Güçlü ve benzerlerinin düştükleri en büyük çelişki, geçmişimizi parçalara ayırarak bir tarih ve kültür kopukluğu yaratmalarıdır. 3-5 bin yıllık köklerimizi bin yıla çekerek gövdemizi zayıflatmaya kalkmak, bizi başsız ve köksüz yapar. Mustafa Güçlü gibi kişiler 40-50 yıldır üremeye başladı. Böyleleri çoğaldıkça Türk milleti hastalanacak, T.C. yara alacaktır.
Aydınlar Ocağı, Türkiye’nin “milliyetçi-dindar” kanadında bulunan bir sivil toplum örgütüdür. Kurulduğu 1970’ten beri kadrolarının birikimli oluşuyla tanınır.
Sonraki yıllarda, Aydınlar Ocağı’nın bazı illerimizde şubeleri açıldı. Her şubenin, genel merkezine uygun düşünceler taşıması, genel merkeze ters düşmemesi, genel merkezin faaliyetlerine katılması gerekir ama Aydınlar Ocağı’nın Konya Şubesi buna uymuyor, tüzüğünün esnek yapısından yararlanarak kendi başına hareket ediyor.
Bir tanıdığım, Aydınlar Ocağı Konya Şubesi’nin, genel merkezin düzenlediği ortak çalışmalara katılmadığını, bu kuralı çiğnediğini söyledi. İnternete girip baktım, aydınlar Ocağı genel merkezinin 22-24/10/2024 tarihleri arasında, Adana’da düzenlediği 51. Şura Toplantısına tüm şubeler, hatta Azerbaycan, Kosova şubeleri bile katılmış ama Konya şubesi Katılmamış. Neden?
Gelelim Aydınlar Ocağı’nın benimsediği millî-manevi değerler ile Konya Şube Başkanı Güçlü’ye. Bildiğim kadarıyla Güçlü, Türk ulusunun manevi değerlerine karşı çok sıcaktır ama millî değerlerine karşı o kadar değil. Güçlü’nün sıcak baktığı millîlik, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinin milliliğidir. Güçlü’nün, Türklerin İslam öncesi millî kimliği ile Türkiye Cumhuriyeti millî kimliğini beğenmediği söyleniyor.
Güçlü ve benzerlerinin düştükleri en büyük çelişki, geçmişimizi parçalara ayırarak bir tarih ve kültür kopukluğu yaratmalarıdır. 3-5 bin yıllık köklerimizi bin yıla çekerek gövdemizi zayıflatmaya kalkmak, bizi başsız ve köksüz yapar.
Mustafa Güçlü gibi kişiler 40-50 yıldır üremeye başladı. Böyleleri çoğaldıkça Türk milleti hastalanacak, T.C. yara alacaktır. Konya Aydınlar Ocağı’nı oluşturan birkaç kişinin tarih, millet, milliyet, kültür ve dil tezlerinde doğrudan Türk milleti düşmanlığı yoktur ama gaflet ve cehalet vardır. Bu kültür politikasının güçlenerek devamı, uygarlık ve Türkiye Cumhuriyeti için kirliliktir.
Aydınlar Ocağı Genel Merkezi 22-24 Kasım 2024 günlerinde, Adana’da yaptığı istişare toplantısının ardından kapsamlı bir rapor yayınladı. Raporda devlet ve millet olarak eksikliklerimiz, eksikliklerimizin giderilmesi için neler yapmak gerektiği açıklandı. O rapordan çok kısa birkaç cümle aktarayım. Deniliyor ki:
“Andımız maalesef mahkeme kararına rağmen depoda bekletilmektedir. Ailelere TC’ye mensubiyet şuuru kazandırılmalıdır. Vatandaşlarımız ve ailelerimiz millî ve dini bayramlarımız arasında ayırım yapmaya teşvik edilmemeli. Eğitimin millîlik vasfı zedelenmiştir.” Bitiş cümlesi şu “Ne mutlu Türk’üm diyene!”
O raporun altında Konya Aydınlar Ocağı’nın imzası yok. Bunun nedeni, Konya Aydınlar Ocağı’nın yönetiminde bulunan kişilerin genel kültürü bulunuyor olmasın? Millî devlet ve kimliğimiz sallanıyor, Konya olarak siz yoksunuz.
Konya Aydınlar Ocağı 26.11.2024 günü İ.Ö. adındaki bir ilahiyatçıyı konuşturdu. Adam dedi ki: “İlahiyatı bitirince görev almam için Diyanet’e çağrıldım. Laik devlete hizmet edilmez diye gitmedim. Sonra … Müftülüğünde görev yaptım, emekli oldum. Önce kravat takmazdım, sonra taktım. Kemalistler sabit kafalılar…”
Mustafa Güçlü ve arkadaşlarının konuşturdukları bu zihniyet karadır. İmam-hatip, ilahiyat, Diyanet, tarikat-cemaat gibi kesimlerin çoğunda laiklik dinsizlik sanılıyor. “Laik devletin kurumu” diye Diyanet’e gitmiyorlar ama aynı devletin müftülüğünden emekli oluyorlar, kravattan korkuyorlar. Şu mantık ve aydınlığa bakın!
Mustafa Güçlü ve benzerleri etken ve egemen olurlarsa karanlığa gömülürüz.