Rahmetli Necip Fazıl, Ereğli’de bir konferansa gelmişti.. Rahmetli Kazım Topuz’un bağ evinde bana, “Hoca DEMOGOJİ nedir?” diye bir soru yöneltince; “ Özür dilerim üstat. Sizin yanınızda benim izah yapmam yakışık alır mı?” Deyince.. Başladı anlatmaya, “Demogoji, yanlış yönlendirmeler ve anlatımlarla bir olayı çarpıtmaya denir. Bunu da en iyi felsefeciler ile yarım Müslümanlar yapar” diye tarif etmişti.
Değerli okurlarım! Lütfen olanları bir hatırlayınız.. Halk Bankası Müdürünün evinde 4 milyon Beş yüz bin dolar ele geçiyor. O günkü tutanaklarda bu paranın, “İmam-Hatip için toplandığı hayır parasıdır.” ifadesi geçmemiş. Geçseydi basına yansırdı.
Kaldı ki
Bu para, gerçekten toplanan bir hayır parsıysa; Dernekler Yasasına göre belli miktarın üzerindeki DERNEK parasını evde ve elde tutmak suçtur.. Bankada hesapta tutulması gerekir.
Eğer bu para, bir kara para idiyse ve helal değilse ki, öyle anlaşılıyor.
O zamanda; “Ne zamandan beri helâ süpürgesiyle, cami süpürülmekte?” sorusunu sormamız gerekmez mi?
Rüşvet parasıyla, hayır yapılır mı? Cami- mescit, İmam-Hatip okulu yapılması dinen caiz midir? Diyanetten ve İl müftülüklerinden cevap bekliyorum.
Bu işin bir boyutu!
Bir başka boyutu da, S. Başbakanını işi demagojiye dökmesidir.
Söyler misiniz Allah aşkına, “Büyük Rüşvet Operasyonu” soruşturmasında hiç, HALK Bankası’nın adı geçiyor mu? Bankada yolsuzluk yapılmış deniyor mu?
Denmemesine rağmen, S. Başbakanın ısrarla ve inatla, “Halk Bankasını yedirtmeyiz. Bu şaibeden sonra bankanın değeri 27 milyon lira düştü!” açıklamasının; mantığını çözebildiniz mi?
Bu gayret ve çaba, işi rayından çıkarmak, mecrasından saptırmak rüşvet işini, Bakan oğullarının üzerinden başka noktalara kaydırmak olmuyor mu?
Siz hiç medyada, “Son dakika haberi, flaş gelişme” diye “Halk Bankası’nda büyük Rüşvet, Halk Bankası’nda büyük vurgun diye” manşet gördünüz mü?
Zaten banka yönetimi de, 23.12. 2013 günü, “Bankamızın Rüşvet operasyonlarıyla ilgili soruşturmada adı geçmemekte ve herhangi bir soruşturmada yoktur.” Açıklamasını yapmıştır
Oysa yazılanlar, söylenenler; “Halk Bankası Müdürünün evinde bu kadar milyon doların ne işi var, kaynağı ne, nereden alınmış, kim neden vermiş” şeklindedir.
Ha müdür bey, bu yolsuzlukları yaparken belki, bankayı yasal olmayacak şekilde kendi suçu için kullanmış olabilir. Bu da zaten iddia.. Herhes, yasal süreç tamamlanıp, ceza almadığı sürece masumdur-suçsuzdur.
Bu Allah katında da, yasalar nezdinde de böyledir. Bunun tersi İFTİRA dır, bühtandır.
S. Başbakan, Gezi Parkı olaylarında da, polisin orantısız güç kullanımı ve biber gazının dehşetinden camiye sığınan gençler içinde, ısrarla ve defalarca, “Camiye ayakkabılarıyla girdiler, bira içtiler” söylemleri de bunun gibiydi… Bizzat cami müezzininin, “Ben din adamıyım yalan mı söyleyeceğim. Camide bira içilmemiştir.” Beyanlarına rağmen aynı sözleri ısrarla söylemeye devam etmiştir.
O müezzinde, oradan sürülmüştü.
Bu olaylar hafızamızda taptaze dururken, şimdi aynı taktiği Halk Bankası üzerinden piyasaya sürmesi acaba neyin korkusu veya neyin endişesidir?
Büyük Rüşvet Operasyonunu; “Siyasidir- komplodur-çete işidir” diye ört-bas etmenin mantığı nedir? Neden böyle bir gayrettesiniz? Kimden ve neden tırsmaktasınız?
Başbakan’a soralım;
1-“Sayın Başbakan siz doğru ve haklısınız da; O paraların Bakan çocuklarının, banka müdürünün evinde kundura kutularının içinde ne işi var?”
2- Madem bu, kökü dışarıda ve devlete paralel bir yapının, bir çetenin işi. Öyleyse kimdir bu yapı ve bu çete?
Oysa o polisler, Ergenekon için sabah beş sularında evleri basarken, “Polisimiz destan yazdı” diyen siz değil miydiniz? O amirleri, savcıları o makamlara, muhalefet mi atamıştı? Kararnamelerin altında, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu imzası mı vardı?
Bu telaş, bu hızlı almalar-atamalar, gözdağları niçin? Savcı ve hâkimlerin de temiz olmadığını söylüyorsunuz.. Elinizde belge varsa açıklayın.. Yoksa bu düpedüz İFTİRA ve tehdit olmuyor mu?
Gidişat vahim.. “Ayarını bozduğunuz kantarın, sizi de tartmasından mı korkmaktasınız!”
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
