Sayın Bahçeli, Kendi Koyduğu İlkenin Gereğini Yapmalıdır

 

“Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” sözünü ilk önce Sayın Bahçeli söylemiş, bu söz söylene söylene ilke haline gelmiştir. Sonuç olarak bu ilkeyi Türk siyaset literatürüne kazandıran Sayın Bahçeli’dir. “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” ilkesi içerik itibariyle tamamen orijinal, çok doğru bir ilkedir. Bu ilkeyi savunan bir siyasetçi, eğer samimi ise siyaset yaparken ülke ve millet menfaatlerini mensubu olduğu partinin menfaatlerinden ve kendi kişisel menfaatlerinden önde tutacaktır. Gerektiğinde mensubu olduğu partinin menfaatini ve kişisel menfaatini ülke ve millet menfaatleri uğrunda feda etmekten çekinmeyecektir. Bu ilke merhum Alpaslan TÜRKEŞ’in ortaya koyduğu 9 Işık Doktrini ile de genel olarak uyumludur.

1 Kasım seçimlerine kadar Sayın Bahçeli’nin kendi koyduğu bu ilkeye uygun davrandığını söyleyebiliriz. Ancak, 1 Kasım seçimlerinden sonra bunu söylemek mümkün değildir. Yani, Sayın Bahçeli’nin 1 Kasım’dan sonra ortaya koyduğu davranışlar maalesef bu ilkeye uygun değildir. Neden mi? İşte nedenleri:

Seçmen 7 Haziran 2016 – 1 Kasım 2016 tarihleri arasındaki yanlış politikaları nedeniyle MHP’yi çok kötü bir biçimde cezalandırmıştır.  Seçmenin cezalandırdığı aslında MHP değil, Sayın Bahçeli’nin kendisidir. Çünkü MHP’yi tek adam olarak yöneten, bütün kararları tek başına veren Sayın Bahçeli’dir.   

 Sayın Bahçeli’nin seçmenin kendisine verdiği bu oldukça sert mesajı doğru değerlendirip 2 Kasım günü genel başkanlıktan istifa etmesi gerekirdi. Ancak, Sayın Bahçeli bunu yapmadığı gibi seçimde alınan ağır yenilginin sebepleri ve çareleri konusunda bir çalışmayı yapmaktan kaçınmış, parti teşkilatlarında bu konuda fikir beyan edenleri, talepte bulunanları susturmuştur.

Sayın Bahçeli’nin alınan ağır yenilgiye rağmen sanki hiçbir şey olmamış gibi  tek adam yönetimine devam etmek istemesi haklı olarak parti teşkilatlarında büyük rahatsızlık doğmasına yol açtı. Ortaya çıkan bu rahatsızlık sonucunda gayet demokratik bir talep olarak olağanüstü kurultay talepleri ortaya çıktı. Sayın Bahçeli, demokrasinin bir gereği olarak olağanüstü kurultay taleplerini olağan karşılamalı ve ne gerekiyorsa yapmalıydı. Ama herkesin takdir edeceği üzere Sayın Bahçeli, olağanüstü kurultay yapılmasını önlemek için   her türlü çabayı gösterdi ve göstermeye devam ediyor.

 Türkiye, şu an yaşamakta olduğu  ağır ekonomik, siyasi, güvenlik sorunları sebebiyle çok acil olarak MHP iktidarına ihtiyaç duymaktadır. Türkiye’nin bu ağır sorunlarını milli menfaatleri parti ve kişisel menfaatlerin önünde tutan güçlü bir MHP çözebilir. Ancak, seçmen, Bahçeli liderliğindeki MHP’ye, daha doğrusu Sayın Bahçeli’ye güvenmediği için 1 Kasım seçimlerinde MHP’nin oyunu 7,5 milyondan 5,5 milyona, milletvekili sayısını da 80’den 40’a düşürmüştür. Seçmen, Sayın Bahçeli’ye güvenmediği için MHP’de bir değişim ve yenilenmeyi şiddetle arzu etmektedir. Kamuoyu araştırmalarında doğru ve yerinde bir yönetim değişikliği olduğu takdirde MHP’nin oyunun %25’e hatta daha yukarılara çıkma ihtimalinin güçlü olduğu sonuçları çıkmaktadır. Bazıları buna Paralel Yapının uydurması deyip gülüp geçebilir. Ben, şahsen buna ilişkin işaretleri çevremden güçlü bir şekilde alıyorum. Bugüne kadar MHP’ye hiç oy vermemiş çoğu sosyal demokrat eğilimli seçmenler doğru bir değişim ve yenilenme olduğu takdirde bir dahaki seçimde MHP’ye oy verebileceklerini açıkça ifade ediyorlar.

 Yukarıda ifade etiğim işaretlerin dışında çevremden aldığım başka bir işaret de Sayın Bahçeli’nin MHP’nin başında kalmaya devam etmesi halinde bir dahaki seçimde yaşanması kuvvetle muhtemel bir erime-yok olma sürecidir. Gençliğinden beri MHP’li olduğunu bildiğim birçok seçmen Sayın Bahçeli’nin MHP’nin başında kalması halinde bir dahaki seçimde MHP’ye oy vermeyeceklerini söylüyorlar. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi MHP’nin DYP ve ANAP’ta olduğu gibi bir tasfiyeye uğraması, daha açık bir deyişle Siyasi Partiler Mezarlığına gömülmesi demek olacaktır.

 MHP’nin yaşaması muhtemel olumlu ve olumsuz gelişmeleri lafı eğip bükmeden anlatmaya çalıştım. Bir daha ifade etmek gerekirse,   doğru bir değişim ve yenilenme olduğu takdirde  MHP bir dahaki seçimde ana muhalefet, daha sonraki seçimde de iktidar olma imkânını yakalayabilecek; Sayın Bahçeli başta kalmaya devam ederse önce barajın altında kalacak, daha sonraki seçimde ise siyaset sahnesinden tamamen silinip gidecektir. Sayın Bahçeli, hala “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” diyorsa ve bunda samimi ise kendi koyduğu bu ilkenin gereği olarak MHP’de değişim ve yenilenmeye fırsat vermelidir. Çünkü ülke ve millet menfaati böyle bir  değişim ve yenilenmeyi aciliyetle zorunlu kılmaktadır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!