Türkiye seçimlere doğru sürüklenirken, hegemonik parti olma yolunda ilerlemeye çalışan iktidar partisi bloğunun, psikolojik savaş saldırılarını arttırarak devam etmekte. Bu saldırılar, Türk Milliyetçiliği’ne kendini topluma doğru anlatmak ve hakkındaki haksız ithamları ortadan kaldırmak için önemli bir imkân vermektedir. Bu anlamda son günlerde AKP ve ‘özdeş basın’nın çokça dillendirdiği “MHP’nin ekseni kaydı”, “Laikçi söylemi olduğu”, “CHP’ye benzediği” ve “Sekular Milliyetçi söylemin geliştiği” tarzındaki yorumların ağırlık kazandığı görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu söylemler söyleyen ağızlara bakıldığında inandırıcılığını yitirir. Çünkü MHP, Laikçi/Sekular çizgiye kayıyor ve CHP’lileşiyorsa AKP’ye alan açıyor demektir ve bundan AKP ve ‘özdeş basın’ rahatsızlık duymaması aksine mutlu olması beklenir. Eğer durum iddia edildiği gibi olsaydı, bu durumdan rahatsız olması gereken parti CHP olması gerekirdi. Aksine bu seçimler öncesinde MHP’nin duruşundan, seçim beyannamesinden, hatta aday olan isimlerden AKP ve ‘özdeş basın’ oldukça rahatsızdır. Öyle ise bu yapılan bu suçlamaları durum tespitinden çok olması istenilenin ifadesi olarak okumak daha doğru olacaktır. Bu bağlamda incelenmesi gereken en temel iddia, Türk Milliyetçiliği’nin Laikçi/Sekular çizgiye kaydığı iddiasıdır. Burada Laikçi/Sekular çizgiden kastedilenin dinden soyutlanmış bir milliyetçilik anlayışı iddiası kastedilmektedir. “Laiklik ve Sekularizm” kavramlarının ilmi boyutları bir tarafa bırakılarak, suçlamalarda yüklendiği anlamla ifade etmek gerekir; başka milletler için Sekular Milliyetçilikten söz edilebilir ancak Türk’ün Milliyetçiliği asla Sekular olamaz.
İslamiyet, Türk milletini belirleyen en önemli değerdir…
Nasıl ki, geometri ilmi tanımlarını yapıp, teoremlerini ifade ederek sistemine göre üçgenin iç açılarının toplamı 180 derecedir dediğinde itiraz edemezseniz, Türk Milliyetçiliği fikrine sistemli bakarsanız Türk Milliyetçiliği’nin dinden soyutlanmasının doğası gereği mümkün olmadığını görürsünüz. Bunun için öncelikle Türk Milliyetçiliği’nin gayesini ifade etmek ve kavramları tanımlamak gerekir;
· Türk Milliyetçiliğinin gayesi, Türk Milleti’nin bekasıdır. *
· Millet; dil, din, kültür, vatan, soy, ülkü, tarih, menfaat, tabiiyet birliklerinin bir kaçının (veya) hepsinin belirlediği bir cemiyet birimidir. *
Burada müşterek bir kaç unsur varsa, bir veya bir kaçının yokluğunun millet teşekkülüne engel olmadığı gerçektir. Bu nedenle milletler için farklı ifadeler kullanılabilir. ‘Beka’ kavramı da tarif edilmelidir. Bu tarif, “Türk milletini, onu belirleyen tüm değerlerle birlikte ebediyete kadar yaşatmak” şeklinde verilince sistemin ana meselelerinden biri aydınlatacaktır. İslamiyet, Türk milletini belirleyen en önemli değer olduğuna göre dinden kopuk sekular anlayışla Türk’ün Milliyetçisi olunamaz. Türk Milleti’nin bekası için hizmet etmeyi ülkü edinmiş bizler, İslam sınırları içinde sınırsız bir Türk Milliyetçiliğine inanırız!..
“Türk Milleti, küçük istisnalarla millet teşekkülüne yol açan hemen bütün unsurlara birden sahiptir. Küçük istisnalar gerçekten küçüktür; Avarlar, Çuvaşlar gibi dil ayrılığına sahip küçük gruplarla, Gagavuzlar ve Karaimler gibi din birliğine sahip olmadığımız küçük gruplardır. Fakat bir veya iki unsurda bile başka milletleri oluşturan birliklerden daha fazlasına sahiptir. Mesela Gagavuzlar, milletin geri kalan kısmı ile dil, kültür, tarih, soy, birliğine sahiptirler ve Türk Milleti’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak istisnalar ne kadar küçük olursa olsun, bunlar milliyetçiliğin bütün unsurlarda müşterekliğin sağlanması ülküsü çerçevesinde ele alınmalıdır. Mesela, Gagavuz’un Müslüman olmasının temini, Avar’ın Türklüğün ana grubu ile aynı dili konuşur hale getirilmesi Türk Milliyetçiliğinin öncelikli hedeflerinden biri olmuştur.”* Bu nedenle Türk Devleti, Gagavuzlara din adamı göndermiş, Türk Dünyası Kurultayı’nda alfabe birliği çalışmaları başlatılmıştır.
Kafatası ölçmek üzerine…
Başbakan, yaptığı partisinin son grup toplantısında “MHP, kafatası ölçmekten başka ne yaptı?” diye soruyor. Türk Milliyetçiliğinin kafatası ölçme konusundaki bakışını anlamak için önce siyasi lideri Alparslan Türkeş‘in 40 yıl önce 9 Işık’ta (1978 Baskısı, sahife 91) yaptığı Türk tanımına bakmak gerekir. “Türk Milletinden olmak; Türk Milleti’ni sevmek ve Türk Devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatana bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk Milleti’nin yükselmesi için elinden gelen her fedakârlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. Bu duygu ve şuuru taşıyan herkes TÜRK’tür.” İşte Türk Milliyetçiliği’nin temel görüşü budur, herkesin bu görüş ışığında olayları değerlendirmek zorunluluğu vardır.
“MHP, kafatası ölçmekten başka ne yaptı?” ithamı 40 yıl önce siyasi hayatına başlarken yukarıdaki tanımı yapmış Türk Milliyetçiliğine ve onun partisi MHP’ye karşı yapılmış -en azından- insafsızlıktır. Ayrıca bu iddia da gerçek olmadığından ispatı mümkün olmayan bir iddiadır. Başbakan, MHP’nin nerede, ne zaman, kimin kafatasını ölçtüğünü ortaya koymak ve iddialarını ispatlamakla mükelleftir. Aksi durumda hatırlıyoruz ki, iddiasını ispatlayamayanın ne olduğunu da yine kendisi ilan etmişti. Dünya üzerinde milliyetçiliği ırkçılık olarak uygulamış başka milletler vardır. Ancak “Milli Fıtratını” İslam’la terbiye etmiş Türk Milleti için, böyle bir itham tarihin hiçbir döneminde gerçek olmamıştır. Popülist siyaset uğruna hiç kimse Türk Milliyetçiliğini hak etmediği şekilde suçlayarak, gerçek dışı ithamlarla toplumun aklını ve gönlünü bulandırmamalıdır. İlkeli duruş, ahlaklı davranış, hakkı sahibine teslim etmektir. Küfür ve hakaret üretmek dünyanın en kolay işidir, Türk Milliyetçileri fikir üretme ülküsünde ter dökmeye kendisini adamış insanlardır. Biz sağına soluna bakmadan “Ben varım!…” diyebilen, Allah’ın omuzlarına yüklediği yükünde kaldırma gücü veren olduğunu bilerek Türk Milletinin kutlu geleceğine ter dökmeye kararlı, bidat nedir bilmeyen saf Müslümanlarız.
*Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi – Teori, Ayhan TUĞCUGİL