Eski adıyla Dersim daha sonraki adıyla Tunceli bölgemizde 1937-38 de yaşanılan ve tarihe Dersim İsyanı olarak geçen olaylar Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘’Dersim modern Kerbela’dır’’ şeklindeki bence talihsiz bir açıklaması ile yeniden gündeme geldi.
Davutoğlu’nun bir başka partinin genel başkanının söylemesi halinde muhtemelen tepki göstereceği bu açıklamaya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çok sert bir tepki gösterince Başbakan kendini savunmak adına tartışmalara 3 Mayıs 1944 Türkçülük-Turancılık davasını da dahil ederek sözüm ona milliyetçi-Ülkücü camiayı en hassas oldukları bir konu ile vurmak istedi.
Halbuki Tunceli(Dersim)olayları ile 3 Mayıs 1944 Türkçülük-Turancılık olayları birbirine tamamen zıt ve birbirleri ile mukayese bile edilemeyecek iki farklı olaydır.
Tunceli(Dersim)olayları genç Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı Seyit Rıza önderliğinde başlatılan bir isyan hareketidir. Daha önce mezhep taassubu ile Şeyh Sait isyanına destek vermeyen Seyit Rıza ve arkadaşları İngiliz ve Fransız istihbarat teşkilatlarının tahrikleri ve ekonomik yardımlarıyla devlete isyan etmişler ve bölgedeki karakollara saldırarak yakmış, yıkmış ve askerlerimizi öldürmüşlerdir. Neticede devlette doğal olarak kendi iç asayişini temin etmek amacıyla olaylara müdahale etmiştir. Bu müdahale sırasında meydana gelmiş olabilecek sivil kayıplarını bahane ederek ve abartarak bu olayları devletin Tunceli’lere soykırım yapması gibi takdim etmek iyi niyetli bir düşünce değildir.
Eğer Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını Tunceli(Dersim) bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız için önyargılı ve onları katletmeye fırsat arayan bir kadro olarak görürseniz o zaman Diyap Ağa’yı nereye koyacaksınız?
Diyap Ağa 1.Meclise Tunceli(Dersim) mebusu olarak katılmış ve Milli Mücadele hareketine reisi bulunduğuFerhatuşağı aşireti ile birlikte büyük destek vermiştir.
Yunan ordusunun Polatlı’ya dayanması üzerine Meclisin Kayseri’ye taşınması tartışılırken kürsüye çıkıp ‘’buraya savaşmaya mı kaçmaya mı geldik’’diyen mebus Diyap Ağadır.
Diyap Ağa,3 Kasım 1922’de Mecliste yaptığı konuşmada;’’ “Efendiler, kusura bakmayınız, ben ihtiyarım. Hepimiz biliyor ve söylüyoruz ki; dinimiz ve diyanetimiz, aslımız, neslimiz hep birdir. Bizim içimizde ayrılık, gayrılık yoktur. İsmimiz de, dinimiz de Allah’ımız da birdir. Başka ne diyeyim. Hepinize söz yetiştirmeye ben takat getiremem. Hepimizin halimize göre söyleyeceğimiz sözlerimiz vardır. Hele bu haller bir düzelsin de ondan sonra daha çok konuşuruz. Bendeniz ihtiyarım, kusura bakmayınız. Murahhaslarımız haklarımızı kurtarmaya Avrupa’ya gidiyorlar. Allah yardımcıları olsun. Hamd olsun, gidenler dinini diyanetini bilen adamlardır. Zaten hepimiz biriz ve kardeşiz. Ama düşmanlar bizi birbirimize saldırtmak için tuzaklar yapıyorlar. Sen şöyle, ben böyleyim diye. Ne yaparlarsa nafile, biz hep kardeşiz. Birisinin beş, bir diğerinin on oğlu olur. Biri Hasan, biri Mehmet, biri Ahmet, bir Abdullah’tır. Fakat hepsi insandırlar. La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah… İşte bu… hepsi bu…" diyen ve göğsünü gere gere ‘’hepimiz Türk’üz’,hepimiz Müslümanız ‘’ diyebilen gerçek bir vatanseverdir.
1931 yılında kendisi ile yapılan bir röpörtaj da bu olayı.’’ Bir kere de Lozan Konferansı sırasında kürsüye çıktım. Aha bizim memleket ahalisi Kürt’müş, orada bir Kürt Hükümeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım kürsüye çıkıverdim. Lâilaheillâh Muhammedürresullâllah’ dedim. ‘Gerek Şafiî, gerek Hambelî, gerek Hanefî hepimizin kıblesi birdir. Meclisimiz, kulübümüz, dinimiz, milletimiz birdir. Biz Kürt değil, biz Türk’üz. Hepiniz Lâilaheillâh demişsiniz. Şimdiden sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet olacağız.’’ dedim, diyerek anlatmaktadır.
Diyap Ağada Seyit Rıza’da Tunceli’lidir. Ama ikisinin arasında ki fark siyahla beyazın arasındaki fark kadardır. Birsi vatansever ve birleştirici diğeri ise bölücü,ayrılıkçı ve isyancıdır. 3 Mayıs 1944 Türkçülük-Turancılık davası ile Tunceli isyanı arasındaki fark, Diyap Ağa ile Seyit Rıza arasındaki fark gibi olup bu iki olayda devletin tavrını mukayese etmek, onlara da yaptılar size de yaptılar demek doğru değildir. Mukayese etmeniz halinde 3 Mayıs Türkçülük-Turancılık davası mağdurlarının ve Diyap Ağanın kemiklerini sızlatmış olursunuz.