Malumunuz ülkemizde son zamanlarda farklı anayasal modeller, farklı sistemler, ilk üç maddemizin değişilebilirliği gibi dönüşümsel konuları içeren hadiseler sıkça tartışılıyor. Resmi ideoloji kavramı, bu ideolojinin kırmızıçizgileri ve hatta kırmızıçizgilerinin olup olmaması gerektiği tartışılan konular arasında. Ancak ben bu konuların tartışılmasından önce daha önemli bir sorunumuz olduğunu düşünmekteyim. Herhangi bir sistemsel dönüşüm için milletin sandığa yansıtacağı oylar, bu kırmızıçizgileri silip başka kurallar koymayı gerektirecek kadar yeterli bir demokratik idrak düzeyi ile mi sandığa yansımış olacak? Gerçek meselenin bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü kırmızıçizgilerinizi; bu çizgilerin gerekliliklerini, önemini, anayasal-hukuksal boyutlarını bu konuları düşünmeden sadece günün siyasi ve ekonomik bir takım şartlarına bakıp değerlendirecek ve bu şekilde oy verecek olan insanların eline bırakmak doğru mudur? Bu sözlerimden kesinlikle milletimizi cahillikle suçladığım anlaşılmamalıdır. Milletimizin hiçbir ferdini siyasi tercihi sebebi ile cahillikle suçlamak hiç kimsenin haddi değildir.
Yakın geleceğimizde yüksek ihtimal ile bir başkanlık sistemine geçiş durumu ile karşılaşacağız. Geçelim geçmeyelim bu tartışılır, konuşulur, referanduma giderse halk kararını verir ve gerekli sistemsel değişimler yaşanabilir. Bu değişimin kararını milletimiz verebilecek konumdadır ancak ilk üç maddemiz gibi Devletimizin temel niteliklerini barındıran maddelerin değişimi ekonomik olarak mahkum edilmiş milletimizin günün koşullarına göre siyasi oyunlarla vereceği oylara mahkum bırakılmalı mıdır? İşte mesele bence budur. İleri demokrasi diyorsak elbette bunun da kararını millet verecektir ancak her durumun bir zamanı vardır ve böylesine hassas bir konu toplumsal uzlaşı olmadan “oy fazlası” ile çözüme kavuşturulmaya çalışılmamalıdır çünkü bu neticesinde toplumsal kaosu beraberinde getirebilecek kadar hassas bir konudur.
Anayasalar Devletlerin temel niteliklerini barındırırlar ve bir takım kırmızıçizgileri olur. Bizim anayasamızda da bu kırmızıçizgiler elbette mevcuttur. Anayasa değişmez değildir, elbette üzerinde değişimler yapılabilir, günün koşullarına göre evrenselleşebilir bu ileri demokrasinin gereğidir. Ancak bir Anayasayı değiştirilemez maddeleri ile beraber kırmızıçizgilerini de silip değiştirmek demek yeni bir Devlet kurmak demektir. Bir devlet kurulacağı zaman ilk yapılacak şey; Devletin anayasasını belirlemek ve bu Anayasa ile Devletin temel niteliklerini hukuksal boyutlara dayandırmak olacaktır. Hal böyleyken kırmızıçizgileri silip yerine başka maddeleri yazmak, sıfırdan bir anayasa yapmaktır ve bunun başka bir adı da yeni bir Devlet kurmaktır.
Demokratik ülkelerde/toplumlarda devletin amacı halkın istekleri ile doğru orantılıdır. Demokratik devletler azınlığın hakkını koruyarak çoğunluğun yönettiği devletlerdir. Devletlerin amacı; toplumun temel hak ve özgürlüklerine cevap verebilmek, sosyal ve hukuksal güvenceleri sağlamak, refah ve huzur ortamı oluşturabilmektir. Bu temel niteliklerin dışında devletin milleti değil milletin devleti kavramının kabullenilmiş olunması gerekmekte ve Devletin milletin istekleri ile doğru orantılı bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir.
Devletin tanımını bu şekilde yapmak demek bazı çevrelerce devletin kimyası ile oynamak için bahane olarak kullanılmaktadır. Küresel efendilerin istediği dönüşümleri yapabilmek amacı ile devletin temel nitelikleri ile oynamak toplumsal kaostan başka bir şey getirmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çizdiği yolda bir kusur mu vardır ki bu sistemin kimyası ile oynanmaya çalışılmaktadır? Mevcut sistemimizin zararları, ilk üç maddemizin değiştirilmesinde fayda olacağının sebepleri, gelecek olan yeni sistemin bu sisteme göre artıları ayrıntılı rapor halinde milletimize sunulmalıdır.Bir takım anayasal değişiklikler yangından mal kaçırırcasına yapılmış olabilir ancak böylesine ciddi bir mesele toplumun her bir ferdinin idrakine oturmadan seçime sunulmamalıdır.Yıllardan beri süregelen beceriksiz siyasiler ne yazık ki bugün suçu sistemimize ve Mustafa Kemal’in şahsında Türk milletinin kurmuş olduğu devletimizin temel niteliklerine atmakta ve Aziz Milletimizi de bu beceriksizliklerine alet etmek istemektedirler.Şahsi kanaatim dünyada değişmeyecek evrenselleşmeyecek hiçbir kanun yoktur ve buna anayasalar, devletlerin sistemleri de dahildir.Ancak bu kritik konular ancak toplumsal uzlaşı ile sağlanabilir.
Bu tür fikirlerin tartışılması doğaldır, demokratiktir. Ancak siyasiler milletimizin ayrışmasını değil, binlerce yıllık tarihi-kültürel mirasla kucaklaşmasını istiyorlarsa hiçbir değişimi, sistemsel dönüşümü toplumsal uzlaşı olmadan sırtlarını küresel sermayeye yandaş Candaş medyaya dayayıp yapmamalıdırlar.Ben şahsım adına milletimin vereceği her karara saygılıyım ve bağlıyım ancak yeter ki milletimiz özgürce her yönüyle düşünüp bu kararı versin.Bunu sağlayacak olanlar da yine siyasilerden başkası değildir.Politik tavırlarını bir kenara bırakarak meseleleri milletimize enine boyuna görsel/yazılı/sosyal medya ve tüm iletişim yöntemlerini kullanarak anlatmalıdırlar.Aksi takdirde toplumsal uzlaşı yerine ne yazık ki toplumsal ayrışma yaşanacak ve karanlık bir döneme girilecektir.Siyasilerin bu konuda hassas ve sağ duyulu davranacağına ve milletimizin çetin mücadeleler verilerek kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerini değiştirme hususunda düşünmeden karar vermeyeceğine tüm samimiyetimle inanmak istiyorum..
Ne mutlu tarihi boyunca devletsiz yaşamamış olan, Devlet kurmayı kendine görev bilen Türk milletinin bir ferdi olanlara.
Ne mutlu demokrasi adına küresel efendilere teslim olmayanlara.Ne mutlu bu toprakların sistemini, yönetim biçimini Mustafa Kemal’in şahsında Türk milleti belirler diyenlere..