Erol Sunat
Erol Sunat

İyilik arayanda, kötülük kalmaz!..

Ellerimiz cebimizde, iyilik türküleri dilimizde, dolaşırız bütün gün. Oysa iyilik, semtimize uğramaz. Habersizce yanımızdan selam vermeden geçer gider de ruhumuz duymaz!..

İyilik yap at denize, balık bilmezse Halik bilir sözününde bir çoğumuz ezbere biliriz oysa.

İyilik yapma gibi, iyilik arama gibi bir derdimiz, bir isteğimizde yoktur.

Bir olmak, birlik olmak, dirlik olmak, el ele , gönül gönüle, omuz omuza vermek gibi kavramları ister görünür, içimizden de benden ırak olsunda cehenneme dahil nereye direk olursa olsun, diye geçiririz.

Bir ve beraber olmak için iyi niyetli insanların bir araya gelmesi kafa kafaya vermesi, eteklerindeki taşları dökmesi, geçmişi unutup el ele tutuşması şarttırda kimse bu işe eğilmez, niyetlenmez her nedense!..

Bunu başarabilen aileler, toplumlar, milletler huzuru yakalamışlardır.

Toplumlara yön verenler iyilik arama yollarını göstermedikleri sürece vebal altındadırlar.

Kargaşanın, dedikodunun, sataşmanın, laf atmanın, üstünlük taslamanın, hegemonya kurmaya çalışmanın hiçbir aileye ve topluma huzur getirdiği görülmemiştir.

İnsanları kışkırtanlar, saldırtanlar, hırs ve öfkelerini galeyana getirenler, gurur ve kibirlerini azdıranlar iyilik aradıklarını, iyilik aramak için bu yollara baş vurduklarını söyleseler bile inandırıcı olamayacaklardır.

İyilik ve kötülük arasında son derece ince bir perde vardır derler. İnsan yeterki iyiliği aramaya murat etsin.

Gönlüne Yaradan tarafından iyilik ateşi düşürülen bir kişi, kötülerin kötüsü bile olsa iyiliğe döndürür yüzünü.

İyilerden olmayı neden istemeyiz acaba?

Neden herkeste bir kusur ararız?

Neden kendimizi bulunmaz bir Hint kumaşı gibi görme arzusu taşırız?

Neden aynalara hiç bakmayız?

Aynaların yalan söyleyemediğini bildiğimizden olmasın!…

İyilik arayamayan kim varsa aynalara bakmalı sevgili okurlar..

Aynalara baktığınızda gözlerinize iyi bakın.

Sevgiyle bakan gözlere mi sahipsiniz, yoksa nefret ve kinle bakanlara mı?

Sevgiyle bakan gözlerin pırıl pırıl oldığunu ve içinin güldüğünü görecek ve şükredeceksiniz.

Aynalarda gördüğünüz gözler, nefretle, öfkeyle ve kinle size bakıyorsa o  gözlerin fersiz, halsiz ve yorgun olduğunu tespit edeceksiniz.

Zaman aynalara dargın olacak zaman değil.

Üç günlük dünyada kırmadığınız insan, incitmediğiniz kalp, sövmediğiniz eş-dost kalmadıysa iyilik arama zamanınız çoktan geldi de geçiyor bile.

Atalar, başlamak bitirmenin yarısı demişler.

Hele besmele çekip iyilik yolunda bir adım atın da görün neler olacağını!

İyilik arayanlardan olmak, iyilik yapmak, iyilik sunmak, iyiliğe vesile olmak, iyi insanlarla sohbet etmek, dost ve arkadaş olmak gibi duygular aslında hiçbirimize yabancı değil.

Önemli olan iyilik arama yolunda ne kadar adım atabildiğimiz.

En azından adım atmaya ne kadar niyetli ve kararlı olup-olmadığımız.

Yaşasın kötülük diye, şaka ile karışık ortaya atılan sözler, insanların içinde var olan, iyilik karşıtı duyguların zaman zaman baskın çıkabileceğinin adeta bir dışa vurumu gibidir.

Yağmurdan nem kaparak, herkes kendi aleyhind bir şeyler düşünüyor ve ardından konuşuyor düşüncesine kapılanlar, kötü söz sarf etmekten son derece memnun olanlar, kötü sözlerini küfürle karışık süsleyenler. her kelime arasına sövme harcı koyanlar ve bu tarzlarından dolayı övgü aldığını ve kabul gördüğünü zannedenler, fitne ve fesata zemin hazırlayanlar yaşasın kötülük! demesinlerde ne desinler!…

***

Bütün bunların karşıtı olarak, iyi düşünmeye başlayan insanlarda, zihinde ve gönülde var olan kötülüğe dair isler dağılmaya başlar.

Bugün kime yardım edeyim?

Hangi hayırlı işin ucundan tutayım?

Kimin gönlünü alayım?

Diye yatağınızdan kalktığınız oldu mu?

Yarabbi beni iyilik arayanlardan eyle diye dua ettiniz mi?

Kötülük yapmak için, birilerinde bir kusur bulmak çok zor değildir. Kötülük arayan için sebep aramadığı kadar çoktur.

Anında bulduğu kulpları takan-takıştıranlar bu işin edebiyatı ile teknolojinin imkanları ile, face ve tweetlerle, insanları kendilerince yerden yere vurabiliyorlar.

Yazdıkları bir cümle ile insanların şivesine, giyinişine, duruşuna, tavrına, maddi durumuna, yaşantısına, özel hayatına atıflarda bulunarak, kötülemek istedikleri insanları yerin dibine geçiriyorlar!

Yahut öyle zannediyorlar!

Çünkü bütün bunları yaparken kendi iplikleri de pazara çıkıyor.

Tiyniyetleri ortaya dökülüyor.

Bu işin ne kadar farkındalar, bunun cevabını kendilerine bile veremiyor bir çoğu.

Hırslar, kıskançlıklar, çekememezlikler, haset, kişiyi birilerinin gözünde küçük düşürme çabaları meyvesini vermek için çok beklemiyor.

Anında foyalar, boyalar ortaya dökülüyor.

Sonrada karşı ataklar!…

Savaşmaya olan merakımız, cep telefonlu bir savaşa dönüp gidiyor.

Sanal alemde gece yarılarına kadar savaşan bir kuşak.

İyilikten nasipsiz, küfürbaz, hınç ve öfke içinde, kurduğu cümlelerle savaşın şiddetini ve dozunu arttırdıkça mest olan, kendinden geçen bir ruh hali.

İnanın halimiz hal değil!

"Kaleden kaleye Şahin uçurdum / Ah ile vah ile ömür geçirdim" türküsünün dizelerini son model cep telefonlarıyla oturduğumuz yerden, bizi takip edenlere anında ulaştırıyor ve tepkileride çok kısa bir süre sonra alıyoruz.

Cep telefonu ile yapılan savaşlara, bizleri takip eden bir çok kişiyide şahit tutuyoruz.

Eskisi gibi laf dumandır uçar gider denmiyor.

Laf uçar yazı kalır denerek kayıt altına alınıyor her söylenen ve her gönderilen.

Bu saçmasapanlık insanların sinirlerini bozmakla kalmadı, ahlaklarını da laçka etti attı.

Samimiyet, içtenlik, dostluk ve arkadaşlık kavramlarını iyilik arama terazinin hangi kefesine koyacaksınız?

Kötülüğe nasıl karşı koyduğunuzu ve durduğunuzu söyleyebileceksiniz.

Bakın bu konuda Hz. Pir ne diyor;

"Zaten iyilik aradı mı, insanda kötülük kalmaz ki…"

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!