12 Haziran Seçim Sonuçları Neyi İfade Ediyor?

Açılım şampiyonlarının iddiaları olan "Demokratik açılım" söylemleri ile terör örgütünün taleplerinin aynı olduğunu görmemek büyük bir gaflet olur. Siyasi irade, seçimden sonra yapılacak “yeni anayasa”; anlaşılıyor ki aslı “PKK açılımı” olan girişimlerine ivme kazandırma amacına yöneliktir… Bu kapsamda tüm isteklerin “yeni anayasa” ile gerçekleştirmeye çalışacaklarından hiç tereddüt kalmamıştır.

12 Haziran seçimlerinden sonra gündeme getirilen “yeni anayasa”, aslında, siyasi iradenin, “PKK açılımı” dedikleri bölücülüğe / bölücülere vaat edilen tavizlerin yansımasıdır. Türkiye üzerinde uygulanmakta olan model planın bir temel aşamasıdır. Bir zamanlar Türkiye’nin “kırmızıçizgileri” vardı; Irak’ın sudan bahanelerle işgal edilmesinden sonra ortaya çıkan siyasi gelişmeler sonucu bu kırmızıçizgiler YEŞİLLENDİ…

**

Neydi bu kırmızıçizgiler?

1-Irak’ın kuzeyinde bir “Kürt” devletinin kurulması halinde, bunun savaş sebebi olacağı (A.Gül Dış İşleri Bakanı). Sonuç: Irak’ın kuzeyinde resmen ilan edilmemiş olsa bile fiilen oluşturulmuş bir “Kürdistan” vardır. T.C Başbakanı bir devlet statüsüyle ziyarete gitmiştir. Kırmızlar YEŞİLLENDİ…

2- Irak’taki Türkmenlerin hakları korunacak, ezdirilmeyecek, Kerkük Türk şehri olarak kalacak, gerekirse arşivlerdeki nüfus kayıtları esas alınarak sayım yapılacak (A.Gül beyanatı). Kerkük, Musul Teraful peşmerge işgaline uğramıştır. Türkmenlerin liderleri teker teker öldürülmüştür. Toplu katliamlar yapılmıştır. Türkiye’den “tıs” çıkmamıştır… Kırmızılar YEŞİLENDİ…

3-Irak’ın kuzeyi PKK üssü olmaktan çıkarılacak… Kampları dağıtılacaktı… Terör kaynakları yok edilecekti… Sonuç: Hukuk’un “guguk” olduğu, terörün ayağına mahkemenin gönderildiği ”Habur felaketini” hatırlamak yeterlidir. Ve kırmızılar YEŞİLLENDİ…

**

“Yeni Anayasa” Neler Getirecek?

Eğer iktidar partisi 12 Haziranda Anayasa yapacak kadar nitelikli çoğunluk olan 367 rakamını bulsaydı “açılım” ucubesini devam ettirecekti. Bu rakamın çok gerisinde kaldı… Bu imkânı bulursa, nelerin olabileceğini ”19 Ekim 2009 tarihinde yaşanan, “Habur felaketi”, hatırlayarak tahmin etmek zor olmazdı… Terörle mücadele değil de müzakereye oturmak, devlete isyan provalarına göz yummak ve bunların çok daha ileri aşaması olan tek kelime ile “felaket” denilebilecek durumları düşünmek yeterlidir… Eğer siyasi iraden “açılımı” ilerletmede ısrar edecekse 367’yı bulması gerekir. Diyelim ki 367 değil de 330 rakamını buldu ki bağımsızlarla fazlasıyla bulabilir, o zaman Türkiye’de olacakları (tahminler) sıralamak mümkündür;

1- Yeni anayasa ile Türk milli kimliği değişecek, bunun yerine “anayasal vatandaşlık” ve “Türkiyelilik” esasına dayalı yeni bir kimlik tanımı yapılacak. Kim istiyor bunu? PKK, BDP, KCK… Yani, iktidar partisi “yeni anayasa” ile PKK’nın istemlerini yerine getirecek. Yani “devlet” terör örgütüne boyun eğmiş olacak. Kim bunlar, etnik ırkçılık yapan teröre dayalı örgütler… PKK’nın talebi de zaten budur.

2- Kürtçenin ikinci dil olarak resmi statü kazanmasıdır. “Anadilde eğitim” taleplerine cevap olarak yerel yönetimlerde “iki dilli” hizmet kapsamında Kürtçenin resmen devlet işlerinde kullanılması sağlanacak, Kürtçeye resmi bir statü kazandırmak için peyderpey olarak Türk milli eğitim sistemi içine dahil edilecek. Böylece “anadilde eğitim” talebi karşılanacak.

Kim istiyor bunu?

PKK, BDP, KCK…

Yani devlet eliyle devletin tek dilli, tek, bayraklı, tek milletli kimliğinin yok edilmesi…

İşte açılımlar şampiyonu siyasi iradenin getirmek istediği “yeni anayasa” herhalde bunları kapsayacak…

3-Diğer bir değişiklik ise Türkiye’deki merkezi yönetimin, merkeziyetçi sistemin kaldırılmasıdır. Çeşitli bahaneler üretilerek yerel yönetimlerin kapsamlı yetkilerle donatılması. Valilik ve belediye yetkileri birleştirilerek eyaletler sistemine geçişin, hukuki ve siyasi alt yapısı hazırlanacak…

Kim istiyor bunu?

PKK, BDP, KCK…

4- Teröristlere genel siyasi af getirilmesidir. Örgütün öncülerinin üçüncü ülkelere “siyasi sürgün” olarak gönderilmesi, terör örgütün ana başının “tutukluluk şartlarının iyileştirilmesi”… Uygun zamanda ev hapsine alınması ve sonunda tamamen serbest bırakılması… Türkiye’de siyaset yapmasının sağlanması, gerektiğinde devlete idare eden başbakan yardımcısı, cumhurun başı olma fırsatının verilmesi…

Bunu kim istiyor?

PKK, BDP, KCK…

İşte size PKK’nın talep etti dört temel istek bunlardır…

Şimdilerde ne yapılmak isteniyor?

Uygun zaman ve zemin kollanmaktadır.

Bunun için de her şey hazır; alınan seçim sonuçları beklentilerinin de üzerinde olunca siyasi irade ve ekibi seçim zafer kazandı…

Yaklaşık 60 gün süren seçim maratonu sonuç önümüze konuldu; “seçim sandığında neyi ne için oylayacağız? Bu sorunun cevabı son derece önemliydi. Fakat kimsenin ya umurunda değildi ya da çok umurundaydı… Aslında verdiğimiz oyla kimseyi “seçmiş” olmadık; önümüze konulan bir listeyi sembol bazında “tasdik” ettik. Ancak bu tasdik beraberinde bir gerçeği daha getirdi; yukarıda 4 madde halinde açıklamaya çalıştığımız girişimlere yol verecek yetkiyi oyladık. Yani, eğer yukarıda özetlediğimiz konulara “evet” diyerek yetki verdik, sonuçlarına de razıyız demektir; nitekim oyumuzu bu istek ve arzuları doğrultusunda kullandık ki %50 oranında başarı elde edildi… Geriye kalan %50 halk ise “hayır” diyerek bu onayı vermedi. Siyasi iradeye “onay” verenler şu anda gündemde ön sırada, bu başarı kutlanmakta; vermeyenler ise hiç “kale” alınmamakta; kimse onları konuşmuyor bile… Bu bağlamda bu isteklerle gelen siyasi iradeye karşı gelmiş oldular bu “hayırcılar”. İzin vermeyecek millici milliyetçi söylemleriyle tebarüz eden bir partiyi de halk iktidar vermediğine göre, bundan böyle onay verenlerin asla şikâyet etme hakları yoktur…

Bu %50 onay şu maddelerin uygulanmasına “evet” dedi anlamı çıkıyor, özetleyelim:

1-Türkiye cumhuriyetinin milli kimliğinin değişmesini istiyor muyuz? Anayasasında “Türk” kelimesi, Türk Milleti kelimesinin çıkarılmasını istiyor muyuz?

2- Türkiye Cumhuriyetinin çok bayraklı, çok dilli bir devlet olmasını istiyor muyuz?

3-Türkiye’nin eyaletlere bölünüp parçalanmasını istiyor muyuz?

4-Türk milleti üst kimliği ile ırkı, cinsi, dili, inancı ne olursa olsun her vatandaşı temsil eden “Türk milleti” kimliğini ret edecek miyiz?

5-Millet evlatlarının birbirinden “şüphe” ile baktığı, her türlü hukuksuzlukla insanların “korku” cenderesine sokulduğu bir ülke olmasını isteyecek miyiz?

6- Geçtiğimiz yılın 26 Haziran tarihinden beri terör örgütü başı katille yürütülen gizli pazarlıkların, müzakerelerin esas özü bu sorulardır. Türkiye 12 Haziran 2011 tarihinde bir yol seçecektir; Türkiye Cumhuriyetinin milli devlet kimliği ile yaşatılmasına devam etsin mi, yoksa kendisine biçilen rol modelle ayrıştırmaya, çatıştırılmaya ve sonuçta sömürülmeye mi gitsin?

Türkiye’de maalesef terör örgütü siyasallaştı, etnik bölücülük bir “hak talebi” olarak meşrulaştırıldı, terör örgütü elebaşı “meşru muhatap” olarak kabul edilmiştir.

Türkiye’nin bölünme şekli konuşulmaktadır; bunu yapanlar milletin gözünü “demokratikleşme” makyajıyla kandırmaktadırlar.

Türkiye’nin geleceğinden büyük endişe duyanlar sadece seyirciler…

Türkiye 12 Haziranda hayati bir yol ayrımında tercih yaptı…

12 Haziranda önümüze konulan seçim sandığı, sadece şu anlama gelmez; önümüzdeki dört yıl için Türkiye’yi yönetecek siyasi kadroları seçmek… Bunun çok ötesinde çok daha önemli bir anlam taşıyordu; Türkiye’nin geleceğini tayin edecek bir seçim… Türk milletinin ve yeni neslinin nasıl bir Türkiye’de yaşamasını istediğimizi onayladık…

12 Haziranda gerçekleşmiş olan sandık sonuçları, tarihi bir karardır…

Milletin iradesi bu kararı vermiştir…

Nedir o karar? Türk halkı resmen ikiye bölünmüştür; yarısı mrvcut iktidarı beğeniyor, yarısı da beğenmiyor…

Peki, mevcut iktidar halkın sadece yarısının hükümeti mi yoksa Cumhuriyet Hükümeti mi… Onu bekleyip göreceğiz…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!