Lütfullah Kaleli’nin yazısı, Türkiye’nin iç ve dış güvenlik meselelerine odaklanan bir dizi gözlem ve öneri sunmaktadır. Yazar, jeopolitik faktörlerin ve düşman faaliyetlerinin önemine dikkat çekerek, bu unsurların ülkenin söz ve davranışlarına yön verdiğini belirtiyor. Metinde, bir savcının öldürülmesi, karakol saldırısı ve bir iş adamının yatının parçalanması gibi iç olayların düşman faaliyetlerinin devamı olabileceği vurgulanıyor. Ayrıca, ithal silahlarla savunmanın yetersizliği ve iç birlik ve beraberliğin önemi üzerinde durularak, ulusal bağımsızlık ve onurun korunması için bu değerlerin kritik olduğu ifade ediliyor. Yazar, nüfuz ajanlarının varlığına işaret ederek siyaset alanındaki söylemlerin dikkatle incelenmesi gerektiğini belirtirken, CIA ve MOSSAD gibi düşman istihbarat örgütleri arasında ayrım yapmanın gereksiz olduğunu ve duygusallıktan uzak değerlendirmelerin daha iyi sonuçlar vereceğini savunuyor. Son olarak, yazar Balkanlar’daki gelişmelerin Türkiye’nin çıkarlarını yakından ilgilendirdiğini belirtiyor ve devlet görevlilerine başarı dileklerinde bulunuyor.
Sorgulamak, hatırlamak, kontrol etmek, sıralamak, şartların nasıl oluştuğuna bakmak, jeopolitiği göz önünde bulundurmak, jeopolitiğe dikkat etmek söz ve davranışlarımıza değerler manzumesi sunar.
Düşmanların mantıklı veya mantıksız söyledikleri çok değerlidir. Düşmanların ticari bağlantıları, içerideki iş birlikçileri de önemlidir. Siyasi ve nüfuz ajanlarını da göz ardı etmemek gerek.
Şimdi; bir savcımız sokak ortasında(İstanbul’da) öldürüldü, karakolumuz saldırıya uğradı(İzmir’de), bir iş adamının yatı parçalandı.
Doha’da yapılan saldırı şunu ortaya koymuştur ki; ithal silahlarla savunma yapılamaz, savaşa girilemez. Çıkan haberlere bakılırsa; Doha saldırısını Türkiye önceden haber vermiş! Emanet para ile ticaret yapılamaz. İçeride birliğini sağlayamayanların kazanacakları hiçbir şey yoktur, kaybedecekleri çok şeyler vardır. Bağımsızlıklarını, onurlarını ve geleceklerini.
Siyaset alanındaki söylemlerin ,bir kısmını dikkatle sıralarsak, siyaset alanında faaliyet gösteren nüfuz ajanlarının olduğunu düşünmek, var saymak işten bile olmaz. Hele –hele geçtiğimiz dar boğazları, tarihi günleri, yaşadığımız riskleri dikkate aldığımızda. Yakalanan fırsatları hatırladığımızda!
İthal silahlar demişken! Hatırıma Anıtkabir’deki tören birliğinin eliMe tutuşturulan M1 ABD piyade tüfekleri geldi. Birçok anlamlar yüklenebilecek bu manzara bende derin yaralar açmıştı. Mehmetçiğin elinde yerli ve milli silahlarımız bir başka duruyor ve yakışıyor. Hani yerli ve milli olmayı dillerine dolayanlara hatırlatayım dedim.
Basında yer alan yorumlar ve TV.’lerdeki yorumculara bakınca, aşırı tedbirli olanlara, olayı gözünde büyütenlere, abartılı yaklaşanlara sıkça rastlanıyor. İsrail ve müttefiklerinin gücü sınırsız değildir. Yeter ki biz içeride birlik ve beraberliğimizi pek tutalım. Bizlerdeki her türden kaşımaya elverişli farklılık ve düşünce devletimizi zayıflatır, birçok fırsatın kaçırılmasına zafiyet oluşmasına neden olur.
Yukarıda örneğini verdiğim sıradanmış gibi görünen birkaç olay düşman faaliyetlerinin içeride halen devam ettiğinin kanıtı gibi görünüyor. Devletin güvenlik bürokrasisinin dikkatli olduğunu tahmin etmek zor değil; amma ben bir yurttaş olarak daha çok dikkatli olunmasını diliyorum.
Yakın çevremizde faaliyet gösteren, düşman istihbaratının, kolunun kanadının kırılması, vacip olmuştur; diyesim geliyor. Bu arada; CIA VE MOSSAD ayrımının gereksiz olduğuna inanıyorum. Al birini vur diğerinin başına. Olayları duygusallıktan ayırıp, korku ve endişeden temizledikten sonra ,değerlendirmek-yorumlamak daha iyi sonuçlar vereceği düşüncesindeyim.
Nasip olursa; önümüzdeki yazımda Balkanlara değineceğim. Çünkü oralarda da ,hareketlenmeler var. Üstelik ülkem çıkarlarını ve bekasını yakından ilgilendiriyor.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları, türlü belalar ile gece gündüz boğuşan devlet görevlilerinin üzerine olsun, zekâları açık, verdikleri kararlar isabetli olsun vesselam.