isteğiyle her istediklerine erişirlerdi. Cumhuriyet bunları kaldırdı ama saltanatçılar Osmanlı’yı diriltme, Cumhuriyet’i öldürme kampanyasını başlattılar.

Osmanlı’yı diriltme, Cumhuriyet’i öldürme projesi kolay mı? Biz dışarıdaki sömürgecilerle içerideki nankörlere teslim mi olacağız? Hayır, tarih ve sosyolojinin yasaları, Türk ulusunun vicdan ve birikimi buna müsaade etmez. Umutsuzluk yok, biz kazanacağız. Kefenimizi hazırlamak, mezar hazırlığı yapmak yok.

Direnen her canlı en zor yer ve şartlarda bile yaşar. Rahmetli Nihat Genç: “Bir kayanın yarığına düşen bir ot tohumu orada ölmez. Çimlenir, taş ve havadan gıdasını alır, sonra ufak bir fide olur, çiçek açar, tohum verir, soyunu sürdürür” derdi. Öyledir.

Yakinen tanıdığım iki üniversite öğrencisi var. Biri iktisat, diğeri ilahiyat okuyor. İktisat okuyan geldi: “…, ormanlarımız yanıyor. Konya’da TEMA Vakfı’nın şubesi varsa tarif edin gideyim, üzerime düşeni yapayım” dedi. İlahiyat okuyan: “… millet ve devletimiz kötüye gidiyor, bu gidişle bölünürüz. Yeniden üniversite sınavlarına gireceğim, hukuk yahut siyasal okuyacağım, ilahiyatı bırakacağım” dedi. Nihat Genç’in ot örneği, bu gençlerin irfanı umuttur.

ABD Cumhurbaşkanı Wilson Osmanlı Ermenilerine haksızlık yapılıp yapılmadığını incelemek üzere James Harbord adındaki bir generali I. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Türkiye’ye gönderir. Harbord, amacını öğrenmek için Mustafa Kemal’le Sivas’ta bir görüşme yapar. Mustafa Kemal’e, “siz ne yapmak istiyorsunuz” gibi bir soru yöneltir. Mustafa Kemal elindeki otuz üçlük tesbihin ipini koparır, dağılan tesbih tanelerini gösterdikten sonra der ki: “Bunların birleştirildiği gibi ben de milletimi birleştireceğim. Türk milletine bağımsızlık kazandıracağım…” Bildiğimiz gibi Mustafa Kemal bunu yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Recep Tayip Erdoğan, Hakan Fidan, Yaşar Güler gibi yetkilileri bugün keşke ABD’nin Berkey, Trump, Barrack gibi Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk karşıtlarına Mustafa Kemal’in Harbord’a verdiği cevap gibi bir cevap verselerdi. Bunu bekliyoruz. Olaylar bize en iyi yönetimin Cumhuriyet yönetimi, en doğru duruşun Mustafa Kemal’in duruşu olduğunu gösterdi. Padişahlık ve Osmanlıcılık öldü, bir daha dirilmez. Bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü devlet ricali padişahçılık, Osmanlıcılık, Amerikancılık sevdalarını bırakmalılar. Böylesi bir değişim onları yüceltir, devlet millet kaynaşmasını sağlar.

İrade ve gücünü milletinden alan yöneticiler ölmezler, millet onları bağrına basar. Mustafa Kemal gibi. Bencil, despot ve işbirlikçi yöneticiler lanetle anılırlar, vatan topraklarına değil, başka topraklara gömülürler. Vahdettin gibi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!