Bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa girenler gözümüzün önünde çoğaldıkça, garip kalemimiz de ondan başka bir şey yazamaz oluyor. Beyinden onunla ilgili düşünceler, kalpten üzüntüler, gözden Yusuf yüzlüler, kulaktan feryat figanlar gitmedikçe kurşundan kalemler tutan ellerimiz başka sözleri, başka konuları şekillendiremiyor. Acımızı, öfkemizi kâğıtlara dökmek mümkün olsaydı eğer, onu yapardık. Ancak insan nasıl ki kâinatın derinliğini anlamlandıramıyorsa kafasında, şehitlerin ardından hissettiklerini de öyle kavrayamıyor.
O yüzden, bizleri acı edebiyatı yapmakla suçlayanlara inat bir şeyler yapmak yerine biz her zaman yaptığımızı yapalım, yani acımızı içimize gömüp olaylara biraz daha görünen tarafından bakalım dedik.
Hepimizin malumu üzerine, son aylarda birer ikişer şehitler veriyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla yeterince gerilmiş olan ülke havası şimdi de bir karmaşa, endişe ve umutsuzluk örtüsüne büründü. Peki, bu sürece sebepsiz mi girildi? Tabii hayır! Tüm bu olumsuzlukların baş müsebbibi Recep Tayyip Erdoğan ve AKP kadrolarıdır.
Diyarbakır’da avazı çıktığı kadar “Kürt sorunu vardır" diyen Erdoğan, Balıkesir’de “Kürt sorunu yoktur" demekle aslında evvela siyaset kurumuna karşı sonra Türk Milletine saygısızlık yapmıştır.
Amacı sadece koltukta oturmak olan Erdoğan yalan söylüyor, hem de ne yalanlar. Yalanlarıyla toplumu kışkırtıyor, kaosa ve belirsizliğe sürüklüyor. Her seferinde çark ediyor, öyle görünüyor ki etmeye de devam edecek.
Terör meselesini "kürt sorunu" olarak gösterip bölücülere cesaret, ayrı bir kimlik farkındalığı ve yarattıkları terör için uydurdukları sosyal ve kültürel bahaneleri haklı çıkaracak kozlar, Türkiyeli diye art niyet kokan kimlik arayışlarına fırsat verirseniz; bu necip milletin birliğine, bütünlüğüne ve kardeşliğine kastederseniz;
Türk yurdunda rahatça Türk’e söven, düşmanlıklarını açıkça belirten, kendilerini kürt halkının(!) temsilcisi olarak gösterip Barzani’yi, Talabani’yi ve Apo’yu liderleri ilan eden, Türk ordusuna, Türk devlet kurumlarına ve Türk insanına hakaret edip net bir şekilde "Biz sizden değiliz" diyen, kürtçe konuşan bölücü ağızlarıyla pkk paçavraları açtıkları mitinglerinde, toplantı ve konserlerinde terör örgütü sempatizanlığı ve propagandası yapan, ilişkide oldukları her kurum, kişi, yayın organı gün gibi anlaşıldığı üzere pkk’nın siyasi kanadı olan HDP adlı hain odağı partiyi kapatma yürekliliğini göstermek bir yana, rahatça at koşturabilmeleri için serbest bırakır ve hatta desteklerseniz;
Leyla Zana gibi teröristleri devlet konutlarında ağırlarsanız;
Terörü bitirmek adına siyasallaştırmaya yani eli kanlı katilleri meclise ve yüce Türk devletinin kademelerine sokmaya hazır olduğunu beyan ederseniz;
Ne sebeple olduğu meçhul(!) bir şekilde, Avrupalı ve Amerikalı yetkililerin, komiser ve büyükelçilerin Diyarbakır’ı ziyaret etmelerine karşın, "Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’dır, buraya buyurun!" deme delikanlılığını gösteremezseniz;
Hiç kusura bakmayın Sayın Erdoğan ve değerli kabinesi ama bu terörden siz sorumlu olursunuz! Tüm bunlardan sonra ne sizin ne de avanenizin şehit cenazelerinde bu gerçeğin yüzünüze vurulmasını eleştirmeye hakkınız kalmaz!
Sırf iktidarda kalmak adına Türkiye’yi nasıl bir uçuruma doğru sürüklediğinizin farkında değilsiniz. Herkesi kutuplaştırdınız, ötekileştirdiniz, yakında da düşman ettireceksiniz. Devlet yönetmek ciddiyet ister fakat, siz de zerre ciddiyet yok.Yazık bu ülkeye ve yazık bu ülkenin gençlerine, geleceğine, heba olan günlerine.
***
Değerlerine sahip çıkma kararlığında olan Türk milletinin MHP’ye güven ve sevgi duymaya başladığını gören güç sahiplerinin koltuklarını koruma çırpınışları boşadır.
7 Haziran’da milletimiz derin bir nefes alacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın!
ALTAYLARDA TOY, ANADOLUDA DÜĞÜN.
TÜRKMENLERDE TEZE YIL, UYGUR LARDA YENİ GÜNÜMSÜN.
KIRIMDA GÜL, TÜRKİSTANDA SÜMBÜLSÜN.
‘TÜRK’E ATASINDAN ARMAĞAN EDİLMİŞ ‘NEVRUZ’; BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
Esen kalınız…
H. Nurcan Yazıcı
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı