Birleşmiş Milletler 69. Genel kurulu için Amerika Birleşik Devletlerine giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir tezatlar yumağı gelişmeyle yurda döndü. Seyahate çıkarken IŞİD’e karşı yapılacak uluslar arası operasyona sadece “insani destek” konumu çizerken, görüşmeler sonrası, “askeri, siyasi, her türlü destek” konumuna geliş, en can alıcı konu olarak gündemdeki yerini aldı.
Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan savaşa katılma konusunda ‘ikna’ edilmişti!
Kuvvetle iddia edilenlere göre bu ikna da; yanı başımızdaki Ortadoğu bataklığında girdiğimiz kirli işler yanında, ülke içi gelişmeleri de bataklığa çeviren kanunsuzlukların, oyun kurucular tarafından çok iyi dinlendiği, gözlendiği, bilindiği gerçeğinin etkili olduğudur!..
*
ABD gezisi bu defa farklı ikna yöntemlerinin savaşı yönüyle de dikkat çekti. Bildik yöntemler yanında yeni metotlar, akıllara durgunluk verecek ölçülere ulaştı.
Bir tarafta başta ABD ve diğer ülkeler Türkiye’nin son zamanlarda kaybettiği itibar ve güvenilirliğini yüzümüze vurmak için ikna metotları uygularken, bir taraftan bizim uçak müdavimleri düştüğümüz çöküşten bir dünya lideri çıkarma konusunda yeni ikna araçları geliştiriyordu.
*
Türkiye Cumhuriyeti heyetini taşıyan uçağın ilk defa sivil bir havaalanına yönlendirilişi artık müttefik değilsiniz mesajında ikna edici görüldü. Ardından Yahudi lobisinin önemli bir kuruluşunun alay edercesine verilen randevuyu iptal ettirişi, Mısır Dışişleri heyetinin kararlaştırılan toplantıyı reddetmesi önemliydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Obama ile beklenilenin aksine sadece ayaküstü görüşebilmesi ise “bize verilen önem” konusunda çok ikna edici bulundu.
Aslında tüm gündemi özetleyen gelişme BM genel kurulunda oldu!
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşurken salonu boşaltan Dünya delegasyonu boş koltuklarla bizleri düştüğümüz konum üzerine ikna etmek isterken, bizimkiler altta kalmadı. Boş koltukların yerine, Obama’yı dinleyen kalabalık montajlanarak, ‘Dünya Lideri yüzlerine haykırdı’ başlığı ile veriliverdi, hemencecik!..
Ardından, boş koltuklara bağırılan “Dünya 5’ten büyüktür” sözü yüzyılın cümlesi olarak ülkemiz insanlarını her türlü ikna ve tatmin ederken, “madem öyle iktidar olmak için “çattığın o 5’ten birinin yollarını niye aşındırdın” sorusu cevapsız kalıyordu.
Tabii ki bizimkilerin ilave ikna metotları da az çarpıcı değildi. Mesela sevmedikleri bir gazeteciyi otelden dövüp attırarak ikna etmişlerdi. Bir başka gün protesto için toplanan vatandaşlarımızı ‘ana avrat küfürlerle, yumruklarla’ tam ikna edeceklerken ABD polisi müdahale etmek zorunda kalıyordu.
Yetmedi! Uçak müdavimlerinin dönüş yolunda uçağın çok yıldızlı ihtişamından da etkilenerek yazdıkları Dünyayı dize getiren büyük lider anlatımları gazetelerimizi süsleyip, televizyonların ekserinde allandıra ballandıra anlatılmaya başlanmıştı bile!..
Neredeyse tüm dünya bize, ‘siz haklıymışsınız’ demek için sıraya girmişti…
…………………
Uçak Türkiye’ye indikten hemen sonra, önemli ülkelerin Türkiye’de bulanan vatandaşlarına can güvenliği uyarıları peşi sıra gelmeye başladı. Hangi konularda, nelere ‘ikna edildiğimiz’ ortaya çıkıyordu yavaş, yavaş!..
*
Yapılanları görmeyip, söylenilenlere bakarak tatminlik yaşayan, güce tabi olmuş çürümenin sosyal dokumuzu tahrip ettiği dönemi yaşıyoruz. Ülkemiz içinde de HSYK seçiminde olduğu gibi rüşvet-tehdit ekseninde pervasız ikna tekniklerinin sahneye konulabiliyor oluşu bu çürümenin sonucudur.
Bu çürüme Postmodern ikna yöntemlerinin keşfi ve geleceğimizi belirler ölçüde etkili oluşunu beraberinde getirmiştir. Ne yapılırsa yapılsın, ne yaşanırsa yaşansın, hangi ihanet sahne alırsa alsın, söylenecek şaşaalı birkaç söze peşin ikna olmuş zihniyet, toplumda ağırlıklı bir duruma ulaşmıştır.
Oyun kurucu emperyal devletler, ülkemiz iktidarında ikna edilebilir zaafları çokça olan kimlikleri tercih ederken, ikna edilmiş gazeteci aydın ordusunun gündem belirlediği peşin ikna olmuşlar toplumunun ülkesiyiz son dönemde…
Tamda tüm sınırların değiştiği, dünyanın yeniden kurulduğu, kan gölü coğrafyanın merkezinde, ana hedefin Türkiye olduğu her geçen gün belirginleşirken!..