Tayyip ERDOĞAN’ın 16 Kasım 2013 günü Mesut BARZANİ, Şivan PERVER ve İbrahim TATLISES’le birlikte katılacağı miting, günler öncesinden medyada “Tarihi Buluşma” adıyla aşırı bir şekilde abartılarak ve çarpıtılarak tanıtıldı. 16 Kasım’dan sonra da Tayyip ERDOĞAN’la birlikte Barzani’nin, Şivan PERVER’in, İbrahim TATLISES’in mitingte yaptığı konuşmalar aynı şekilde abartıldı ve çarpıtıldı.
Tayyip ERDOĞAN’ın 16 Kasım’da Diyarbakır’da Mesut BARZANİ, Şivan PERVER ve İbrahim TATLISES’in katılımıyla yaptığı miting, kesinlikle tarihi bir olay değildir. Bu mitingle Türk Milleti ve Türkiye hiçbir şey kazanmamıştır. Bu mitingle Türk ve Türkiye düşmanları Türk Milleti’nin birliğini, Türkiye’nin bütünlüğünü parçalamak için daha da cesaret kazanmışlardır. Bu mitingle Türk Milleti ve Türkiye açısından tehlikenin ne kadar vahim bir noktaya geldiği bir kere daha açık ve net olarak ortaya çıkmıştır. Kısacası, Tayyip ERDOĞAN’ın 16 Kasım Diyarbakır mitingi Türk Milleti açısından hayırlı, uğurlu bir olay değil, aksine son derece hayırsız ve uğursuz bir olaydır.
Tayyip ERDOĞAN’ın 16 Kasım’da Diyarbakır’da yaptığı mitingin Türk Milleti açısından son derece hayırsız ve uğursuz bir olay olduğunu iddia ettik. Normal olarak her iddianın dayanağı olan bir gerekçe vardır. Bize de “Bu iddianızın gerekçeleri nelerdir?” diye sorulabilir. Böyle bir soru elbette haklı bir sorudur. Bir iddia ileri sürenin gerekçesini açıklaması gerekir. Bizim de ileri sürdüğümüz iddiamızın gerekçeleri vardır. Yazıya başlarken önce iddiamızı ortaya koyup sonra gerekçelerini açıklamayı tercih ettik. İddiamızı ortaya koyduğumuza göre gerekçelerimizi açıklayabiliriz. İşte, iddiamızın dayandığı gerekçeler:
1- Tayyip ERDOĞAN’ın mitinge davet ettiği Mesut BARZANİ, terör örgütü PKK’ya yıllardır kol, kanat geren ve PKK söz konusu olduğunda Türkiye’yi tehdit etmekten geri kalmayan bir eşkıya bozuntusudur. Şivan PERVER ise suç işlediği için yurt dışına kaçmak zorunda kalan, Jandarma ve Emniyet Teşkilatı’nın halen aramakta olduğu bir kanun kaçağıdır. Şivan PERVER, yurt dışında verdiği konserlerde yaptığı konuşmalarda Türklük ve Türkiye’ye kin ve düşmanlık kusmuştur. Hükümetin başı olan kişinin Türklük ve Türkiye düşmanı olan bu kişileri sözde barış adına Türkiye’ye davet etmesi, birlikte miting düzenlemesi, kapalı kapılar arkasında sözde barış adına siyasi görüşmeler yapması ülkemizin Türklük ve Türkiye düşmanlarıyla işbirliği yapan bir başbakan ve hükümeti tarafından yönetildiğini açık ve net olarak göstermektedir. Türklük ve Türkiye düşmanlarıyla işbirliği yapan bir Hükümet tarafından yönetilmek Türk Milleti için herhalde hayırlı bir olay olmasa gerektir.
2- Tayyip ERDOĞAN, mitingte yaptığı konuşmanın bir yerinde “….Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun bir olduğunu, beraber olduğu birlikte büyük Türkiye yeni Türkiye olduklarını göreceğiz.” dedi. Bu sözler, Hükümetin PKK ile teröristbaşı Öcalan’ı serbest bırakacak bir genel af üzerinde anlaşmaya vardığını açık ve net olarak göstermektedir. Türk Halkı’nın en az %90’ı teröristbaşı Öcalan ile PKK’lılar için bir af çıkarılmasına karşıdır. Tayyip ERDOĞAN, bu milletin oylarıyla iktidar olduğu halde milletin istek ve taleplerini değil, bölücülerin taleplerini dikkate almaktadır. Bu husus da Türk Milleti ve Türkiye açısından tehlikenin ne kadar vahim bir noktaya geldiğini tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.
3- Tayyip ERDOĞAN, mitingteki konuşmasının giriş kısmında Mesut BARZANİ’ye hoş geldin derken Kuzey Irak için “Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi” ifadesini kullandı. Harita’da “Kürdistan” diye bir bölgenin varlığını kabul ediyorsanız, adama bu “Kürdistan’ın doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi neresi?” diye sorarlar. PKK, yıllardır Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizi “Kuzey Kürdistan” olarak nitelendirerek Türkiye’nin Kürdistan’ı işgal ettiğini iddia ediyor. Tayyip ERDOĞAN, “Kürdistan” kelimesini kullanmakla PKK çizgisine gelmiş, PKK’nın “Türkiye, Kuzey Kürdistan’ı işgal etti.” iddiasını zımnen kabul etmiş olmaktadır. Tayyip ERDOĞAN’ın bu ifadesi, ileride başımıza çok büyük belalar açacak bir olaydır. Bir Başbakan’ın konuşmaları yalnız Hükümetini değil, yönettiği devleti de bağlar. Bu nedenle Tayyip ERDOĞAN, bu konuşmasıyla Devletimizi de bağlamıştır. İlerideki zamanlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde bağımsız veya özerk bir Kürt Devleti kurulması talepleri ortaya konulduğunda itiraz etsek dahi dış güçler Tayyip ERDOĞAN’ın Diyarbakır mitinginde “Kürdistan” kelimesini kullandığını, dolaylı da olsa Kürdistan’ın varlığını kabul ettiğini, bu konuşmayla Türkiye Cumhuriyeti’ni de bağladığını önümüze koyacaklardır.
4-Tayyip ERDOĞAN, mitingdeki konuşmasının bir bölümünde söylediği “Biz 23 Nisan 1920 ruhuyla yeni bir Türkiye inşa ediyoruz. Her etnik unsurla, her mezheple birlikte inşa ediyoruz. 1920’de TBMM’de Kürt, Türk, Arap, Laz, Çerkez velhasıl, nasıl bir ve beraber olduysalar, cumhuriyet nasıl birlikte kurdularsa, yeni Türkiye’yi de o ruh, o öz ruhuyla yeniden imar ediyoruz.”sözleriyle Kurtuluş Savaşı’nı Türk Milleti’nin yaptığı, Cumhuriyet’i Türklerin kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Türk Devleti olduğu gerçeklerini inkar etti. Tayyip ERDOĞAN, bu gerçekleri inkar etmekle aslında Türk Milleti’nin varlığını ve Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki egemenlik hakkını inkar etmiş olmaktadır.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, durum gerçekten vahimdir. Devleti yönetmekle yetkili ve sorumlu Başbakan, tescilli Türklük ve Türkiye düşmanları ile işbirliği yapmaktan çekinmemekte, 30 küsur yıldır bu millete kan kusturmuş terör örgütünün liderine ve militanlarına af çıkaracaklarını söyleyebilmekte, ülkemizin parçalanmasına yol açabilecek “Kürdistan” kavramını kullanmaktan çekinmemekte, Kurtuluş Savaşı’nı Türk Milleti’nin yaptığı, Cumhuriyet’i Türklerin kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Türk Devleti olduğu gerçeklerini inkar edebilmektedir. Türk Milleti, artık bu vahim gerçekleri görmeli ve telafisi için ilk seçimlerde gerekeni yapmalıdır.