Yazar Mehmet Edip Ören, Türkiye’deki siyasi duruma ilişkin endişelerini dile getiriyor ve iktidarın seçim kazanamayacağını anladığı için her şeyi yapacağını iddia ediyor. Özellikle, tüm CHP’li belediye başkanlarının gözaltına alınmasının beklendiğini belirtiyor. Ören, buna karşı bir çözüm olarak, henüz dışarıda olan CHP’li belediye başkanlarının İstanbul Başsavcılığına başvurup kendilerini ihbar etmelerini ve yanlarında rüşvet aldıklarını iddia edebilecek esnafları getirmelerini öneriyor. Ayrıca, yazıda “Küçük Kripto” olarak adlandırılan bir figürün aşırı İmamoğlu sevgisinin samimiyetsiz bulunduğu ve İmamoğlu’nun adaylık sürecindeki bazı olaylara dikkat çekiliyor. Metin, Nihat Genç’in vefatına da değinerek onun dürüst kişiliğini ve milli duruşunu vurguluyor.
Gene korkunç bir gündem, gene ilave bir baskı. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…
Geçen yazıların birinde, iktidar geri dönülmez bir yolda. Yapacak başka bir şeyi yok derken, örnek bile vermiştim… Katil, cinayeti işlerken biri tarafından görülürse, onu da öldürmek zorundadır. İkinci cinayeti işlerken üç kişi görürse üç, beş görürse beşini de yok etmek zorundadır. Bununla ilgili Yeşilçam ve dış piyasada birçok film yapılmıştır. Mutlaka birkaçını seyretmişsinizdir. İşte halihazır durum aynen bu minval üzre işliyor. Seçim kazanamayacağını anlayanlar, her şeyi yaparlar ve de durma noktaları maalesef yoktur. Kimse “Artık daha ötesi yok” demesin. İş bütün CHP Belediyeleri gözaltına alınana kadar devam edecek gibi görünüyor. Alınacak tedbirler ve davranışlar, bu gerçeğe göre gözden geçirilmelidir. Her gün, miting de yapsan neticesi yok. Acaba Sine-i Millet mi, diyesim geliyor.
Şimdi diyeceklerim, ileri tarihe not düşmek için kaleme alındı, iyi okuyun… Kart Kripto(KK)’yı ben başlattım, çok kimse direndi ama şimdi O, direnenlerde yola geldi… Zaman zaman bahsettiğim Küçük Kripto‘yu biraz incelemeye ne dersiniz… Bunun için, evvela bir hayat tecrübemi paylaşacağım. Bir kişi, mesela, ben şöyle dürüstüm, böyle hak yemem gibi lafları çok sarf ediyorsa, bahsedilen konularla alakalı mutlaka problemleri var demektir… Hepsi kesin tecrübelere dayanır… “Abi benim ağzımdan çıkmaz” diyeni bil ki, iki dakika sonra, ilk karşılaştığına anlatır… Niye mi anlattım? Bu Küçük Kripto’nun, aşırı İmamoğlu sevgisini pek samimi bulmuyorum…
Şimdi yazacaklarımı çok dikkatlice okuyun. Bu sefer, İnşallah, “Ben demiştim” demek durumunda kalmam
Küçük Kripto’yu biraz değerlendirelim mi? Yalnız, değerlendirmeyi yaparken, kendinizi RT yerine koyun… Ortada seçim yok, Hükümetçe, adı, anılışı bile yok, birdenbire CHP Aday belirleme telaşına düştü. Geçen seçim bunu Kart Kripto bile yapmadı. Son ana kadar ortaya çıkmadı, erken öten horozun başını keserler diye bir Atalar sözümüz vardır. Ne kadarda doğru… Ve netice “N’oldi” Eğer adaylık olmasa idi, İmamoğlu bu kadar badireyle uğraşır mıydı? RT’nin yazım ekibi günde 3-5 yazı yazar. Hazrette bunları prompterden okur. Bir gün turp işi çıktı, diğer gün, ahtapot konu oldu. Esasında bir kere dinlenip, üstüne gidilmeseydi, tek cevap haricine çıkılmasa unutulacaktı… Ama Küçük Kripto, her gün açıkla diye yeri göğü inletti... Mecbur kalındı ve de biraz aceleye geldi ama bu kadar ısrara rağmen açıklamak gerekirdi, nitekim açıklandı… Kimse bekleyemezdi “Biz doğru söylemedik Ahtapot, büyük turp falan bir şey yok” denmesini… Gelelim, Parti Kurultay işine. Eski Hatay BB Başkanı olan yaş bakla tarafından yürütülüyor. Bu duruma nasıl gelindi kısaca bakalım mı? Seçim öncesi “Halkı karşıma alamam” diyen, küçük kripto, birdenbire ne olduysa, “Başkan adayımız Lütfi Bey’dir” deyiverdi. Her türlü mesuliyeti aldı. Yüksek oy potansiyeli olan TİP’ in “Başka aday çıkar, destek verelim” yakarışları da kaale alınmadı ve Lütfi CHP adayı olarak seçime girdi, Türkiye’nin tam tersine AKP’ye karşı kaybetti. Sonrası malûm… Aşırı, İmamoğlu sevgisi görünümlü bu amigonun kısa özetini yaptım. Olaylara yorum getirmiyorum, bire bir bırakıyorum… Şimdi değerlendirme yapma sırası sizlerde…
Bizim Urfa’da bir tabir vardır. “Elini altına attı” derler. Şu an durum tam bu. Anlaşılan bütün CHP’li belediye başkanları içeri tıkılacak. Bu gerçeğin ortaya çıkmasıyla birlikte bir çözüm ürettim… Henüz dışarda olanlar, İstanbul Baş Savcılığına müracaat edip kendilerini ihbar etsin. “Şahit yok, sizi tutuklayamayız” denme ihtimaline karşıda yanlarında bir-iki esnaf bulundursunlar. Mesela “Benden rüşvet aldı” diyen bir fırıncı, satış yapmasına izin verilen veya görmezden gelinmesi karşılığı “Bir sakal yap” denilen seyyar satıcı, gibi kimseleri de beraberlerinde getirsinler. Böylece kamuoyu ve adlı merciler uzun süre meşgul edilmemiş olarak maksada ulaşılır…
Nihat Genç… Yozlaşmış sistemlerin karşısında, Altay Dağları, Tanrı Dağları gibiydi… Eğilmedi, bükülmedi, satılmadı, dosdoğru geldi, dosdoğru da gitti. Haklının, mazlumun ve de Milletinin sesi olarak Hakk’a yürüdü… Varsın birileri gelip, pis elleriyle resmini sevmesin, riyakârlar saf tutmasın, o manevi alemlerde kenetlenmiş, milyonlarca Ülkücünün, Şehidin semalarda kıldığı namazla uğurlandı… Nihat Kardeş’im… Önkuzu, Özmen, Yahnici, daha doğrusu hepsi, seni karşılamaya mutlaka gelirler. Onlarla kucaklaş, bizlerin selamını ilet… Dünya ahvalini sorgu sual edecek olurlarsa “Bekri Mustafa, Fatih Camii’ne imam oldu” demene gerek yok… Milliyetçi demokratlardan oy isteyen bir zibidi, bütün ikazlarımıza rağmen “Yolumuz Deniz’lerin yoludur” demeye devam ediyor… Bu miting amigosunun, Meclis Başkan vekili Talat Paşa’ya söven bir Ermeni’nin arkasında durdu, itiraz eden Ülkücü’ye caza verdi de onlar anlar… Demiri delen, ama yüreklere esenlik veren sesin, Kartal bakışların, kararlı duruşunla asla gözümüzün önünden silinmeyeceksin. Karakterinden, mimiklerine kadar bize önder olacaklar arasına girdin Nihat Kardeş’im… Biz Sana hakkımızı helal ettik, İnşallah sende bize etmişsindir…
Hepinizi sığınılacak başka bir yeri olmayan, Allah’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…
