30 Mart seçimleri; belediye başkanlarından ziyade dört parti liderinin birbirlerini suçlamasıyla geldi-geçti.
Muhalefet, iktidara ve onun genel başkanına; “Baş çalan-hırsız-rüşvetçi” gibi iddia ve suçlamalarda bulundu.
İktidar ise muhaliflerine, “İşe yaramaz, Sivas’ın ötesine geçemeyenler, yavru ve çeyrek muhalefetler” gibi aşağılayıcı sloganlarla işi geçiştirdi.
Başbakan’ın F tipi cemaate karşı, “ Paralel yapı-kumpasçı- âlim müsfettesi- içi boş alim” suçlamaları vardı.
Bunların hepsi, demokratik bir ülkede hoş olmayan seviyesiz söylemlerdi.
Oysa biz mahalli idareler seçimlerini, o beldenin belediye başkanlarının neleri, nasıl ve ne kadar zamanda hangi parayla yapacaklarını duymak ve inanmak isterdik.
Olmadı.
O tür söylemleri duyamadık.
Her şehirde liderler vardı.
Her liderin yanı başında o beldenin; ceketleri ilikli, el pençe biblo gibi duran başkan adayları vardı.
Merak edilen şunlardı;
S. Başbakan kendisi ve aile efradı hakkında yapılan; rüşvet ve yolsuzluk olaylarına, paraları sıfırlayın, telefon konuşmalarına doğru dürüst cevap vermesiydi?
Biz bekliyorduk ki; Kendisini” Baş çalan” ilan eden K. Kılıçdaroğlu’nu mahkemelere versin, tazminat davaları açsın.
Yaptı mı?
Hayır.. Neden acaba?
Biz bekliyorduk ki,
“Edeki paraları sıfırlayın! Konuşmalarını asla yapmadım. Oğlumla o gün saat 08.03’de böyle bir konuşma gerçekleştirmedim. Bu bir iftiradır. Bunu söyleyenler alçaktır. Mahkemeye vereceğim”
Dedi mi?
Ne gezer!
Neden demedi, neden mahkemeye veremedi?
Öbür tarafta; mahremlere girmekle, insanların özelini kayda alıp bunu basına servis etmekle, orduya kumpas kurmakla suçlanan sözde Müslüman(!) cemaat:
Bir kerecik olsun, Allah rızası için: “Kardeşim bunlar külliyen iftiradır. Biz böyle bir şey yapmadık. Kimsenin özeline karışmadık, kaset yapmadık. Servis etmek nedir? O, bizim anlayışımızda yoktur” dedi mi?
Diyebildiler mi?
Ne gezer!
Sıkıştıkları yerde bastılar bedduayı, “Önleri kesilsin, ocakları sönsün!” yollu.
Sevgili okurlarım S. Başbakan, hakkında ve ailesi hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarına neden ciddi manada, “Bunlar yalandır, öyle alış-veriş yoktur. Evimizde de milyar dolarlar bulunmaz. Vakfımıza da bu kadar bağışın aslı esası yoktur.” F tipi cemaat, “Biz kimsenin özeline girmedik. Kaset yapmadık. Orduya kumpas kurmadık.” Diyemedi.
Diyemediler.
S. Başbakan yüzde elli ortağı ve bilgisi olduğu bu tür kirli işlere neden zamanında itiraz etmedi? Bu kasetlerin servis edilmesini neden tavsiye etti?
Şimdi neden bas bas bağırmakta.
Mızrağın ucu kendisine batınca mı; insanlığı, İslam’ı, Kuran’ı, Ahlâkı hatırladı?
Sizler bu samimiyete inandınız mı?
Ben inanmadım. Ve bu sorulara neden ciddi cevaplar da verilmedi demekteyim.
Esen kalınız.