TERÖR KANIKSAMAYLA USANMAZ
Kızılay’ın orta yerinde patlatılan araba yüreğimizi yaktı. Terör Ankara’yı Bağdat’a çevirdi. Dışarıdan bakılınca Türkiye’nin Irak ile benzer statüye sokulmak istendiği söylenebilir.
Öyle ya Irak, sonra Suriye sıranın Türkiye’ye geleceğinin kanıtı olmalıydı.
Belli ki Ankara’daki son eylem Türkiye’nin derin zaaflarının olduğunu tespit eden birleşik terör cephesinin ve onları kullanan ve bölgede vekalet savaşlarını yürüten bir takım devletlerin bu işi devam ettirebileceğini ortaya koyuyor.
Önce bazı tespitler yapmak zamanıdır.
Tamam terörü kınayalım ama bununla iktifa etmeyelim.
Sorumluluğumuza müdrik olalım.
Ne yazık ki karar mekanizmalarında ve devlet aklında zaafları tespit etme noktasında bir olgunluk görülmüyor.
Bu da maazallah terörün bıyık altından gülmesine sebep oluyor.
Kınama ve yüksekten atma nutuklarından sonra hiç olmazsa aşağıdaki noktaları masaya yatıralım:
1- İlkesiz dış politika yaklaşımları, sıklıkla değiştirilen iç ve dış politik doktrinler
2- Vatandaşlık ilkesi yerine mezhep, parti taassubunun yaygınlaşması
3- Terörist ile pazarlık alışkanlığının yerleştirilmesi
4- Sosyal psikolojik savrulma; tek adam taraftarlığı ve karşıtlığı üzerine her gün evrilen devlet/bürokrasi/sivil toplum
5- Devlet karar mekanizmasının etkilere açık oluşu – Danışmanlar/Dış çevreler/Fikir beyan edemeyen bürokrasi/ ehil olmayan akademya
6- İstihbarat zaafı
7- Sınır güvenliğinin sağlanamaması
8- İç sınırların psikolojik kabulü
9- Siyasi yardakçılık
10- Düşmanın tekleştirilememesi, terörün işbirliği, örgütlerin birleşmesi, vekâlet savaşları
Geçen hafta terör örgütleri birleşme kararı aldılar.
Türkiye’nin çok bilmiş stratejistleri ve terör uzmanları bu konuda yeni bir şey söylemediler.
Sayın Cumhurbaşkanı ABD’nin artık karşısında her dediklerini yapan Türkiye’yi bulamayacağını hatırlattı.
Bu diplomasi diline pek uygun değildi ama ABD’nin bir gün sonra Ankara’da bomba patlatılacağını ilan etmesi pek manidardı.
Bombayı yönlendiren bomba ihbarı mı yapıyordu?
Vahdet’ten Mehmet Doğan, terörün ardında ABD var diye açıkça yazdı.
“İran İslam devriminden, Afgan Cihadından beri bölgemize, coğrafyamıza nizamat veren ABD bu terör saldırısının asıl failidir.”
Zalim Esed’e her vesileyle can suyu veren ABD’nin terörü ve vekâlet savaşlarını yürüterek aslında Türkiye’yi zaman zaman Putin üzerinden zaman zaman da İran yahut başkaca terör örgütleri eliyle terbiye etmeye kalktığı pek açık.
Bunu kesin bir tespit olarak ortaya koyunca teröre karşı mücadele de seyrini bulacaktır.
Sadece bu ülkenin ekmeğini yiyen hainlere vurgu yaparak ah vah edebiyatı teröre karşı bilinçli bir mücadelenin verilmesini engelliyor.
Basın yine aynı teraneyi yazıp durdu maalesef…
Türkiye aklı ve devlet karar mekanizmaları duygusallığın ötesine geçemedi.
Tek yapılan terörü kanıksamak ve daha büyük bir ruh sefaletinin önünü açmak.
Güya teröre karşı vurdumduymaz olursak terör umduğunu bulamazmış…
Bu Asım’ın nesline yakışır mı?
Ne diyordu Akif:
“His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbi elinden atarak ye’se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
…
Hüsrâna rıza verme… Çalış… Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!
…
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.”
Bugün 18 Mart. Ocak’ta Sarıkamış Felaketi yaşamış millet yeise düşmeden Çanakkale Zaferi’ni kazandı aynı yıl içinde…
Bugün 18 Mart ve Akif’in meyus olanlara bu güzel hatırlatması gündeme gelmeli…
Hissi yok ederek terörle savaşılamaz.
Hissi yok ederek leş kesilerek terörü daha fazla kan dökmeye iterek terörle mücadele yapılabileceğini ileri sürenler azmi elden bırakan asalaklardır en alttan alan ifadeyle…
Ölümü kanıksayan yöneticiler hayatı müjdeleyemezler.
Şimdi herkes aklını başına alıp ne yapılması gerektiğine karar vermelidir.
Özellikle de devlet aklına yön verenler, karar alma mekanizmalarında makam işgal edenler…
Yukarıda on maddeyi izale edecek bu maddelerin ardındaki sorunları çözmek için alternatif programlar hazırlamak gerekir.