Hani, “Vatan” denildiğinde ağlarmış ya sakalı ağarmış adamlar. Hani ağlarken rütbesinden utanmazmış askerler. Çok değil, bundan yüz sene evvelmiş… Kendi endamına inat, âlem-i İslâmın serencamını yazmış bir nesil.
Bir nesil ki; kalemle, kılıçla, tüfekle, süngüyle, ateşle, mermiyle, kanla, gözyaşıyla, hasretle, umutla, inatla, ısrarla, aşkla ve imanla ‘Vatan’ yazmış Devlet-i Osmanî’nin dört bir yanına. Atları çatlayana kadar dörtnala; toynakların gidemediği yerlere ise yırtık potinleriyle, sonrasına ise yalın ayak gitmiş bu nesil.
İşte bu şiir, bu fedailerin yazılmayan öyküsüdür…
Bu şiir, Edirne’yi tekrar almak için yola çıkmışken, nabzının vuruşuna hakim olamayıp Avrupa içlerine kadar giren; Tuna’ya bakarken tüfeğine yaslanıp türküler yakan fedailerin öyküsüdür…
Bu şiir Bosna’da doğup, Kudüs’te büyüyen; Libya’da gazi olup Kafkaslarda şehit düşen fedailerin öyküsüdür…
Bu şiir, hamurları barutla yoğrulmuş, ruhları cihadla üflenmiş, damarları ateş ile doldurulmuş, simaları cehennem misali kızgın, köstekli saatlerinde kurşun izleri taşıyan, kalpaklarına “Hilal” işleyen fedailerin öyküsüdür…
Bu şiir, kurşuna dizildiği vakit akan kanı “Vatan” yazan Yüzbaşı Yakup Cemil’in öyküsüdür…
Bu şiir, yirmi beş bin düşman atlısının arasından 7. Kolorduya ulaştırılması gereken üç yüz bin altını müdafaa edip yerine ulaştıran Cembele Kahramanı Sudanlı Zenci Musa’nın öyküsüdür…
Bu şiir, Medine’de Peygamber kabrini savunurken kıtlık sebebiyle askerleriyle beraber aylarca çekirge yiyen Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa’nın öyküsüdür…
Bu şiir, Sadrazam Mehmet Talat’ın öyküsüdür. Dâr-ı gurbette bir Ermeni kurşunuyla vurulan; yırtık ayakkabısıyla güpegündüz koynundan kan sızarak sokak ortasına düşen Talat’ın…
Bu şiir, Beyaz Atlı Türk’ün, Bahriye Nazırı Ahmed Cemal Paşa’nın Tiflis’te kurşunlanışının öyküsüdür.
Bu şiir Enver’in öyküsüdür! Bilir misin Enver’i? Hani İsmail’miş diğer adı… Uzatmış boynunu kör bıçakların önüne. Kurbân etmişler bir bayram sabahı; Altaylardan Tuna’ya işlediğimiz tüm günahlara kefalet. Kanı temizlemiş tüm dünyayı. Gömmüşler Çeğen Tepesine…
“Allah” için, “Vatan” için, “Namus” için, “İttihad” için ölen Enver’in öyküsü!
ɤ
Düştü yine yâdıma eski topraklar
Sınırında toy kurulan iller nerde?
Gazada tüketilen koca ömürler
Göklere yükselen kızıl tuğlar nerde?
ɤ
Selanik bizi yaşlı gözle selamlar,
Kırcaali’de kıyam durur mezarlar,
Evlâd-ı Fatihanlar, iklim-i Rumlar
Eski Sofya, Üsküp, Dimetoka nerde?
ɤ
Akıncı kılıcı, sıcak at nalları
Belgrat’a varan Kızılelma yolları
Tuna Nehri, Rodop, Tikveş Dağları
Avusturya, Temişvar, Zigetvar nerde?
ɤ
Göğsünde fişek Hürriyet Zabitleri
Dağda nöbet gezen Avcı Taburları
Gelmez oldu artık Redif Alayları
Makedonya, Mestanlı, Niğbolu nerde?
ɤ
Dağlarda kara yılanlarla sırdaş
Hürriyet sancağını tutanlar nerde?
Göklerde uzak yıldızlarla yoldaş
İhtilal ateşini yakanlar nerde?
ɤ
Nerde baykuş sesinde uyuyanlar?
Nerde sırtlan ensesinde soluyanlar?
Cihânın düzenine kılıç sallayanlar
Meşrutiyet fedaileri nerde?
ɤ
Şifreli telgraflar, mimli mektuplar
Demir silahlar, mühürlü kurşunlar
Gözleri kartal, keskin nişancılar
Teşkilât-ı Mahsusacılar nerde?
ɤ
“Ey Hürriyet” ve “Müsavat” diyerek
Elde altı patlar sırtında tüfek
Bab-ı âliyi basan yiğit erkek
Kahraman Yüzbaşı Cemil nerde?
ɤ
Sesi, Asya’da kopan tufan sesi
Cehennem misali kızgın nefesi
Kalpağının üstüne “Vatan Fedaisi”
yazdıran Resneli Niyazi nerde?
ɤ
Nerde Mesci’de Nebevi’ye sığınanlar
Nerde kızgın çölde mermi yakanlar
Hurma çekirdeğine barut dolduranlar
Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa nerde?
ɤ
Yalınayak dolaşırken yedi düveli, arşı
Dilinde Vicdân-ı Muazzam Marşı
Cembele’de yirmi bin İngiliz’e karşı
Kuşçubaşı Eşref Sencer nerde?
ɤ
Kafir kalbe dehşet, müslümanın emanı
Bakü, Dağıstan, Daşkesen’in gümanı
Kafkas İslam Ordusu kumandanı
Mirliva Nuri Killigil Paşa nerde?
ɤ
Nerde baykuş sesinde uyuyanlar?
Nerde sırtlan ensesinde soluyanlar?
Cihânın düzenine kılıç sallayanlar
Meşrutiyet fedaileri nerde?
Abdullah KILAVUZ
Şubat, 2014, Elazığ