Ben Türk’üm;
Mevsimlere, iklimlere sığmayan bir ırkın çocuğu,
Damarlarında üç kıtanın ırmakları dolaşan.
Ben Türk’üm;
Kalbi ihlâsın nuruyla yıkanmış,
Alnında vatan sevdası ışıldayan.
Ben Türk’üm;
Âlemlerin Nûru’nun çok önceden işaret ettiği,
Bir çağı kapatıp diğerini açan.
Ben Türk’üm;
Anasını, sevdasını, yurdunu bırakıp,
Bir karış toprak için yaban ellerde yatan.
Ben Türk’üm;
Beşeriyete örnek olmakla görevlendirilmiş,
Asaletin yıldızlarını göğsüne şerefle takan.
Ben Türk’üm;
Medeniyetleri savaşla şereflendirip,
Mağlubiyetle nişanlandıran.
Ben Türk’üm;
Bilge Kağan’ın, Kürşad’ın davasını bir gün olsun unutmadan,
Yüreğinde taşıyan.
Ben Türk’üm;
Altını üstünü kurcalamadan kimliğinin,
Türk olmanın gururunu yaşayan.
Ben Türk’üm;
Kırmadan onun bunun soyunu,
Herkese yaşayacağı topraklar sunan.
Ben Türk’üm;
Onur sayıp bu millete mensup olmayı,
Adını küçük pankartlarla ufaltmayan.
Ben Türk’üm;
Tanrı Dağı’nda seyrederken bizi Bozkurtlar,
İlmini, fikrini ve ömrünü bu millete adayan.
Ben Türk’üm;
Bölünse de vücudu yüzlerce yerden,
Kanının son damlasıyla tarihe zaferler yazan.
Sen TÜRK’sün;
Eğilse de şerefsizler kahpenin önünde,
Kirletilse de şehitlerin temiz ve namuslu kanı,
Peşkeş çekilse de birilerine vatan,
Üstelik "dahili ve harici bedhahlarsa" bu ihaneti yapan,
KORKMA!
Sen Türk’sün;
"Üstte gök çökmedikçe,
Altta yer delinmedikçe,
Senin iline ve töreni kim bozabilir?"