Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Vahdettin’in Amerikancılığı

Vahdettin’in Amerikancılığı

Biz Osmanlı padişahı Vahdettin’i genelde İngilizci biliriz. Oysa Vahdettin sırf İngilizci değil; aynı zamanda Amerikancı. Kişiliği gelişmemiş, oturduğu makamı hak etmemiş kişiler her milletin adamı olurlar.

Halkımız çokça Vahdettin yapılı makam hastaları ile, onların yalakalarınca “Halife, Osmanlı” gibi sözlerle kandırılıyor. Bu kandırmaya dikkat çekmek için Vahdettin’in Amerikan Başkanı’na yazdığı mektubun aslını ve bugünkü Türkçemiz ile yazılışını paylaşıyorum.

Mektubun çevirmeni Central Florida Üniversitesinde öğretim görevlisi. Mektubun Türkiye’deki kaynakları ile birlikte Amerika’daki kaydını da verdiği (asılsız denmemesi) için Doç. Dr. Sayın Hakan Özoğlu’nun çevrisini verdim.

İşte o mektubun Türkçe metni:

“Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı Mösyö Coolidge Cenablarına; Dünya siyasetinin bütün sırlarına vakıf olan zatınızın da bildiği üzere, hangi sebeblerden dolayı ve şartlar altında İstanbul’u terk ettiğim açık olduğundan, bu konu hakkında daha tafsilatlı bilgi vermeğe gerek görmüyorum. 

Bu geçici ayrılığımın soy olarak sahibi olduğum saltanat ve hilafet makamından feragat ettiğim anlamına gelmediği aşikâr olup Ankara meclisi gibi bir fitneci asi, serkeş gurubunun böyle bir kararı alma yetkisinin olmadığını söylemek gereksiz bir beyandır. Hilafet makamının Osmanlı saltanatından ayrılması ve tecrid edilmesi ve halifeliğin tamamen kaldırılması gibi, dini, kavmiyeti, ve vatanı belli olmayan (yani ne idüğü belirsiz) askerlerden ve başka bazı kişilerden oluşan çok küçük bir azınlığın, kısmen zorla ve kısmen de cehalet ve gaflet içinde 5-6 milyonluk masum Türk halkını önüne katarak yaptığı işler yetkileri dahilinde değildir.

Bu ancak bütün İslam alemi tarafından tayin olunan ihtisaslı büyük İslam alimlerinin oluşturduğu bir kurultay ile alınacak bütün dünyayı ilgilendiren bir karardır. Ulemanın da bildiği üzere, İslam şeriatına aykırı kararlar her ne makamdan gelirse gelsin hükümsüz olmağa mahkumdur. Bunun dışında, ortada ki durumun İslam aleminde büyük bir heyecana yol açacak, devlet ve milletin asayişini etkileyecek önemli bir mesele olduğu kuvvetle söylenebilir.

Bunlara ek olarak, hanedanım aleyhinde Ankara Meclisi tarafından tasarlanan yurtdışına sürgün, emlaka ve hususi mallara el konulması gibi fuzuli tedbirler hanedanım üyelerinin insan haklarının ihlal edilmesi anlamındadır. Bu konuda zatınızın ve hükümetinizin imkân çerçevesinde yapacağı her yardım bizim tarafımızdan çok kıymetli telakki edilecektir.

Bu vesile ile afiyetlerinizin devamını cenab-ı Haktan niyaz ederim

13 Mart 1924

Mehmet Vahdeddin Han”

Kaynaklar: ABD arşivi 867.00/1788/4118; Toplumsal Tarih sayı 142; Murat Bardakçı, Şahbaba, s. 337; Yılmaz Çetiner, Son Padişah Vahdeddin, s. 395.

* Doç. Dr. Hakan Özoğlu; Central Florida Üniversitesi

[email protected]

***

Mektuptaki ifadeler hakkında söyleyeceğim birkaç söz:

1-Vahdettin kendini “saltanat ve hilafetin sahibi” sanıyor, hakkından vazgeçmediğini söylüyor. Saltanatın mantığı budur işte; milleti “sürü”, vatanı “kendi mülkü” sanır. Buna göre Osmanlıcılık, “sürülüğü, sürüde bir koyun olmayı” kabul etmek, taşınır-taşınmaz tüm varlığıyla “mal” olmaktır.

2-Vahdettin TBMM’ni (Anadolu halkını) “fitneci, asi, serkeş” sayıyor. Tam bir çılgınlık, tam bir cahillik ve görgüsüzlük. Halbuki, Vahdettin ve Vahdettin gibileri hep Anadolu halkı beslemiş ve yaşatmıştı, öyle değil mi?

3-“Halifelik hakkında hüküm vermeye tüm İslam alemindeki İslam alimleri yetkili” imiş! Yavuz Sultan Selim dahil, bütün Osmanlı halifelerini İslam uleması mı seçmişti? Osmanlı padişahlarının hiç birisi ulemanın kararı ile halife olmadı. Yavuz Mısır Seferi’ni kazandıktan sonra, Mısır’daki hilafete sahiplendi, zamanın İslam alimleri korkuları yüzünden Yavuz’u “halife” ilan ettiler. Yavuz’dan sonraki tüm Osmanlı padişahları da halife sayıldılar.

4-Vahdettin Atatürk ve silah arkadaşları için: “Dini, kavmiyeti, vatanı belli olmayan, ne idüğü belirsizler” diyor. Bunlar Müslüman idi, kavimleri Türk’tü, vatanları Anadolu dediğimiz Türkiye, Osmanlı topraklarını korumak için Anadolu’dan başka topraklara savaş (cihat) gönderilen Türklerdi. Ne olduğu belirsizler varsa, onları Osmanlı Saraylarında aramak gerekir.

5- Bu mektubun bize öğreteceği gerçeklerden birisi de: Milli iradeye dayanmayan, desteğini milli iradeden almayan hasta ruhlu kişilerin, kaprisli adamların ya İngiliz ya Amerika, ya bilmem yabancı bir ulus ile işbirlikçilik yapabileceği, milletini ve devletini satabileceğidir. Kim olursa olsun birisi: “Benden başkası kötü. En iyi benim. Hep ben kalayım. Bensiz Türkiye batar” diyorsa; Türkiye’yi satar, işbirlikçilik yapar. Şimdi böyleleri yok mu?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!