Ahmet hakan ‘Süreç’e karşı çıkanlara tavsiyeler” başlığıyla sorular sıralamış!
Şöyle diyor;
“Bize öyle ikna edici bir şey söyleyin ki, “Tamam kardeşim, haklısın, akan kan durmasa da olur” diyelim.
“Türk milleti” konusunda sergilediğiniz hassasiyetin, gencecik bedenlerin ölümleri için sergilenen hassasiyetten çok daha önemli olduğuna bizi ikna edin.
“Barış böyle gelmez” diye itiraz ediyorsanız, barışın nasıl geleceğine dair kendi yol haritanızı açıklayın.
“Kendisine Türk’üm diyen herkes Türk’tür” cümlesine bir türlü razı olmayan insanları, hangi yöntemlerle razı etmeyi düşündüğünüzü topluma açıklayın.
“Öcalan’la görüşülmez” diyorsanız, Öcalan’la görüşülmeden PKK’lıların sınır dışına nasıl çekileceğine dair yaratıcı çözüm önerinizi topluma sunun.
PKK’nın tüm militanlarını öldürseniz bile PKK’yı bitiremiyorsunuz… PKK’yı bitirecek “harika” yönteminizi açıklayın.
“Bölüneceğiz” diyorsanız, süreç söz konusu olmadığında bölünme riskinin çok daha fazla olmadığına bizi ikna edin.”
***
Bu jargon bugün yaygın olarak çoğu kesimin kullandığı sığıntı düşüncelerden ibaret, avam şark kurnazlığı olarak öne çıktığı içindir ki ele almak gereği vardır. Cevap aynı jargonda aranırsa; “Tecavüz kaçınılmazsa tadını çıkar mı demektesiniz” sorusu, yeterince açıklayıcıdır. Yapılan perdeleme bundan farklısı veya fazlası değildir. Toplumsal anlamda böylesi bir kirliliği savunur olmak, rahatça ifade etmek, korkunç bir bühtandır.
Bu soru kisvesindeki çıkmazların cevabını soru şeklinin defolu mantığında aramak daha sağlıklı olacaktır.
Bu silsile, açıkça söylenemeyen, baş edemiyorsunuz bölünelim mesajına meşruluk kazandırma telaşıdır.
Açılım veya Süreç denilen girişim; bölücü terör örgütünün yıllardır silah ve kan ile beni tanıyacaksınız, masaya oturacaksınız, istediğimizi vereceksiniz dayatmasına teslim olmaktır.
Bugün gelinen noktayı gizleyebilmek, yapılan pazarlıkları örtebilmek için, bölücü terörün hedefleri basite indirgenmiş, ufak kazanımlarla ifade edilir olmuştur. Meseleyi görüşme-barış-çözüm-anlayış kıskacında sunmanın niyetleri saklayacağı hesap edilmektedir.
Silah bırakmak, sınır dışına çıkmak, birkaç basit yerel yönetim revizyonu, birkaç basit etnik kimlik çağrışımı, isteniyor denmiştir. Birde elebaşlarına verilen bir televizyon, birkaç insani kolaylık yetiveriyor gösterilmiştir, sonuç almak için!..
On binlerin kanına giren bu kahpe organizasyon işte böylesi insani isteklere sahip kisveye büründürülüp, üzerinden umut tacirliği sergilenebilmektedir.
İnsanı kahreden bir diğer husus ise, şehitlerimiz gelirken, canilere meşruluk kazandırıp teşvik etme derdinde olan zevat, bugün “gencecik bedenler ölmesini mi istiyorsunuz” gizli tehdidini savurabilir pervasızlığa ulaşmış olmalarıdır.
***
Israrla perdelenen bir konu da, Türkiye bu çöküşü yaşarken etrafımızda olan gelişmelerdir. Nihai hedefte birleştirilmesi gereken parçalar, yine ülkemiz marifeti ile bir, bir koparılıp hazırlanmaktadır. Eğer gidişat önlenemezse, bugün “barış” diyen zevat; koparılan parçaların kendi elimizle birleştirilmesinde “büyüyoruz” nakaratları atmaya şimdiden hazırlanmaktadır. Ardından büyük kopuşa-nihai bölünmeye, bulacakları kılıfta “demokrasinin gereği” olacaktır, belli ki!
***
Çözümü konuşabilmek için önce, terörün bugüne kadar etkinliğini nasıl artırdığı yanında, bu duruma getirenlerin niyet ve davranışını anlamak gerekir.
Terör örgütünün; yöneticileri, inleri, nasıl ayakta kalabildiği, maddi kaynakları bellidir. Güneydoğumuzda suç işleme özgürlüğü alanları oluşturarak, devlet otoritesinden kaçmak isteyenlerin nasıl destek verdiği bilinmektedir. O terör alanlarında hangi suçların büyük oranda olduğunu en iyi bilenler, bugün bölücülüğe alçakça meşruluk kazandırma çabasında öne çıkanlardır.
Güneydoğumuzda 1988-2001-2013 yılları itibarı ile bulunan, yabancı ülkeler istihbarat elemanlarının sayıları yabancı kaynaklarda yayınlanmaktadır ve her şeyi açıklar durumdadır.
Büyük Kürdistan projesi, uluslar arası haçlı projesi olup gizli saklı değildir. Görünüşte canciğer müttefiklerimizi PKK’ya destek vermekten vazgeçirilmeleri konusunda tavır koymak çok mu zordur. Türkiye bu iradeyi neden göstermemektedir.
Acaba bugün gelinen barış denen teslim olma sürecine davetiye için midir ki bu kadar ağır bedeller ödenerek gelinmiştir?
Ülkemizde iktidarda kalabilmek uğruna bu güçlerle yapılan pazarlıklar, istikbalimiz için bir türlü yapılamamaktadır.
İşte bu sebepledir ki, çözüm için öncelikli olan, bu konuda kararlı bir irade koyacak iktidar yapısıdır.
Bugün yazılı ve görsel basının öne çıkardığı isimler, bu gerçekleri en iyi bilenler olmalarına rağmen ihanete gidişi en fazla alkışlayanlardır. Mesele saptırılarak kurgu alanlara taşınmaktadır. Ahmet Hakan’ın soruları işte bu merkezde ele alınabilir.
***
Ahmet Hakan’a, sürece karşı çıkan biri olarak son sözüm şudur; Türk Milleti ile alay etmek anlamındaki bu soru mantığı, aslında kendi zekânıza yaptığınız en büyük aşağılama olarak zihinlerdeki yerini almıştır. Bu durum ancak ihanet iklimlerinin ürünü olabilir, biliyorsunuzdur!..