Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Devlet vatandaşın sırtından mı geçiniyor?

Devlet vatandaşın sırtından mı geçiniyor?

Eylül Ayı hayatımızdan, kuş gibi kayıp gitmek üzere… Sessiz, çaresiz, yorgun ve buruk umutlu bendeleri olan bizler de; kadere razı olmanın teslimiyetiyle, boynu bükük, suratında hüznün karıştığı acı tebessümle sadece seyrediyoruz… Başka yapacak bir şey var mı derseniz de hemen “Hayır” derim… Can Dostlarım, hepinize Merhabalar. Bir haftanın hayatımızdan kayıp gitmesinin tek tesellisi, sizlerle bir araya gelebilmek… Her şeyi bir kenara bırakıp en azından, bunun tadını çıkaralım…

Geçtiğimiz Günlerde, sonradan bulduğum, sıkı sıkı sarılmak ihtiyacı hissettiğim, sınıf arkadaşlarımdan, İzmir’de ikamet eden “Oda” yönetiminde de bulunan kimya mühendisi kardeşim, Selâhattin Korkmaz ile bir yazışmamız oldu ve ona söz verdim. Şimdi o sözümü yerine getireceğim…

Yurt dışında bilhassa Avrupa ve Küba’da, Alternatif Tıp çok yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Bu sistemler hiçbir zaman tıp ilmini kenara itici değil destek verici mahiyettedir… Bizde, durum farklıdır. Başta yandaş kanallar olmak üzere hemen hemen her yayın kuruluşu, sıralamayı şaşırmış; alternatifi “Ana” haline getirmiştir. Bunlara bakacak olursanız, Doktorlar, Hastaneler, hemşireler, tahlil laboratuvarları, kısaca her şey lüzumsuzdur… Çoğu madrabaz olan, hurafe ehli kişilerce her şeyin çaresi mevcuttur… Bunların en meşhur olanları, Saray’da bile itibar görüp, kadro muhatabı olmuşlardırCehaletinden feraset umulan, zavallı ve biçare halkımızın, mağduriyetinin kısmen de olsa giderilmesi için, Sağlık Bakanlığının devreye girmesi gerekmektedir. Nasıl mı? Aydınlatarak… Neyin faydalı, neyin faydasız neyin de faydasız ama zararsız da olduğu, oluşturulacak bir kurulla tespit edilebilir. Bu kurulun paylaşımları da nispeten de olsa, halkımızı muhtelif şarlatanların elinden korur… Alternatif Tıbbı resmi kontrol altına almalıyız, yoksa internette art niyetli kimselerin ağına düşeriz. Bize PH ‘ı 35-30 olan şeyleri pazarlamaya kalkarlar. ( Ph. en fazla 14 olabilir) Tarım Bakanlığının bünyesinde kooperatiflerin veya kişilerin ürettiği orijinal ürünler pazarlanmaktadır. Sağlık Bakanlığı içerisin de buna benzer durumlar oluşturulabilir. Bakanlıktan, en azından “zararlı değildir, şu şu durumlar da faydalı olabilir, faydası tespit edilmiştir, vs.” türünde ifadeler ile halkın doğru yönlere tevcihi sağlanabilir… Bu ahvalde, birçok kimse de mağdur olmamış, belki de hayatını riske etmemiş olabilir… Bu değerli Kardeşim, Bana; her derde şifa olan, sarımsağın da uygun kullanılma tarifleriyle, devlet tarafından vatandaşına dağıtılması gerektiğini söylüyor… Evet olabilir ama olmaz… Bu konuyla direkt alakalı olmasa da benzer bir konudaki yaklaşım ve çabalarımdan bahsetmek istiyorum…

Türkiye, enerjisini dışarıya para vererek alıyor. Cari açığın en önemli hatta neredeyse tek kalemi, enerji… Basit bakkal hesabı ve düşük IQ  mantığına göre, nerji tüketimini azaltacak her tedbir, ekonominin nefes almasını sağlayacak önemli faktörlerden biridir… Bu bir kenarda dursun… Hatırlayın, bir ara helezonik az sarfiyatlı ampuller çıktıydı. Sarfiyatı 15 oranına düşürüyordu… Çeşitli platformlarda ve yazı bölgelerinde dedik ki, bu lambaları halka bedava dağıtın… Bu yolla 45 oranındaki tasarruf direkt cari açığı etkiler sadece etkilemez, vatandaşa da nefes aldırır… Netice ne oldu, hiç kimse kale bile almadı. Daha sonraları 110 tasarruf eden led lambalar çıktı. Aynı vurdumduymazlık burada da devam ediyor… Başta Ulusoylu Damat olmak üzere, bizi yönetenlere gene söylüyorum… Lütfen , bu lambaları halka bedava dağıtın.  Toptan alırsanız çok ucuza mal edersiniz ama, dışarı giden dövizleri ters yüz geri çevirebilirsiniz. Hem lâmba sizin ambleminiz değil mi, bu ara da reklâm da yapmış olursunuz… İşte böyle bir imkânı sistem niye değerlendirmiyor biraz inceleyince ortaya çıktı… Bir zamanlar, ekonominin en ücra noktalarına vâkıf olan tek patron, Ali Babacan‘ın dedikleri akla geldi. Ne demişti; Devlet 7 Milyara mal ettiği elektriği 76 Milyara sattı diye. Bu ve bunun gibi bütün ifşaatlar halâ cevapsız… Sükût ikrardan gelir tezinden hareket edecek olursak, demek ki her şey doğru. Demek ki devletin zaten 76 milyar kazandığı 7 milyardan elde edeceği tasarrufa fazla ihtiyacı yok… Geçtiğimiz günler de Saadet Partisi yayını bir Videodan öğrendik ki, Almanların 30 bin €’ya ürettiği bir arabaya benim Vatandaşım 150 bin € vererek binebiliyor. Düşünebiliyor musunuz, Alman hepsi kâr olsa 30 bin € kazanıyor, hiç bir şey yapmadan, kolunu kıpırdatmadan, sadece vergi alan Devlet 120 bin € kazanıyor…

Bütün bu hatırladıklarımı, Sizlerle de paylaştıktan sonra, tekrar değerli Kardeşim Selâhattin’e döneyim… Sence Devlet, vatandaşına bedava sarmışsak dağıtır mı… Bana göre yapsa yapsa IBAN Numarası yayınlar, eldekileri de toplar…

TRT deki yapımcı-yönetmen hayatımda, sabit olan tek şey vardı… 2500 civarındaki Canlı Yayın Programım herkese açıktı… Şu an da okuyucum olan, beraber çalıştığım Arkadaşlarımdan, Hatice Çalışkan, Ayla ÖzTürk, Değerli sunucum, eski haber spikerlerinden Zuhal Çetinkanat Hanımefendiler de çok iyi bilirler ki, bize gelen ve müracaat eden hiç bir kimse boş dönmemiştir. Program benim değil sizin mantığı her zaman etkili olmuştur. Bu gelenek, doğal olarak yazılarıma da sirayet etmiştir… Benden bir şey isteyenler, hiçbir zaman ve asla boş dönmezler…

Başta yakınlarım ve tanışlarım sonra herkes benim için ayrı birer değerdir. Bu duygular ile hepinizi Yüce Yaradanıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!