Başlıktan ayrı iki grubu kastettiğim manası algılanmasın. Tam tersine iki özdeş kavram olarak görülmesi yazının konusuna daha da mutabık düşer.
Gençliğimin en verimli yılları diyebileceğim 20 ve 30 yaş arasını Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da geçirmiş ve bu süreç içerisinde bulunduğum illerde, ilçelerde Ülkü Ocakları hizmetkârlığı yapmış, yaptığım vazifelerde de yönetiminde bölge insanları ile çalışmış biri olarak Kürt kardeşlerime seslenmek istedim:
Siz, bu ülkenin, bu milletin, bu devletin asla ve asla bir azınlığı veya statü farklılığı olan bir etnik grubu değilsiniz. Siz en az benim kadar bu memleketin öz evlatları yani asli unsurlarısınız.
Ey benim öz kardeşim, Kürt Kardeşim, tarih boyunca bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara baktığımızda hep aynı şer cephesinin kardeşi kardeşe düşman etmeye çalıştığına şahit oluyoruz.
Seni ısrarla başka kavimlere ram edip aynı ülkü, aynı coğrafya, aynı kültür, aynı şuur içerisinde olduğun öz kardeşine düşman etmeye çalışanlar sana her ayrılıkçı ırkı layık gördü de bir türlü bin yılı aşan bir süredir beraber yaşadığın Türk’e layık görmediler.
Seninle ilgili sözde bilimsel araştırma yapanlar V. Minorsky, B. Nikitin, Jaba, c. Bender gibi sözde Kürdologlara(!) ait tezler birileri tarafından hep gündeme taşınıp ilmi veri olarak sunulurken ne hikmetse, İ. Zeki Eyupoğlu, Fahrettin Kırzioğlu, Bahaddin Ögel, Mehmet Eröz, A. Haluk Çay,Mahmut Rişvanoğlu, S. Ahmet Arvasi vb. söz konusu olunca itibarsızlaştırma çabalarına şahit olunmuştur.
Anayurdu Orta Asya olan Kürtleri, ısrarla Medlere, Arilere, maalesef yer yer Yunan ve Ermenilere bile dayandıranlar aslında bir kardeşi diğer kardeşten koparmaktan başka bir niyet taşımamaktadır. Bu tür maksatlı araştırmaları yapanlara baktığımızda çoğunu Rus veya İngiliz araştırmacıların teşkil ettiğine şahit oluruz.
Bir yazımızda da Kürtlerle ilgili ilmi verileri değerlendirmeye çalışalım. Ama bugün için ifade etmek istediğimiz Kürt kardeşime ülkücülerin nasıl baktığını sergilemektir.
Zamanında dillendirildiği gibi bize göre ve tartışmasız bir bakış ile “onlar ne kadar Kürt ise biz de o kadar Kürt’üz. Biz ne kadar Türk isek onlar da o kadar Türk’tür.”
Her Doğuluyu Kürt görmediğimiz gibi her Kürt’ü pkklı gören yaklaşıma da aynı ölçüde karşıyız. Nitekim günümüzde Kürtçülük üzerinden bölücü tutumlar sergileyenlere baktığımızda bunların Kürt olmadığını ve maksatlı bir tutum içerisinde oldukları aşikârdır.
Ey benim öz kardeşim, Kürt kardeşim! Sen bensin, ben senim, benim seninle bir problemim yok ki seninle beni barıştırmaya çalışanlara iyi niyet besleyeyim. Eğer bir hak mahrumiyeti söz konusu ise bu haksızlık sana da bana da aynı ölçüde kadir bilmez erk sahiplerince yapılmıştır. O haksızlıklara da birlikte göğüs gereceğiz, meşru zemin ve dairede…
Biz bir olmalıyız, birlik olmalıyız. Pergelimizin ucunu batırarak Anadolu’nun göbeğine açacağız diğer ucunu gönlümüzün kardeşlik anlayışı ile…
Mustafa Yardımcı şehit edildiğinde de Hikmet Tekinler, Hamit Fendioğlular şehadet şerbetini içtiğinde de biz seninle beraber gözyaşı döktük.
Bugün seni benden ayırmak için süslü laflar edenler dün de başka tezgâhların içindeydi. Senin hakların adına terör örgütünü şirin göstermeye çalışanlar bilmeli ki asla bu olmayacak. Çünkü onlar sadece ülkemizi değil coğrafyamızı da kana bulamaya çalışan küresel güçlerin yeni haritalarına taşeronluk yapmaktadırlar.
Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Birliğimizi zedeletmeyeceğiz. Dün beraber olduğumuz coğrafyalarda nasıl ki Nizamı Alem için İ’lay-i kelimetullah Ülküsüne beraber bayraktarlık yaptık ve Yemen’de şehit düşene de Çanakkale’de vatan toprağını kanlarıyla sulayana da beraber destan yazdık yine beraber yeni destanlar yazacağız.
Ve ülkücüler de ülkemizin her yerine ve her yerindeki herkese ulaşacak açtığı gönül seferberliği ile…
En çok da Doğu ve Güney Doğu’ya gideceğiz. Oralarda derdi aş olan, iş olan, birlikte daha da sağlam temeller atmak için seni bekleyen o kardeşlerimize gideceğiz.
Gitmeliyiz.
Yarın “tüh, vah” dememek için küresel oyunları bozmak Suriye’de Irak’ta yaşananları doğru okuyabilmek için önce kendi insanımızla hemhal olup kendi medeniyet tasavvurumuzu anlatacağız.
Ve o zaman aynı toprakların, aynı geçmişin ve aynı geleceğin çocukları olan bizler bu mukaddes topraklarda yeniden yazacağız tarihin yazdığı bize ait büyük destanları.