Avukat Özcan Pehlivanoğlu’nun metni, ABD’nin Avrupa ve özellikle Türkiye üzerindeki güçlü etkisini sorgulayan bir tartışma sunmaktadır. Yazar, Avrupa’daki ülkelerin büyük ölçüde ABD kontrolünde olduğunu ve Polonya’nın bu bağımlılığın en yüksek düzeyde olduğunu belirtmektedir. Metin, Türkiye’nin hem bir Avrupa ülkesi hem de NATO üyesi olması nedeniyle ABD’nin Türkiye üzerindeki etkisini özellikle vurgulamaktadır. Ayrıca, ABD’nin Türk halkına olan güvensizliği ve Türkiye’de siyasette yükselmenin ABD’ye biat etmekle mümkün olduğu gibi iddialar da dile getirilmektedir. Yazar, günümüzdeki olayların perde arkasında ABD, İngiltere ve İsrail’in yanı sıra maskeli yerel işbirlikçilerin olduğunu öne sürmektedir. Son olarak, ABD’nin Türkiye’deki İslam anlayışını bir tehdit olarak görmesi ve “Kuzey Müslümanlığı” olarak adlandırılan Türklerin kontrol altına alınması gerektiği fikri gibi konulara değinilmektedir.
Geçtiğimiz günlerde iki dostla dünyada ve Türkiye’de olan bitenler hakkında ayrı ayrı sohbet ettim.
Birincisi 50 yıla yakın bir zamandır Avrupa’da yaşayan bir entelektüel Türk aydını… Diğeri de ömrünün 50 yılını Türkiye ve Türk Milleti için harcamış bilgili ve tecrübeli bir insan.
İlki Avrupa ile ilgili şöyle bir değerlendirme yaptı; “ABD başta Almanya olmak üzere İskandinavya, Hollanda, Belçika, Danimarka gibi ülkeleri doğrudan kontrol eder. ABD’ye en yüksek ölçekte bağlı olan ülke Polonya’dır. Keza Balkan ülkeleri de ABD’nin güdüm ve kontrolündedir. Fransa ise Macron’un ABD’ye yakın olmasına rağmen Fransız Milliyetçilerinin etkinliği nedeniyle daha bağımsız hareket eder. Buna İspanya ve Portekiz’i de eklemek lazım. İtalya ise ortalarda gezer…”
Hâl böyle ise acaba Türkiye’nin durumu nedir? Çünkü Türkiye hem kendini (daha düne kadar) bir Avrupa ülkesi olarak görüyor hem de Batı savunma paktı NATO’nun bir üyesi olarak bulunuyor… Onun için Türkiye üzerinde ABD’nin etkisi her daim göz önünde bulundurulması gereken bir konu!
Yine bu dostumuz şöyle bir şey daha dedi: “ABD ne kadar kendi adamı olursa olsun hiçbir Türk’e güvenmez!” Demek ABD için güvenilmez bir insan topluluğuyuz…
Diğerinin ABD ve onun Türkiye’deki dostları için teşhisi şuydu: ” ABD olmadan Türkiye’de hiçbir yere gelemezsin!”
Ne yani şimdi bir yere gelenlerin hepsi ABD’nin adamı mı? Bizde bir yere gelmek için ABD’ye mi, biat edeceğiz?
Biliyorsunuz Fuat Doğu‘nun “bizim istihbaratın maaşlarını CIA ödüyordu” dediği anlatılıp durdu. İstihbarat elinde değilse hiçbir şey elinde değildir kuralı gereği acaba şimdi ne durumdayız?
Devletin siyasi iktidar tarafından çok kötü yönetildiği ve idari işleyişin sapır sapır döküldüğü bir dönemi yaşıyoruz. Vatandaş ülkesindeki yaşamdan bu nedenle çok mustarip. Bu da mı, ABD’nin isteği? Halkımız ülkesinden ve devletinden soğusun ve başka ülkelere mi göç etsin isteniyor?
Onun için mi Türkiye “Kürt -Türk- Arap” ülkesi olarak dillendiriliyor? Arap ülkesi olalım diye mi, 15 milyon sığınmacı Türkiye’ye sokuldu? Bu gelişmelerde ABD ve ortaklarının rolü ne? Böyle bir rol var ise Türkiye’yi yönetenler ABD ve ortaklarının isteklerine niye boyun eğdi? Terörle müzakere de bu sürecin devamı mı?
Şimdi de “Terörsüz Türkiye” masalının bir ABD – İsrail – İngiltere projesi olduğu söyleniyor… Bu üçlü ya dediğimi yaparsınız ya da siz mahvederim mi, diyor? Tabi bu durum “milli ve yerli çözüm” diye halka anlatılıyor… ABD böyle istiyor diyecek halleri yok ya!
ABD’nin sömürge valisi edasıyla davranan Ankara Büyükelçisi Barrack öyle laflar ediyor ki, eğer Türkiye bağımsız bir devlet olsa bin kere “persona non grata” yani istenmeyen adam ilan edilmesi gerekirdi. Ancak ABD’nin bordrolu yazar çizer takımı Barrack’a yalakalık yapmakta yarışıyorlar.
Görüyoruz ki, ABD bizi 1945’te gerçekleşen dünya paylaşımında kendi üzerine almış. Komünizm, kapitalizm, faşizm, liberalizm falan hikâye tek gerçek emperyalistlerin sömürü düzeni!
Bunu Almanya Postdam‘da Stalin, Roosevelt ve Churchill‘in oturduğu masaya bakarken uzun uzadıya düşündüm. Bizim yularımızı ne yazık ki, bu masada ellerini almışlardı!
Bu ülkede bir döngü var. ABD ve adamları döngüsü! Bunlar milliyetçi, komünist, demokrat, liberal, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, muhafazakâr görünümlüler ama nihayetinde ABD’nin adamlarıdır hepsi…
Günümüzde Türk Milleti aleyhine gerçekleşen tüm olayların gerisinde ABD (onun diğer ortakları İngiltere ve İsrail) ve ABD’ye Tanrı gibi tapınan maskeli yerli işbirlikçiler vardır.
ABD’nin Türkiye ve Türkler hakkındaki en büyük ve tek sıkıntısı “Kuzey Müslümanları” olarak tarif edilen ve içinde Türkiye’nin bulunduğu İslam anlayışının Batı için oluşturduğu tehtidin halen bertaraf edilememiş olmasıdır. Bu yüzden İngiliz tarihçi ve siyaset bilimci Arnold J. Toynbee “Kuzey Müslümanlığının yani Türklerin kontrol altına alınması gerektiğini” yıllar öncesinden anlatıyor. Yoksa her zaman bir Mustafa Kemal Atatürk çıkarma potansiyelleri var diye bize bakılıyor!
ABD’yi Tanrı olarak görenlere ve tapınanlara şunu söylemek isterim ki, bunun size hiçbir faydası olmayacaktır! Korkunun ecele faydası var mıdır?
Biat etmeyen, bağımsız ve özgür ruha sahip, diri ve inançlı “Gerçek Türkler” bu topraklarda tükenmez… Onun için ABD’nin Türklere güvenmemesi kendi açısından çok doğru nedenlere dayanıyor. Bir de biz bunu anlayabilsek!
Ne ABD ne de sizler “Gerçek Türkler“in tükenmeyeceğini bilin… Hesabınızı ona göre yapın!
Son sözü de Aşık Mahsuni‘ye bırakalım:
“… Seni sevenin kanı bozuk
Amerika katil katil
Mahzuni der Türk milleti
Çıksın gitsin elin iti
Demedim mi bu bunlar kötü
Amerika katil katil”