Yusuf Dülger
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hafızlık Geleneğindeki Zararlar

Hafızlık Geleneğindeki Zararlar

0
Paylaş

Bu kaynak, Yusuf Dülger’in “Hafızlık Geleneğindeki Zararlar” başlıklı metninden alıntılar sunmaktadır ve Kur’an’ın ezberlenmesi geleneğini eleştirel bir bakış açısıyla incelemektedir. Yazar, Kur’an’ı sadece ezberlemenin yeterli olmadığını, aksine ayetler üzerinde düşünme, anlama ve araştırma yapmanın İslam’ın temel gereklilikleri olduğunu savunmaktadır. Metin, Kur’an ve hadislerden alıntılar yaparak, Müslümanların aklını kullanması ve din sömürüsü yapanlardan sakınması gerektiğini vurgulamakta; aksi takdirde bilinçsiz hafızların bilinçli olmayan cahillerden daha tehlikeli olduğunu iddia etmektedir. Nihayetinde, en hayırlı kişinin Kur’an’ı sadece okuyan veya ezberleyen değil, öğrenen ve öğreten kişi olduğu Peygamber sözüyle bu eleştiri pekiştirilmektedir.

 

Bizde bir “hafızlık” geleneği var. Bu gelenek bazı sıkıntılar yaratıyor. Bunu anlatmak için önce Arapça asıllı birkaç sözün Türkçesini yazıyorum.

Hafız: Ezberleyen, koruyan, kavrayan demektir. Kuran’ı tümden ezberleyen, kavrayan, kaybolmasını önleyen kişiye hafız denir.

Hz. Peygamber’in döneminde okuma yazma bilenlerin sayısı çok azdı. Peygamber, kendine gelen ayet ve surelerin korunması ve kaybolmaması için ezberlenmelerini istemiş, zeki olanlar da ezberlemişlerdi. Günümüze kadar gelen, hâlen de uygulanan bu usule hafızlık deniyor.

Peygamber, gelen vahiyleri bir taraftan da okuma yazması olanlara yazdırdı. Bunların tamamına kitap denir. Bu kitabın özel adı Kuran’dır. Kuran, okumak demektir. Allah ve Peygamberi insanlara “oku, okuyun” der. Okumak insana bilgi kazandırır, Kuran ve Peygamber bilgiyi ve bilginleri över.

Kuran ve hadislerde; Kuran’ı düşüne düşüne okumamız, okunanı anlamamız, üzerinde araştırmalar yapmamız, akıl ve duyu organlarımızı çalıştırmamız isteniyor. Bunu yapmayanlar kınanıyor.  Şimdi şu ayetler üzerinde düşünelim:

Onların kalpleri vardır kavramazlar, gizleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar. Onlar hayvanlar gibiler, hatta daha aşağılar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Araf: 179)

Kuran’ı düşüne düşüne dikkatlice oku.” (Müzzemmil: 4)

Bu Kuran öyle şerefli bir kitaptır ki, onu sana, insanlar ayetleri üzerinde etraflıca düşünsünler, akıl sahipleri gereken öğüdü alsın diye indirdik.” (Sad: 29)

Biz bu Kuran’ı yabancı bir dille indirseydik: “Ayetleri uzunca açıklanmalı değil miydi? Arap’a yabancı dille mi” derlerdi. Deki: Bu insanlara doğruluk rehberi ve gönüllerine şifadır. İnanmayanların kulakları kapalıdır. Sanki bunlara uzak bir mesafeden sesleniliyor da anlamıyorlar.” (Fussilet: 44)

Ey inanlar! Bilin ki Yahudi ve Hristiyan din bilginlerinin çoğu halkın mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüş biriktirip Allah yolunda harcamayanları acı veren bir azapla müjdele.” (Tevbe: 34)

Onlar Kuran’ın inceden inceye düşünmüyorlar mı, yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?”  (Muhammed: 24)

Şu söz Peygamber’in:

Bakara suresinin 164’üncü, Al-i İmran suresinin 191’inci ayetinde “düşünenler” kelimesi geçip ayetleri okuyup da onu düşünmeyen kişilere yazık olmuştur.”[1]

Bu mesajlarda duyu organlarımızı çalıştırmamız, Kuran’ın verdiği mesajlar üzerinde çokça düşünmemiz, Yahudi ve Hristiyan din adamlarının dini kullanarak insanların kazancını yedikleri belirtiliyor; düşünen, inceleyen, araştıran kişiler olmamız, din sömürücülerine karşı uyanık olmamız isteniyor.

Allah ve Elçisi bunları söylerken; din görevlilerimiz ve yetiştirdiğimiz hafızlar buna uyuyorlar mı?

Üzülerek belirtelim ki hayır! Biz, “Kuran ne diyor, Müslüman olarak önce Kuran’ın söylediklerini öğreneyim” diyen bilinçli Müslümanlar olma yerine hoca veya birilerinin her söylediğine inanan, güdülen, kişiliksiz Müslümanlar oluyoruz.

İnanacaksak düşünerek inanacağız. İlk adımımız bu olacak. Sonra, çocuklarımızı akılsız, dilsiz, gözsüz, kulaksız canlılar yapan dinî kurum ve kişileri uyaracağız. Onlara diyeceğiz ki: “Benim çocuğumu, gencimi ahmaklaştırma! Kuran’ın mesajını öğret!” Bunu demezsek, iyi bir insan, iyi bir Müslüman olamayız.

Onlar bunu yapmazlarsa, çocuklarımızı onların hafızlık kursu yahut okullarına göndermeyeceğiz. Bileceğiz ki, bilinçsiz ve papağan gibi bir hafız veya din görevlisi fıtratı bozulmamış bir cahilden daha tehlikelidir. Bugünkü Türkiye ve halkı Müslüman olan diğer ülkelerin halklarına bakınca bunun böyle olduğunu görürüz.

Bu vesileyle İslam Peygamberinin: “Sizin en hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve öğretendir[2] sözü üzerinde duralım. Bakın Peygamber, “Sizin en hayırlınız Kuran’ı okuyan ve ezberleyendir” demiyor; “öğrenen ve öğretendir” diyor. Bir şeyi okumak ve ezberlemek başka, öğrenmek ve öğretmek daha başkadır. Öğrenmek ve öğretmekte araştırma ve inceleme var ama okuma ve ezberleme bu pek yok. Öğrenme ve öğretme daha yararlıdır.

Bu konuya devam edeceğim.

 


[1] Sahih-i Buhari C. 11, s. 241 Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını Ankara 1972.
[2] Hüseyin Atay, Kuran’a Göre Araştırmalar VII, s. 127. Ankara 2013

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!