12 Eylül Sabahındayız… Hiçte iyi olmayan kokuların hala kesâfetini koruduğu günleri atlatamadık… Mevzûlara girmeden , selamımızı verelim. Merhabalar , can dostlarım merhabalar…
Türk Millet’ inin ve benim hayatımın önemli tarihlerinin birinde gene buluştuk… Şükürler olsun ki buluştuk. Buluşamadığımız, kucağımızda sehit düşen kardeşlerimizin olduğu günlerin bıçak gibi kedildiği zaman diliminin başlangıcı olan bir 12 Eylül’ ü daha idrâk ediyoruz… Allah , hepimize bir daha göstermez İnşAllah O günleri… ” Bizim çocuklar başardı” diye Ankara’dan , ABD ye gönderilen mesajın neticelerini daha bariz bir şekilde hissettiğimiz gün 12 Eylül… Bir başlangıç gibi görünse de bazı teammüllerin sonu… Bu günden sonra başlayan süreçler sonunda Batı ve ABD , Türkiye üzerin de gerçekleştirecekleri planları , Ordu yerine Sivil sistemlere emanet etmiştir. Bir yerde taşeron değiştirilmiştir. ” Ben BOP’ un Eşbaşkan’ıyım” lafı gelinen son noktadır. Turump’ un, ” Beni dinler” lafıda durumun tescilidir… Başlangıcın ilanı ise Özal’ ın , şortla , askeri birlik denetlemesidir… Burada ” Askerin hükmü kalmadı, artık biz varız” manzarası oluşturulmuştur… Durum aynen Yerli ve milli otomobilde olduğu gibi , milli bir bünyeye(!) dönüştürülmüştür… Yukarıda, olayların bıçak gibi kesilmesinden bahsetmiştik. Bu durum bende halâ şüphelere sebep olur… Acaba, bizler ve mücadele ettiklerimiz, sonucu bu günlere uzanan bir hareketin , militarist ama masûm gerekçeleri mi olmuştuk… Oluk oluk akıttığımız kanlar, ” Bizim çocuklar başardı ” nın , altyapı, değirmenine mi su taşımıştı… Yoksa , bilmeden bu günlerin , sebeplerini mi teşkil etmiştik… Ben halâ içinden çıkamıyorum. Sizler ne dersiniz…
12 Eylül’ ü sadece tek bir Gün ile sınırlayamayız. 28 Şubat’ ı da içine alan bir süreçtir…Yerli ve milli Merve Kavakçı’ları da kapsayan , ” Turban Hareketini de” kapsayan geniş bir zaman dilimidir… Herhangi bir resmi görevi olmadan , ABD ‘ ye çağrılan, ve sonra da , 20 yıldır . Ülke yönetimini ele geçiren sistem ve Kişi’ nin, hayat hikayesinin başlangıç noktasıdır…” Buruşturup atmayın , bir gün lazım olur” lafları gibi yaklaşımların, havada uçuştuğu, tamamen yerli ve milli (!!!) döneme girdiğimiz süreç , inşaatlarının temel atma, tören günüdür…
Bu , Ülke’ den bir 12 Eylül 1980 geçti… Düşünen ve mücadele eden insanların üstünden, silindir gibi ezdi geçti… Hala toparlanamadık. Apolitize olmuş, hiçbir haksızlığa karşı çıkmayan , tableti ve telefonu arasına sıkıştırılmış bir gençlik özlem idi… Başarılı olundu… Tepkisiz , ruhsuz , neme lâzımcı kitleler oluştu…” Bu kadar da olmaz ” diyen tek tük kimselere, ” Sana mı düştü” mahalle baskıları yapıldı…Hepimiz adete” Dilsiz Şeytanlar” pozizyonuna getirildik… Çok direnenler de Silivri gibi mekânlar da istirahate alındılar… İşte bütün bu ve buna benzer olayların başlangıç tarihi 12 Eylül 1980 e uzanır… Hepinizin yeni günü hayırlı olsun ama , bu Gün’ e sadece gün olarak bakıp geçmeyin… İnceleyin altında yatanları…
O günlerin değerli dostlarıyla birlikte çok rahatsız edildik… Şimdi ki İzmir Büyükşehir Belediye Başkan’ ının Baba’ sı olan Nurettin Soyer , Ben’ i ve arkadaşlarımı da sorguladı… Kanunsuz bir yönetim tarzımız olmadığı içinde; Sevgili Taner Kardeş’imin hakaret etmesine karşılık bize bir şey yapamadılar. Sırf bu konu başlıbaşına bir kitap olabilir… İçimizde ki ajanlara kadar anlamış olduk. Ne gibi sistemlerin çarkları arasına atıldığımızı tespit ettik ama iş işten çoktan geçmişti… O günlerden bu günlere geldik. Ülkücü harekete yaptığı zûlümle , hafızalarımızın derinlerine dopolanan, mahkeme salonlarında toplu ” İstiklâl Marşı” okunmasıyla pretosto edilen, işkenceci Albay’ ın oğlu Tunç Soyer, bizlerin de desteğiyle seçimleri kazandı… Zaman sen nelere kâdirsin… Baba’ sından ötürü kimseyi yargılamadık… Hiç bir zaman , hiç bir şeyi de kan davası haline getirmedik…
12 Eylül tarihi, benim için ayrı bir öneme daha sahiptir… Aile’mizin, direği, dayanağımız, sadece varlığı bile bizlere büyük güç veren , değerli Babam, Rıza Ören’ i geçen sene bu gün; gözümüzün önünden, gönlümüzün derinliklerine uğurladık… 12 Eylül’ ün ,O’nu aramanın ve hasretinin sadece başlangıç tarihi olduğunu şimdi daha derin olarak hissediyorum… Umarım, Ahrette, dilerim Cennet’ te karşılaştığımız da , Dünya’ da ki bakış açımın çok fevkinde bir yaklaşımım olacağını hissediyorum… Bana; tecrübenin , bilgiden çok önemli olduğu mirasını bıraktı. Bu duruma gelmem için, ölmesi mi gerekirdi, maalesef Evet… Hiç bir şeyin değeri zamanında anlaşılmıyor. Sanat ve edebiyat , Dünya’ sında da böyle değil mi… Yaşadığı zaman , sefalet çeken, ama öldükten sonra meşhur olanların sayısı az buz değildir…
Bazı yaralar vardır , üzeri hiç bir zaman kabuk tutmaz. Kanamak ile kanamamak arasında, kararsız vaziyette hazır beklerler. Tırnağınızı bir kenara koyun, elinizin , kendisine yönelik en ufak hareketinde fışkırmaya başlar…
Bu sadece bende mi mevcut. Hayır , canı yanan mebzûl miktarda insanın kanı olul oluk akıyor. Tek farkla dışarı değil, içeri akıyor… Sıkıntıları unutmamak, onları sürekli gündem de tutmakta bir tarzdır ama ben bu yolu benimseyenlerden değilim… Yok ta sayamayız. Bu hassas dengeyi fazla zorlamadan konuyu kapatmak istiyorum… Benim Baba’m bir yerde Kardeş’lerimin de Baba’ sı sayılır. Bu yüzden , hepinizin fatihasına talibim… Rahmet’linin açık adı, İmam Rıza Ören’ dir. Usûlüne uygun davranmak isteyenler için ilân olunur… Yarını iple çekeceğim , sizlerle gene buluşabileceğim için , ama akşam ki durumu aklıma getirmek istemiyorum… Ayrılığın hüznü , beş gün yakamı bırakmayacak… Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşçakalınız…