Cumhuriyetin 90. Yılında Adı “Cumhuriyet” Olan Kaç Cami Var?

29 Ekim 2013 te Cumhuriyetimizin 90. Yılı tamam oluyor. Cumhuriyet döneminde yapılmış cami sayısı nerede ise 90 bin civarına ulaştı.
 
Merak eden oldu mu bilmem,  bu kadar cami içinde Cumhuriyet adına yapılmış yani adı “Cumhuriyet Camii” olan kaç cami vardır?
 
Cevabı çok basit: Türkiye genelinde sadece iki Cumhuriyet Camii vardır. Biri Siirt il merkezinde, diğeri de Tekirdağ ili Malkara ilçe merkezindedir.
 
1.  SİİRT CUMHURİYET CAMİİ
 
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün memleket gezileri sebebiyle ziyaret ettiği Siirt merkezde Selçuklu’dan kalma harap, ahşap bir yapı görür. Vali’ye bunun ne olduğunu sorduğunda “Vali, Selçuklulara ait cami” olduğunu belirtince:
 
Cumhurbaşkanı, Caminin derhal restore edilmesini emir buyurur.
 
1926 yılının kıt kanaat imkânları ile Cami Valilikçe tamir ettirilir ve ibadete açılır.
 
Atatürk’ün dine ve camiye saygısını, dindar geçinenler neden merak etmez ve-ya, niçin anlamak istemezler_

Cumhuriyet’in Siirt’e yaptığı ilk resmi yatırım olduğu için de halk adı (HIDRU’L AHDAR CAMİİ) olan eski adını kullanmamışlar ve camiye CUMHURİYET CAMİİ adını vermişler.
 
Camiye ait bilgi Siirt Müftülük sitesinde bulunmazken, Siirt Belediyesine ait sitede, Atatürk’ün ziyaretinden ve Valilikçe restore edildiğinden bahsedilmeden 1926 yılında tamir edildiğinden bahsediyor.
 
Yazının yazıldığı günlerde Valilik site mi açılmıyordu, Cumhuriyet Camii (tarihi eserler) sayfası mı anlayamadım.
 
Cami muhtemelen 1970 ler sonrasında ahşap olan yapının şekli korunarak betonarme olarak yeniden yapılmış görünüyor.
 
İnternette, “Siirt Cumhuriyet Cami” adını yazanlar resimlerini görebilecektir.
 
Siirt Cumhuriyet Camii ile ilgili bilgi veya resim Valilik, Belediye, Turizm Müdürlüğü Web sayfalarında varken, Siirt İl Müftülüğü sayfasında neden yok?
…..
 
2. MALKARA CUMHURİYET CAMİİ
 
Cumhuriyet’in 50. Yılında ilk Müftülük yaptığım Tekirdağ Malkara ilçesinde, o zaman camisi bulunmayan Yenimahalle’ye Din Görevlileri derneği öncülüğünde CUMHURİYET CAMİİ olarak “Cumuriyet’in 50. Yılı” anısına yaptırılmış camidir.
 
Bu caminin yapılış hikâyesinden de biraz bahsetmeliyim.
 
1973 yılında Malkara ilçesinde, 25 yaşında, genç bir müftüyüm.
 
12 Mart muhtırasının henüz kızını kesmediği günlerde Cumhuriyet’in 50. Yılı kutlama hazırlıkları sırasında, Müftülük olarak Cumhuriyet’in 50 yılını bir eser yaptırarak kutlamak; camisi olmayan Yenimahalle’ye Cumhuriyet Camii adıyla bir cami yaptırmayı planladığımızı söylemiştim. O da uygun gördü.
 
Önce Malkara Din Görevlileri Derneği yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle görüştük, daha sonra ilçede etkin meslektaşlarımızla bir toplantı yaptık. Peşinden de ilçede benzer hayırlara destek veren cemaatle bir toplantıda buluştuk.
 
İçlerinde, birden fazla cami yaptırmış olan bir Hacı Efendi, mahalli şive ile:
 
–  Tebe Müftü Efendi, sen Malkara’da bir metre arsanın fiyatını bilir misin, zaman kısa, arsa parasını bile toplayamayız demişti.
 
Dedeağaç (Yunanistan) göçmeni olan yeni Emekli olmuş İsmail Hoca, elini kuşağına uzatıp, 500 Tl çıkartıp,
 
“ – Bismillah..  ilk bağış benden olsun, deyince, yukarıdaki sözü söyleyen Hacı:
 
Bu arsa da alınır, cami de yapılır, deyivermişti. O zaman 500 lira önemli bir paraydı.
 
O toplantıda Yenimahalle’de yer bakmak üzere hep beraber karar verdik. Ertesi gün ikindi sonrasında toplanıp mahalleyi gezmeye başladık. Cami yapılacak bir arsa bulmuştuk, ama arsada ekili soğanlar yeşermişti.
 
Hacılardan birisi yanıma gelip, “bu arsa fırıncı Hayrettin Kırmızı’nındır. Sakın ola ki, ondan bir şey istemeyesin, uygun olmaz, Adam biraz ters…” gibi laflar ederken, başka birisi, işte o da geliyor, dedi.
 
Hayrettin Efendi, evindeki hayvanlara yonca getiriyordu. Selam verdi ve geçti. Yarım saat daha mahalleyi dolaşıp, tekrar gelip bakmak üzere merkeze doğru giderken, Hayrettin Efendi, kendisine ait Ekmek fırınının önünde oturmuş dinleniyordu.
Selam verdim ve sordum:
 
–  Amca bey, beni tanıyor musun?
 
–  Tanıyorum be kızanım (çocuğum), geçen gün geçerken arkadaşlara sordum, Müftü dediler.
 
Ben, peki dedim.  Biraz önce geçerken yanında durduğumuz bahçe sizin mi, dedim.
 
– Evet, benim dedi.
 
– Hayrettin Amca, ben oraya bir cami yaptırmak istiyorum, sen ne dersin, deyiverdim.
 
Hayrettin Kırmızı hiç beklemeden:
 
-Tebe Müftü Efendi, sen uygun gördün mü be yav, demez mi?
 
-Evet, dedim, uygun gördüm.
 
Cevap kısa:
–  Sen uygun gördüysen, ben de uygun gördüm!
 
Konuşmamızı hayret ve şaşkınlık içinde izleyen çoğu hacı ve “aman bundan bir şey isteme, adam ters” diyenlerin hali görülmeye değerdi. Tam bir şaşkınlık ve heyecan…
 
Ertesi gün sabah müftülüğe geldiğimde, kapının önünde, elinde arsanın tapusu ile bekliyordu.
 
Daireye birlikte girdik. Tapuyu bana verdi ve “ne yapılacaksa yap” dedi. O henüz orada iken Tapu Müdürünü arayıp, ne yapmamız gerektiğini sordum.
 
Meğer Malkara’da eskiden büyük bir yangın olmuş, tapu defterleri de yanmış. Yakında ilçede kadastro çalışmaları olacakmış. Tapuyu kim getirirse, onun adına kayıt yapılacakmış.
 
Tapuyu alıp, çekmecenin içine koydum ve İstanbul İmam-hatip Okulu’ndan tanıdığım merhum Hacı Raşit Küçük amcayı aradım. Malkara’ya geldi, Osmanlı mimarisiyle çizilmiş bir proje getirdi ve caminin tamamlanmasına kadar da kalfalık, ustalık, mimarlık işleri yaptı veya yaptırdı.
 
Kendisini hayır ve rahmetle anıyorum.
 
Cami inşaatında din görevlilerinden çok arkadaşımız işçi olarak çalıştı. Malkara’nın köylüleri hiç bir şey bulamadılarsa, şehre gelirken traktörlerine kum doldurup getirdiler. Cumhuriyet adına cami yapılması çok büyük bir heyecan meydana getirdi.
 
Arsayı Bağışlayan Hayrettin Amcamız, inşaatın sonuna kadar, cami inşaatını korudu,  bekçilik yaptı.
 
CUMHURİYET CAMİİ TEMEL ATMA MERASİMİ
 
Mayıs ayı içindeydi, temel atma törenine davet ettiğim Diyanet işleri Başkanı Dr. Lütfü DOĞAN, yanına Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Osman Keskioğlu, Mushafları İnceleme Kurulu Başkanı A.Fikri Aksoy ile İstanbul Müftüsü Abdurrahman şeref Güzel Yazıcı, Edirne Müftüsü İbrahim Koçaşlı ile Tekirdağ Müftüsü Burhan TORAMAN’ı da alarak geldi.
 
Tekirdağ Valisi Cezmi KARTAY da töreni şereflendirenlerdendi.
 
Aynı gün Merkez kuran kursu ve Müftülük sitesinin de temeli atıldı.
 
O gün Malkara tarihi bir gün yaşadı, Cumhuriyet farklı bir anlam kazanmış gibi olmuştu.
 
O günden sonra da, yanlış hatırlamıyorsam ilçeye Diyanet işleri Başkanları’ndan yolu düşen de olmadı.
 
Caminin yakınındaki Belediye arsasını da, İmam-Hatip Lisesi Yaptırma Derneği kurdurarak, Trakya bölgesinde ilçeye yapılmış ilkokul yaptık. Okul aynı yıl içinde resmen açıldı ve emanet bir binada eğitime başladı.
 
Şimdi İmam-Hatip Lisesi’nin mesleki uygula camii olarak da Cumhuriyet Camii hizmet veriyor.
 
1973 Yılı Ekim ayında vatan hizmeti için ilçeden ayrıldım. Yedek Subay okuna başladım. Yedek Subay askerliği en son gurup olarak 18 ayda tamamladık.
 
Benden sonra ilçeye gelen yeni Müftü arkadaşım 1975 yılında Türkiye Diyanet Vakfı kurulunca, site ve Cumhuriyet camiini, Diyanet Vakfı bağışlamış ve yapılış tarihini de 1976 yılı yazdırmış. Allah’tan caminin adı değişmemişti.
 
2013 yılı mayıs ayı başlarında ne oldu bilmiyorum, Malkara ilçe Müftülüğü “Resmi Web Sitesi”ne baktım. Son derece üzüldüğüm bir bilgi ile karşılaştım: Cumhuriyet Caminin, 1976 yılında Türkiye Diyanet Vakfına tapu ettirilmiş olması esas alınarak, caminin anılan vakıf tarafından yaptırıldığı yazılıydı. Cumhuriyet’in 50. Yılında, Cumhuriyet Camii adıyla Din Görevlileri Derneği Cumhuriyet Camii Komitesi öncülüğünde yapıldığı bilgisine yer verilmeden gerçekle ilgisi olmayan bilgiler gördüm.
 
Caminin hikâyesini anlatan ve Cumhuriyet Camii yapılış sebebi ile daha anlamlı olduğunu ilgili muhtelif makamlara yazdımsa da kimse ilgilenmedi.
 
MALKARA MÜFTÜSÜNE TEŞEKKÜR
 
Bir gün aklıma, mevcut ilçe müftüsü geldi ve kendisine telefon edip, durumu anlattım. Müftü Ali GÜLBAĞCI kardeşim meseleyi bilmediğini, kimsenin de kendisine bu konuda bir şey intikal ettirmediği beyanıyla, en azından Müftülük Web sitesindeki bilgileri düzeltti.
 
Bu tarihe ve kültürümüze saygılı davranışı sebebiyle kendisine açıkça teşekkür ediyorum.
 
Malkara Müftülüğü sitesinde Cumhuriyet Camii ile ilgili olarak aşağıdaki bilgiler veriliyor:
 
“Yeni mahalle, çevre yolunda İmam Hatip Lisesi karşısında yer alır. Hayırsever Fırıncı Hayrettin KIRMIZI arsasını ücret talep etmeden Mart 1973 tarihinde Cumhuriyet’in 50. Yılında, Cumhuriyet Camii adıyla dönemin Malkara İlçe Müftüsü Sayın Abdülkadir SEZGİN ile Din Görevlileri Derneğinin gayretleriyle yapılmış olan Camii, kubbeli betonarme olarak 600 m2’lik arsa üzerine yaptırılmış olup, cami alanı 104 m2 dir. Cami binası betonarme ve kubbelidir. 1 minare ve 1 şerefesi olup, son cemaat mahalli vardır. Cemaat kapasitesi 320 kişidir”.
 
CUMHURİYET’İN 75. YILINDAKİ CUMHURİYET CAMİİ ÖNERİMİ KİM ENGELLEDİ?
 
1998 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı makamına bir yazı yazarak, Cumhuriyet’in 75. Yılında ibadete açılacak camilerden hiç olmazsa, bir kısmına Cumhuriyet adının verilmesini istemiştim.
 
Diyanet işleri Başkanı da bu işe olumlu bakıyor, diye bilgiler de aldım. Fakat bir gün Yeni Şafak Gazetesi’nde köşe yazısı yazan Kürşat Bumin diye birinin aleyhte bir yazısı çıktı.
 
Allah’tan daha çok, basında aleyhinde yazı çıkacak diye korkan bürokratlardan olan zamanın Başkanı bu yazıdan çok korktu ve olumlu görüşünü değiştirdi.
 
Kürşat Bumin’in “İslami dünya görüşüyle hiçbir ilgisi olmaması” bir yana camiyle de ilgisinin olmadığının bilinmesine rağmen yazısı Başkanı fena halde korkutmuştu.
 
YENİ DİYANET BİNASI YANINDAKİ CAMİNİN ADI CUMHURİYET CAMİİ OLMALIDIR
 
Evet, Cumhuriyetin 90. Yılına girerken ibadete açılan ve ülke genelinde üç yıla yakın, bütün camilerden sık sık toplanan paralarla yapılan bir camiye Cumhuriyet adı son derece yakışırdı.
 
Bunun yerine, ilk defa “Kürdistan”dan bahsetmiş Diyanet İşleri Başkanı’nın adının verilmesini resmi gerekçesini bilmeye gerek yok.
 
Alevileri – Bektaşileri 1948 yılında Diyanet İşleri başkanlığı yayınları arasında çıkan “Bâtınilerin ve Karmatilerin İçyüzü” adlı kitaba yazdığı önsözde ağza alınamayacak şekilde aşağılayan, ahlaksız sayan birinin adını devler erkânının gelip, katılacağı protokol camiine adı verilemez.
 
Merhum başkan, bu kitap sebebiyle TBMM ağır eleştirilere muhatap olmuş, hastalanmış, hastaneye kaldırılmış, emekli edilmiş ve kısa bir süre sonra da kahrından vefat ettiği söylenmişti.
   
Tam da Alevi meselesinin arttığı ve  “ayrı din” haline getirilmek istediği bir zamanda adının Başkent’in en önemli camiine adının verilmesi isabetli olunmak bir yana, düşmanın; emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmüştür.
 
Diyanet, para dağıtarak, birilerine şirin görünerek, Alevilik meselesindeki olumsuz gelişmeleri durdurabileceğini sanıyor olamaz.
 
Din kurumu ve çalışanları, herkesten daha önce ve herkesten daha çok milleti kucaklamayı; birlik ve bütünlüğünü korumaya çalışmak zorundadır.
 
Unutmayalım ki,”Allah birdir ve birliği sever”.
 
Diyanet de bu genel hükme uygun davranmalıdır.
 
Diyanet hiç olmazsa bu sebeple yanlışından, hiç gecikmeden, dönmeli ve kamu kurumu olarak kendisine yakışanı yaparak, Başkent Ankara’nın önemli ve protokol camiine de çok yakışacak ve protokol camii ile de ahengi sağlamış olacaktır
 
Bu konuda Diyanet kendi başına bırakılmamalı, caminin bulunduğu yer, cami için düzenlenmiş konum ve bu camiden kaldırılacak devlet büyükleri hesap edilerek caminin adı “Cumhuriyet Camii” olarak yeniden düzeltilmelidir.
 
Ahmet Hamdi Hocanın adının verileceği başka camiler de bulunabilir. Onun adının verileceği yer öncelikle Akseki olmalıdır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!