Bu bölümde AKP döneminde Türkiye-İsrail ilişkilerini inceleyeceğim. Önce AKP’nin iktidara gelmesine kadar Türkiye- İsrail ilişkilerinin seyrini, daha sonra da AKP’nin iktidara gelmesinden itibaren yaşanan gelişmeleri ele alacağım.
28 Şubat sürecine kadar Türkiye’nin İsrail ile ilişkisi mesafeli denilebilecek seviyede idi. Bunu, kısmen Devletimizin çok yönlü dış politika izlemesi ile açıklayabiliriz. Ancak, 90’lı yıllarda Türkiye bölücü terörden ve komşu ülkelerin terör örgütüne verdiği destekten de oldukça rahatsız idi. Özellikle Suriye ve İran’ın neredeyse PKK’ya açık destek vermeleri Türkiye’yi bölgede yeni dostlar aramaya itecek kadar yoğundu.
Türkiye, terör tehditinden dolayı yeni dostlar arama arayışında iken İsrail, bunu fark ederek özellikle PKK hakkında istihbarat yardımı yaparak ülkemize yaklaştı. İsrail, her zaman bölgede müttefik ihtiyacını duyduğu için kısmen de bu ihtiyacı sebebiyle böyle davranmış olabilir. Elbette, İsrail’in bu davranışını sadece bu sebeble izah etmek yanlış olur. Kanaatimce, İsrail uzun vadeli çıkarlarının gereği olarak da böyle davranmış olabilir.
28 Şubat sürecinde Ordu içinde Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik BİR’in öncülük ettiği bir grup Türkiye’yi İsrail’le bir dizi askeri anlaşma yapmaya zorladı. Buna ABD’nin baskıları da eklenince o dönemde işbaşında bulunan Refahyol Hükümeti bu anlaşmaları imzalamak zorunda kaldı. 28 Şubat sürecinin devamında İsrail’le yapılan ticari anlaşmalar iki ülke ilişkilerinin daha da yoğunlaşması sonucunu getirdi.
2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesinden sonra Türkiye-İsrail ilişkileri altın çağını yaşamaya başladı. İki ülke arasındaki askeri ve ticari ilişkiler daha da yoğunlaştı. Tayyip ERDOĞAN Başbakan sıfatıyla İsrail’e resmi ziyaret yaptı. Abdullah GÜL, Dışişleri Bakanı olarak defalarca İsrail’i ziyaret etti.
Tayyip ERDOĞAN, Başbakan sıfatıyla ABD’ye yaptığı her ziyarette mutlaka Yahudi Lobilerinin temsilcileriyle görüşmeler yapıyordu. Bu lobilerin İsrail’le çok yakın ilişkiler içinde oldukları dünyaca bilinen bir gerçektir. Yahudi lobileriyle kurulan ilişkiler İsrail’le kurulmuş ilişkiler demektir. Çünkü, bu lobilerin en önemli amaçları İsrail’in çıkarlarının korunması ve geliştirilmesidir.
Tayyip ERDOĞAN’ın ABD’deki Yahudi Lobileri ile ilişkileri o kadar önemli boyutlara ulaşmıştı ki, 2004 yılında “American Jewish Congress” adlı bir Yahudi Lobisi Tayyip ERDOĞAN’a Irak’ın işgali sırasında ABD ve müttefiklerine yaptığı yardımlar ve gösterdiği cesaret nedeniyle CESARET MADALYASI verdi. Bu madalya sadece İsrail Devleti’nin çıkarlarına hizmet eden devlet adamlarına verilen bir ödül. Bu madalya bugüne kadar 10 devlet adamına verilmiş. Bunlardan 9 tanesi daha önce görev yapan İsrail Devlet Başkanları ve Başbakanları’ndan oluşuyor. Yahudi olmayan tek Başbakan ise Recep Tayyip ERDOĞAN. Bu husus, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Yahudiler için ne kadar önemli bir kişi olduğunu ortaya koymaktadır.
Türkiye-İsrail ilişkileri 2009 yılına kadar sorunsuz devam etti. Nitekim İsrail Devlet Başkanı, Simon Peres Kasım 2007’de TBMM’de genel kurula hitap etti. Bu konuşma bir İsrail devlet başkanının Müslüman bir ülkenin parlamentosunda yaptığı ilk konuşma olarak tarihe geçti. 2008 yılında Türkiye İsrail’in Filistin ve Suriye ile ilişkilerinde arabuluculuk rolü üstlendi.
2009 yılı Ocak ayında İsviçre’nin Davos Kenti’nde katıldıkları bir televizyon programında Tayyip ERDOĞAN, aralarında çıkan tartışmadan dolayı İsrail Devlet Başkanı Simon PERES’e sesini yükselterek öfkeli bir tavırla “One Minute” dedi. Bu, uluslar arası ilişkilerde hemen hiç görülmeyen bir durumdu. Bu, iki ülke arasında büyük skandal yaratacak çapta, belki de diplomatik ilişkilerin kesilmesine kadar varacak oldukça önemli bir olaydı. Ancak, beklenen olmadı. İsrail, bundan daha önemsiz olaylara karşı yoğun bir tepki gösterirken bu sefer tepki göstermedi. Bu olayın ardından AKP Hükümeti’nin üç bakanı art arda açıklamalar yaparak İsrail ile ilişkilerin aynen devam edeceğini bildirdiler. Her iki tarafın tutumu akılları karıştırdı. Acaba, bu olay yaklaşan 2009 Mahalli Genel Seçimleri AKP’ye kazandırmak için İsrail ile AKP arasında hazırlanmış bir senaryo olabilir miydi? Bu soru hala zihinleri meşgul etmeye devam etmektedir.
2010 yılı içinde Türkiye’nin İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı, Telaviv Büyükelçimizi makamına çağırdı. Basının önünde Büyükelçimiz kendilerinden daha alçak bir koltuğa oturtularak fotoğraf çektirildi. Bu, açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aşağılanmasıydı. Öncelikle Büyükelçi, sonrasında Hükümet tarafından bu olay şiddetle protesto edilmeli, gereken misilleme yapılmalıydı. Ne Büyükelçi, ne de Hükümet gereken tepkiyi göstermediler. Yapılan hakareti,aşağılamayı sineye çektiler.
2010 Mayıs ayında İsrail Komandoları, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara adlı Yolcu Gemisi’ne saldırarak 9 vatandaşımızı şehit etti. Gemiye el koydu. Uzun bir süre geçtikten sonra gemi sahiplerine teslim edildi. Bu olay açıkça Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmış bir saldırı idi. Türkiye, bu olayı savaş sebebi yapsa uluslar arası hukuk açısından haksız sayılmazdı.
Bu saldırı sebebiyle İsrail’e karşı savaş ilan edilmesi şart olmasa bile oldukça sert tepki verilmesi, oldukça etkili tedbir ve yaptırımların uygulanması gerekli idi. Tayyip ERDOĞAN, bu saldırı sebebiyle İsrail’e karşı oldukça sert tepki gösterdi. Bu saldırının hesabının sorulacağını bildirdi. Gazze’nin kaderi ile İstanbul’un, Konya’ nın kaderinin aynı olduğunu, İstanbul ve Konya’nın kaderine nasıl sahip çıkılıyorsa, Gazze’nin kaderine de aynen sahip çıkılacağını ilan etti. Bunlar çok büyük sözlerdi. Bu sözlere bakarak pekala İsrail’e karşı savaş açılacağı düşünülebilirdi.
Tayyip ERDOĞAN’ın bu sert tepkilerinin arkasından hiçbir şey çıkmadı. Bu kadar sert tepkiden sonra hiç olmazsa İsrail ile diplomatik ilişkilerin askıya alınması, bazı askeri ve ticari anlaşmaların iptal edilmesi gerekirdi. Bunlardan hiçbiri yapılmadı. Tayyip ERDOĞAN, sadece ilişkilerin düzelmesi için İsrail’in özür dilemesinin ve tazminat ödemesinin şart olduğunu söyledi. Zaten ilişkiler bozulmamıştı ki düzelmesi için bir şey yapılsın. Nitekim, İsrail özür dilenmeyeceğini, tazminat ödenmeyeceğini ilan etti. Hükümet, buna karşı da hiçbir şey yapmadı. Böylece, İsrail’in 9 vatandaşımızı öldürmesi de sineye çekilmiş oldu.
AKP HÜKÜMETİ, İSRAİL’İN BÜYÜKELÇİMİZE YAPTIĞI AŞAĞILAMAYI VE MAVİ MARMARA GEMİSİNE YAPTIĞI SALDIRIYI SİNEYE ÇEKMEKLE ÇOK BÜYÜK YANLIŞ YAPMIŞTIR. AKP HÜKÜMETİ, BU DAVRANIŞIYLA TÜRK MİLLETİ’NİN, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN HAYSİYET VE ŞEREFİNİN ZEDELENMESİNE SEBEB OLMUŞTUR. BU SEBEBLE AKP HÜKÜMETİ, İSRAİL İLE YÜRÜTTÜĞÜ İLİŞKİLERDE TAMAMEN BAŞARISIZDIR. AKP’NİN İSRAİL POLİTİKASINA VERİLECEK NOT 10 ÜZERİNDEN SIFIR BİLE DEĞİL, ANCAK EKSİ İLE İFADE EDİLEBİLECEK BİR NOTTUR.