Elli Milyonun Kimlik Bilgileri Sızdırılmış!

Amerikan haber ajansı Associated Press tüm dünyaya ‘Türkiye’deki elli milyon kişinin kimlik bilgilerinin internette yayınlandığını’ açıkladı. Ardından Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım şu vahim açıklamayı yapıyor: “Bu haber çok eski bir haber. 2010 yılında böyle bir iddia ortaya atılmıştı. Şimdi bu, zaman zaman ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor, yeni bir haber gibi servis yapılıyor. Bu, bildiğimiz bir konudur, geçmişte yaşanmış bir hadisedir”.
 
Bakan küçümsüyor, Başbakan tedbir istiyor!
 
Bakanın sorumsuz, ciddiyetsiz ve lakayt tavrının ardından Başbakan Davutoğlu’ndan şöyle bir açıklama geliyor: “Bu tür aktiviteler tüm dünya için büyük tehdit. Gerekli tedbirlerin alınması için talimat verdim”.
 
Ortaya çıkan bu gerçek, iktidar yetkililerinin kendi vatandaşlarının kimlik bilgilerini dahi muhafaza etmekten aciz olduğunu ortaya koymuş oluyor. İlgili Bakan, pişkin pişkin 2010 yılında böyle bir iddia ortaya atıldığını, buna karşın gerekli tedbiri o zamandan 2016 yılına kadar düşünülmediğini ifade etmiş oluyor. Kimliklerin sızmasının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını her türlü ulusal ve uluslararası operasyonlara açık hale geldiğini gösteriyor. İlgili bakan ise bunu küçümsüyor. Başbakan ise ‘gerekli tedbirler için talimat’ verildiğini açıklıyor.
 
Tehdit yalnızca vatandaşların kimliklerin sızması ve sızdırılmasından ibaret te değildir. Türkiye, milli güvenliği ilgilendiren hususlar dahi ne varsa her şeyin çok rahat yabancılara sızdırıldığı bir ülke haline gelmiştir.
 
Milli güvenlik delik deşik!
 
Bundan tam yedi yıl önce 14 Mayıs 2009 tarihinde bu köşede şunları yazmıştık: “Bilindiği gibi Telsim adlı GSM şirketi, Yunanistan’da ABD adına casusluk yaptığı iddialarıyla hakkında dava açılan bir şirkete satılmıştı. Bu şirket Telsim’i satın aldığında, hakkında ABD adına Yunanistan’da casusluk yaptığı iddiasıyla açılan dava sürüyordu. Bu şirketlerin bilgi sızdırmayla ilgilerinin olup olmamasından daha çok böyle bir imkânın var olması kaygı vericidir.
 
Türkiye, bu bağlamda inanılmaz ölçüde uluslararası servislerin yönlendirme ve operasyonlarına açık bir ülke haline gelmiştir. İstihbarat bakımından Türkiye, tam bir açık devlete dönüşmüştür. Türkiye, iç ve dış servislerin yasal ya da değil herkesi dinleyebildiği bir ülkedir.
 
Nitekim 24 Ağustos 2011 yılında zamanın Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in en mahrem yerlerde yaptığı konuşma internete düşmüştür. Sonrasında ise bu konuşma askeri zafiyet bağlamında TSK’nın yıpratılmasında kullanılmıştır. Haftalarca gazeteler bu konuşmanın içeriğini manşetlerine taşımışlardır.
 
6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yer döşemesinin altında birileri elleriyle koymuş gibi cuvallarla belge ve  hard disk bulmuştur. Bunlar daha sonra  Balyoz ve Poyrazköy davalarının en kritik delili olarak TSK’yı ve askeri yıpratmakta ve mahkum etmekte kullanılmıştır.
 
13 Mart 2014 tarihinde ise çok vahim bir başka olay yaşanmıştır. Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığında yapılan çok gizli bir toplantı internete sızdırılmıştır. Bu toplantıda Suriye’deki tek Türk toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi’ne IŞİD tarafından yapılan saldırılara karşı alınacak tedbirler görüşülmüş. Duruma nasıl müdahale edileceği tartışılmıştır.
 
İşte bu çok gizli toplantının kayıtları internete sızdırılmış ve devletin almayı düşündüğü tedbirlerden düşmanlar haberdar edilmiştir. Zamanın Başbakanın bile ofisinin dinlendiği açıklanmış ve konuyla ilgili tutuklamalar gündeme düşmüştü. Hatırlayalım birileri TSK’nın kozmik odasına girmiş, birileri de 1.Ordu’nun karargâhından bavulla askeri belge ve doküman çıkarmıştır.
 
Dinlemeye, sızdırmaya ve casusluğa karşı ciddi sayılacak hiçbir tedbir iktidar tarafından alınmamıştır. Aksine iktidar sızma ve sızdırmadan siyasi sonuç devşirmeye çalışmıştır. Bu durum iktidarın kendisini de vurmuştur. Dahası ülkede milli güvenlik ve vatandaş mahremi diye bir şey bırakmamıştır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!