Prof. Dr. Celalettin Yavuz, son yıllarda artan terör ve Türk Ordusu’na karşı artarak sürdürülen psikolojik savaş sürecini değerlendiren bir yazısını yolladı bana. Prof. Dr. Yavuz sadece uluslararası ilişkiler konusunda öğretim üyesi değil, aynı zamanda bir emekli kurmay subaydır. 30 Ağustos vesilesi ile bu yazıyı AKP Hükümeti ve/veya milletvekillerinden birisi de okur ve üzerinde düşünür diye çok geniş şekilde sizinle paylaşmak istedim
“Son günlerde PKK terör örgütünün saldırıları ve şehit sayıları artınca, gene bildik bir senaryo sahneye konuluyor. Gerçek suçluları gizlemek için terörle fiilen mücadele eden güvenlik kuvvetleri suçlanmak isteniyor. Bu türedi “askeri dehalar”, PKK’ya karşı bir başarı varsa er ve erbaşları öne çıkartıyorlardı.
Hatta şehit olanlar içerisinde subay yoksa adeta “kan arar gibi” davranıp, “neden hep asker şehit oluyor da subaylar olmuyor?” diye bağırıyorlardı. Sanki subaylarımız bu memleketin çocukları değil ve dışarıdan ithal etmişiz gibi…
Yandaş medya destekli türedi “strateji” uzmanları, “Mehmetçik” denildiğinde sadece erleri kabul ederler. Oysa “Peygamber Ocağı” denilen silahlı kuvvetlerde mareşalinden erine kadar tüm rütbeli ve rütbesiz askerler “Mehmetçik”tir. Ayrıca, öyle bile olsa “Kınalı Kuzuları” kahraman yapan "komutanlarıdır.”
C. Yavuz Hoca burada, Balkan savaşında ordunun nasıl bozulduğunu hatırlatıyor; sonra aynı ordunun subay kadrosu Enver Paşa tarafından yenilenince şahlanıyor ve önce Edirne’yi geri alıyor. Sonra Birinci Dünya Savaşında Çanakkale dahil yedi cephede çok başarılı savaşlar veriyor. Ve nihayet İstiklal Harbini kazanıyor. Altını çizelim. Birinci Dünya Savaşı bir çok millet için 1918’de biter ancak Mustafa Kemal Paşa’nın başında olduğu Türk subayları için bitmediğinden 1922’ye kadar devam eder.
Yavuz devam ediyor: “Komutan, önce birlik ruhu, ardından da vatan sevgisinin en büyük sevgi olduğunu öğretir. Bu sevgi de kahramanlığı getirir. Para, mal-mülk sevgisi unutulur. Bunun için varlıklı ve nüfuzlu insanlar çocuklarının riskli yerlerde görev yapmasını istemezler. Bu arada, “Komutan” ya da “Kahramanlar yaratan Komutanlar” her ne kadar genellikle Harbiyeli (Harp Okullu) ise de, her Harbiyeli’nin “Komutan” ve “Lider” olamadığı da bir gerçektir.
Harbiye’den mezun teğmen, Alay Komutanı (Deniz Kuvvetlerinde Komodor) oluncaya kadar pek çok kıta ve karargâh görevlerinden, sayısız da iç-dış kurslardan geçer. Kurmaylar pek çok plan tatbikatına ve harp oyununa, atışlı ve fiili tatbikatlar ile NATO bünyesindeki müşterek tatbikatlara katılımla bilgi ve becerisini artırırlar. Harbiye’den yeni mezun teğmenle Albay (kurmay) arasındaki fark, Tıbbiye’den mezun pratisyen hekimle tabip profesör arasındaki fark kadardır.
Komutan pek çok zaman “yalnız”, hatta “Yalnız Kurt”tur. Cesur, bilgili, mantıklı, hesaplıdır, “Lider”dir. Personelini gereksiz yere tehlikeye atmaz. Komutan, kendisini daima bir üst rütbedeki göreve hazırlayacak şekildedir. Yalakalık, yağdanlık ve “Biat” yoktur. Yasalara, talimat ve emirlere itaat esastır.
Acaba “Türedi” askeri dehalar komutanlığın hangi aşamasından geçmişlerdir? Kaçı Türkiye coğrafyasını bilir? Biliyorsa kaçı haritadaki dağ, sarp kayalık, bataklık, aşılmaz vadiler vs’yi okuyabiliyordur? Yoksa haritaya baktığında pikniğe gider gibi ilerleneceğini mi sanıyordur? Ya da denize çıktığında en küçük bir sallantıda kaçının midesi boşalmıyordur?
Strateji ve Jeopolitik Hocası merhum Mert Bayat’a göre 3 tip cahil varmış. (1) Cahil: Okuma yazması yok, cahil olduğunu bildiğinden konuşmayan. (2) Cehli kare: Cahil, ancak yanlışlığını bilmeden konuşan. (3) Cehli mükap: Cahil olduğunu bilen ama yanlış olduğunu bile bile konuşan. En tehlikelisi de "cehli mükap"mış. Allah Türkiye’yi bunlardan kurtarsın. Zira son zamanlarda dış politika, strateji ve nihayet askeri dehalığa da el attılar…
Son söz: Komutanları aşağılanan birlikten kahraman çıkmaz! Siyasi irade bunu da bilmeli!”
Yavuz’un son sözüne bir tespit daha ekleyelim. Türk Ordusu 15 Ağustos 1984-9 Haziran 2012 arasında 6169 şehit vermiştir. Bunların 411’i subaydır. 375’i astsubay, 585’i uzman jandarma ve 4798’i erdir. Bu rakamlar da göstermektedir ki, subay ve astsubaylar kınalı kuzuların önünde gitmeye devam etmektedirler. Fitne şehitlerin üstünü örtemez. Türk Milleti’nin ve Türk Ordusu’nun 30 Ağustos Meydan Muharebesi zaferi kutlu olsun.