Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk üç maddesi, bugünkü sistemin kurucu temelidir. Bu temelleri koruyan 4. madde, işlevsel anlamda anayasanın bekçisidir. Eğer bu bekçi susturulursa, ardından gelecek olan sessizlik, sadece bir hukuki boşluk değil, tarihsel bir kırılma olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın en çok tartışmasız kabul edilen maddeleri hangileridir diye sorulsa, şüphesiz çoğu kişi ilk üç maddeyi işaret eder. Ancak bu üç maddeyi adeta kutsal bir zırhla çevreleyen, hatta onları birer anayasal tabu haline getiren asıl metin 4. maddedir. Bu madde, Anayasa’nın 1., 2. ve 3. maddelerinin değiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini açıkça ifade eder. Fakat bu kadar kritik bir görevi üstlenen 4. madde, kendisinin korunmasına dair hiçbir anayasal güvenceye sahip değildir. Bu çelişki, Türkiye’nin anayasal düzenine dair önemli bir yapısal boşluğu işaret etmektedir.
İlk Üç Maddenin Taşıdığı Anlam
İlk üç madde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini ve rejimini tanımlar:
- 1. Madde, devletin cumhuriyet olduğunu bildirir.
- 2. Madde, devletin niteliklerini sıralar: insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti…
- 3. Madde ise devletin bölünmez bütünlüğünü, resmi dili Türkçe olan üniter yapısını, başkentini ve bayrağını tanımlar.
Bu maddeler, devletin ideolojik, siyasal ve yönetsel temelleridir. Modern Türkiye’nin kuruluş felsefesi, bu maddelerde kristalize olmuştur. Ancak onların değiştirilemezliği, sadece kendilerine değil, onları “muhafaza eden” 4. maddeye de sıkı sıkıya bağlıdır.
- Madde: Anayasanın “Nöbetçi Askeri”
- Madde, adeta anayasal bir “nöbetçidir. Şöyle der:
“Anayasanın 1 inci maddesindeki devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez.”
Bu hüküm, bir anlamda Türkiye’nin “kurucu kodlarını” değişmez kılar. Ancak anayasanın bu maddesi, ironik bir biçimde, kendi değiştirilemezliğini güvence altına almaz. Hukuki anlamda, 4. madde diğer maddeler gibi değiştirilebilir. Bu durum, oldukça önemli bir açmaz yaratır: Eğer bir anayasa değişikliğiyle 4. madde kaldırılırsa, artık 1, 2 ve 3. maddelerin de değiştirilebilmesinin yolu açılır.
Dördüncü Maddeyi Kim Koruyacak?
- Madde, ilk üç maddeyi korur. Peki, 4. maddeyi kim koruyacak?
Anayasal düzende bu soruya net bir cevap yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini şekil açısından denetleme yetkisi vardır, ancak esas açısından denetim yetkisi tartışmalıdır. Eğer 4. maddeyi hedef alan bir anayasa değişikliği teklifi hukuki prosedüre uygun yapılırsa, teorik olarak Meclis bunu kabul edebilir. Bu durumda, Türkiye’nin rejimini koruyan “kalkan” ortadan kaldırılmış olur. Böylece ilk üç madde de sembolik metinlere dönüşebilir.
Buradaki temel sorun, anayasanın kendi içinde çelişen bir mantık yapısına sahip olmasıdır. Anayasayı değiştirme yetkisi, yine anayasa içinde tanımlanır. Fakat değiştirilemeyecek olan maddeler ile değiştirilebilir maddeler arasındaki bu dengesizlik, anayasal korumanın sürdürülebilirliğini tartışmalı hale getirir.
Toplumsal Mutabakatın Önemi
Bu noktada asıl güvenceyi sağlayacak olan, anayasal metin değil, toplumsal mutabakattır. Eğer bir toplum, Anayasa’nın temel ilkelerine gönülden bağlıysa, 4. maddenin kaldırılması gibi bir girişim karşılık bulamaz. Ancak siyasi kutuplaşmanın derinleştiği, anayasa tartışmalarının ideolojik kamp savaşlarına dönüştüğü ortamlarda, bu tür girişimler ciddi riskler doğurabilir.
- Maddeye yönelik doğrudan bir tehdit olmasa da, son yıllarda anayasanın birçok hükmünün fiili olarak işlevsizleştirildiği, kuvvetler ayrılığının zayıflatıldığı ve yargının bağımsızlığına dair eleştirilerin yoğunlaştığı bir dönemde, 4. maddeye yönelik bir değişiklik girişimi artık sadece teorik bir olasılık değildir.
Çözüm: Anayasanın Yapısal Güçlendirilmesi
Türkiye’nin demokratik geleceği için yapılması gereken, sadece bu maddeleri kutsallaştırmak değil, onları etkin ve pratik olarak işlevsel kılmaktır. Bunun için:
- Anayasa Mahkemesi’nin yapısı güçlendirilmeli,
- Anayasa değişiklikleri için daha nitelikli çoğunluklar aranmalı,
- Sivil anayasa süreci çok daha kapsayıcı ve şeffaf olmalı,
- Değiştirilemez maddelere dair toplumsal ve siyasi sahiplenme artırılmalıdır.
Belki de en radikal ama düşünülmesi gereken öneri: 4. maddenin kendisinin de değiştirilemez olduğunu belirten bir üst norm hükmü anayasal yapıya dâhil edilmelidir. Bu, anayasanın iç mantığında bir süreklilik yaratabilir.
Sonuç: Dördüncü Madde Susarsa, Cumhuriyet Konuşamaz
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk üç maddesi, bugünkü sistemin kurucu temelidir. Bu temelleri koruyan 4. madde, işlevsel anlamda anayasanın bekçisidir. Eğer bu bekçi susturulursa, ardından gelecek olan sessizlik, sadece bir hukuki boşluk değil, tarihsel bir kırılma olacaktır.
Demokratik bir hukuk devletinde, anayasal ilkeler yalnızca kitaplarda değil, hayatın içinde korunmalıdır. Ve bu korunma, yalnızca maddelerle değil, bilinçle, kurumlarla ve güçlü bir demokratik kültürle mümkündür.