Bir işi istenilen biçimde bitirmeye, muvaffak olmaya; bir işte elde edilen yararlı sonuca, muvaffakiyete başarı denir. Ancak başarı sözcüğünün anlamı, kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye, insandan insana değişir. Siyaset, iktisat, bilim, edebiyat, tıp vs. dallarda insanlığa yarar sağlayan başarılar farklı ülkelerin kurum ve kuruluşlarınca ödüllendirilir. Ancak başarı sözcüğü bazen anlamının dışına çıkarak farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Onun için, kime göre ve niye göre başarı? , sorusunu sormakta yarar vardır.
Söz konusu Rusya olduğunda, başarı kelimesinin anlamı da değişmektedir. Bilindiği üzere Rusya, insan hakları ihlali konusunda “başarıyı” elinden bırakmamakta, listede her yıl ilk sıralarda yerini almaktadır. Zaten Rusya’da “insan hakları” söz konusu bile değildir. Gelişmiş ülkelerde her şey insan içindir, Rusya’da ise durum farklıdır. Rusya’da her şey Ruslar için, bölgedeki Türklerin insanca yaşama hakları yoktur. Zira Rusya kanunları Türkleri yok etmeye yöneliktir. Rusya’da, Rus olmayanlar için ana dillerinde eğitim almak, ana dilde konuşmak, milli tarihi araştırmak, geleneklerini yaşatmak yasaktır. Yasak olmanın dışında suçtur. Tatarlar başta olmak üzere Rusya’da yaşayan Türk milliyetçileri daima Rusların takibi altındadır. Ruslar, susturmak için milliyetçilere iftira çalmaktan çekinmemekle birlikte, suç üretmekte sınır tanımamaktadır. 28 Ocak 2016 tarihinde Kazan’da Federal Soruşturma Komitesi Tataristan İdaresi’nin yıllık oturumu gerçekleştirilmiştir. Oturumda, Soruşturma Komitesi’nin başkanı ve çalışanları dışında, Tataristan’ın sözde Cumhurbaşkanı Röstem Miñnehanov, hukukçular ve insan haklarından sorumlu temsilciler de hazır bulunmuştur. Oturumun ilk konuşmacısı Soruşturma İdaresi Başkanı Pavel Nikolayev olmuştur. Nikolayev, 2015 yılında yapılan işlerden söz etmiş, yılın başarısını açıklamıştır. 2014 yılına oranla cinayet işlerinin %16 arttığından bahseden Nikolayev, milliyetçi Rafis Kaşapov’un yargılanıp hapsedilmesini yılın en büyük başarısı (!) olarak nitelendirmiştir. Burada, Rafis Kaşapov kimdir ve neden onun hapsedilmesi bu kadar önemli? sorusu geliyor insanın aklına. Kaşapov, kimsenin önünde eğilmeyen, ta başından beri Rusların yaptıklarını ifşa eden milliyetçilerdendir. 2007 yılında, “Petro’nun Gizli Vasiyeti” (18.12.2007) ve “Hıristiyanlığa Hayır” başlıklı yazılarından dolayı Rusya Anayasası’nın 282. maddesi olan “Milletler ve dinler arası düşmanlığı körükleme (tahrik)” maddesi ile yargılanan Kaşapov 24.04.2009 tarihinde bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırılmış, daha sonra bu ceza şartlı cezaya, yani ev hapsine çevrilmiştir. Daha sonra Türkiye dönüşü 2014 yılının Aralık ayı sonunda tutuklanan Rafis Kaşapov, bu sefer Rusya Anayasası’nın 280. ve 282. maddelerine göre, devleti yıkmaya teşebbüs, milletler ve dinler arası düşmanlığı körükleme suçlarından yargılanmış ve 3 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Kaşapov’un “suçu” internette Kırım’ın Rusya’ya ilhakına karşı fikir bildiren yazı yayımlaması ve Türk Birliği’ni savunmasıdır. Zaten bilindiği üzere, Kırım Rusların kanayan yarasıdır. Uluslar arası hukuku çiğneyerek attığı bu adım Rusya’nın başını ağrıtmış ve ağrıtmaya devam edecektir. Onun için Kırım konusunda Rusya aleyhinde konuşanlar yargılanmaktadır. Yaptıkları işgali başkalarını suçlayarak örtmeye çalışan Rusların bunun altından kalkması mümkün değildir. Ayrıca Türk Birliği ve Türkçülük konusu, Rusların korkulu rüyasıdır. Rafis Kaşapov gibi bunları dile getirenler de Rusların bir numaralı azılı düşmanıdır. Onun için Kaşapov’u hapsetmek “yılın en büyük başarısı”dır.
Ruslar, Türk milliyetçilerini üç tane isimle adlandırmaktadır: bağımsızlıktan söz edenler – bölücü, Türklere yapılan haksızlıkları dile getirenler – aşırı (ekstremist, marjinal), Müslümanlarsa – teröristtir. Dünyada yaşanan terör olayları Rusların ekmeğine yağ sürmüştür. İŞİD terör örgünün ortaya çıkması bölgede yaşayan Türkleri suçlamak için bir bahanedir. Bundan sonra yargılanan, hapsedilen Türklerin sayısı daha da artacaktır. Federal
Soruşturma Komitesi’nin Tataristan İdaresi Başkanı Pavel Nikolayev, “terör ve ekstremizm ile mücadele” konusunun altını çizmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir: “Milliyetçiliğin hiçbir şeklini bırakmamalıyız. Orta milliyetçilerin yerine radikaller gelecektir. Ekstremistlere yumuşaklık göstermek terörü getirecektir.” Nikolayev’in sözlerine bakıldığından, milliyetçi eşittir terörist. Çıkarılacak sonuçsa, 2016 yılında Rusya’da milliyetçilere baskılar daha da artacaktır.
İlginç olan şu ki, Rusya içinde teröristlere mücadele bahanesiyle Türk milliyetçilerini yargılarken-hapsederken, diğer taraftan Moskova yakınlarında PKK terör örgütünün eğitim kamplarını, Moskova’da PYD’nın bürosunu açmasına izin vermesidir. Bir yandan Suriye’de PYD, YPG terör örgütlerine yardım etmesi. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Bu ne tezattır? Bir yandan teröristlere yardım ve yataklık yapan Rusya, diğer taraftan Türk milliyetçileri üzerinden sözde “terörle mücadele” ettiğini iddia etmektedir. Bu da ikiyüzlü Rus siyasetinin bir parçasıdır.