Ercan Çalışkan
Ercan Çalışkan

Bazıları Eşit, Bazıları Daha Eşit!

featured

Biz bunları yaşarken siz basında Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun haberlerini seyrediyor ve okuyordunuz. Hani şu, ülkemizde yolun tam sağından giden bir motorlu kuryeyi otomobiliyle çarparak öldüren, sonra gözaltına bile alınmadan, hiçbir yasaklama getirilmeden serbest bırakılan… İki gün sonrasında da torunumun gidemediği havaalanından, torunumu bindirmeyen markanın tarifeli uçağıyla elini kolunu sallaya sallaya giden… İşte o!.. Öyle ya! Bazıları eşit, bazıları daha eşit!

Belçika’da bir toplantıya katılması gerekiyordu annenin. Ülkemizi temsil edecek isimlerden biriydi. “Bu çok güzel bir fırsat!” diye düşündü. Belçika’da ağabeyi vardı, onun eşini de kardeşi gibi seviyordu ve en önemlisi üç yaşında tatlı mı tatlı bir yeğeni vardı orada.

Ve onları görme haberine deli gibi sevinecek olan yedi yaşındaki kızı…

Önce eşiyle konuştu. Çabucak karar verdiler ve eşi de izin aldı. Hep birlikte Belçika’ya gideceklerdi. Hemen biletleri aldılar.

Haberi anne verdi kızına. Tahmin ettikleri gibi sevinçten çılgına döndü kızları. “Ne zaman gidiyoruz?” diye sordu heyecanı yatışınca. “İki ay…” dedi annesi. “Yani kaç gün annecim?” sorusunu yöneltti bu defa. “60 gün!” cevabı biraz hayal kırıklığı yaratsa da gün saymaya başladı. Odasındaki çalışma tahtasına bir takvim yaptı babası. Her gün bir günü karalıyor, yine de “Kaç gün kaldı?” diye sormayı ihmal etmiyordu.

Günler günleri kovaladı.  Telefonda dedesine, anneannesine “Bir hafta kaldı.” haberini coşkuyla verdi. Üç gün kalınca çok heyecanlı olduğunu söyledi onlara. Eşyalarını da hazırladı kendisi. Her şeyi, her günü planladı. Kuzeni için hediyeleri kendisi seçti. Alt katlarında oturan Ali abisine “Oradan ne istersin?” diye sormayı da ihmal etmedi.

Ve o gün geldi… Yüreği küt küt atıyordu küçük kızın. Check-in işlemlerini internetten yapmışlardı. Pasaportlarını işlemişlerdi. Şimdi havaalanındaydılar. İlk işleri eşyalarını vermek oldu. Görevli pasaportlarını istedi, işlemleri yaptı ve eşyaları teslim aldı.

Coşkuyla polis kontrolüne gittiler Oradaki işlemler de çabucak bitti. İçeri geçtiler. Uçağa gidecekleri kapının yanındaki koltuklarda beklemeye başladılar. Heyecanları, en çok da küçük kızın heyecanı doruktaydı. Kim bilir kaç defa sordu: “Ne zaman biniyoruz?” diye…

Sonunda kapının açıldığı anonsu yapıldı. Anons sırasında görevliler de yerlerini aldılar. Heyecandan rengi al al olmuş küçük kız, annesi ve babası sıraya girdi. Önlerindekilerin işlemleri hiç bitmeyecek gibi geliyordu ama sıra onlara da geldi tabii.

Biletleri ve pasaportları uzattılar. Görevli aldı. Sisteme tarattı ve…

Kızınızı uçağa alamayız efendim!” dedi.

Sanki annenin, babanın yüreğine bıçak saplanmıştı. Kız “Şaka mı yapıyorlar anne!” diye sordu. Küçücük aklı o cümlenin anlamını tam kavrayamamıştı belki. Anne gözyaşları arasında “Neden!” diye sordu. “Pasaportunun süresinin bitmesine üç aydan az bir süre kalmış.” cevabı geldi karşıdan.

Çok uğraştılar. Baba her yere koşturdu ama bütün kapılar kapandı. Neymiş, gidecekleri ülke almayabilirmiş! Baba, “Riski biz üstleniriz, size ne?” dese de aşamamıştı duvarları. Dahası uçağa almayan kendileri olduğu halde bilet paralarını bile iade etmemişlerdi.

Anneyi uğurlarken kızı “Ağlamıyorum annecim, güle güle git. Beni düşünme.” derken bile göz yaşlarına boğulmuştu. Çaresiz baba, kızıyla geri dönmüştü. Anne yol boyunca hıçkıra hıçkıra ağlamış, iki gün sonra da acısını kendi içinde yaşarken hiçbir şey olmamış gibi ülkemizi toplantıda gururla temsil etmişti.

Küçük kız, eve döndüğünde ağlaya ağlaya uyuyakalmıştı; uyanmış ağlamış, yine uyanmış ve yine ağlamıştı gece boyunca…

Belçika’da bir başka küçük yürek daha hayal kırıklığı yaşamıştı küçücük yaşında. Kendisine “Arya’m!” diye sarılan halasına tek kelimeyle iletmişti sorusunu: “Defne?

***

Biliyorum, şu anda “Arya kim, Defne kim” diye soruyorsunuz bana…

Onlar benim can pınarlarım, yaşama kaynaklarım… Onlar benim torunlarım…

Ve siz dostlarım…

Biz bunları yaşarken siz basında Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun haberlerini seyrediyor ve okuyordunuz.

Hani şu, ülkemizde yolun tam sağından giden bir motorlu kuryeyi otomobiliyle çarparak öldüren, sonra gözaltına bile alınmadan, hiçbir yasaklama getirilmeden serbest bırakılan…

İki gün sonrasında da torunumun gidemediği havaalanından, torunumu bindirmeyen markanın tarifeli uçağıyla elini kolunu sallaya sallaya giden…

İşte o!..

Öyle ya! Bazıları eşit, bazıları daha eşit!

O, katil olsa da biner uçağa, birkaç gün sonra da babası Türk heyetini huzuruna(!) kabul eder; Türkiye’ye Somali’ye verdiği katkılardan dolayı teşekkür eder.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Avatar
    17 Aralık 2023, 14:23

    Türkiye ‘de yaşama izni olan ailenin reisi hayatlarını idame ettirmek için Mayıs ayında Afrikaya çalışma gider. 11 aralıkta istanbul hava limanına gelen bu arada üç aylık çocuğunu görme heyecanıyla tutuşan Uygur Türk’ü baba 25 Ağustosta işlediği bir suç sebebiyle (Afrika da çalışırken Türkiye’de işlediği😂)girişinin beş yıl süreyle yasaklandığını , ve ülkemize alınamayağını öğrenir. Milyonlarca sığınmacıya milyarlarca dolar harcayarak ülkemizde ENSAR diye vatandaşlık verilirken ailesi Türkiye de yaşayan Uygur Türk’üne bu muamele ne insani ne islami olamaz. Hele bir Türk’e şu an dünyada en ciddi soykırıma uğrayan Uygur Türküne uygulanamaz, uygulanmaz. İktidarın turancıları nerelerdesiniz. Sınırlarında elçilikte insanı eriterek katledenleri kucaklayanların gücü senin torunla ortak atalarımızın emanetlerine yetiyor. Vah ki vah

  2. Avatar
    17 Aralık 2023, 13:54

    Çok üzücü…Bazıları neden daha eşit?! Çünkü başka bazıları; haksızlıklara,adiliklere, kötülüklere göz yummaya devam ediyor…Peki bu neden oluyor?! Çünkü bu bazıları;kendi küçük dünyalarında,kafalarını kuma gömerek mutluluk oyunları oynuyorlar…Ancak günün sonunda,balık baştan koksa da pulları tersten temizlenmeye başlar ve devam eder…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!