Hey gidi günler, hey!
Üzerimizde kara bulutlar mı dolaşıyor?
Biri bize iplik düğümü falan mı attı?
Kara kedinin yanından mı geçtik?
Boş beşiğin üzerinden mi atladık?
Köprüden güneş tepemizde iken falan mı geçtik?
Gece tırnak mı kestik yoksa?…
Evet, bunlar halk arasındaki batıl inançlarımız. Ama ben gerçekten inanıyorum. Bize bir şeyler oldu.
Biri çıkacak: " “Yıllarca ‘Türk’üm’ dediler, ama Türkiye’nin itibarını yerlerde süründürdüler.” diyecek.
Kim bunu diyen: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı.
Kim inanır buna, Kadir İnanır, deyip kötü bir espri yapmak isterdim; ama inanın artık.
Yıllarca söyledik, milletimize haince tuzaklar kuruluyor, tarihimizden az da olsa ders çıkarın, dedik. Fakat olmadı.
Artık, susmak yok!
Türk milletine inanıyorum ki artık susmayacak. Evet, biliyorum maddi bunalımlar yüzünden kimsenin çıtı çıkmıyor ya da çıkartmıyorlar. Ama şunu bilmeliyiz ki millet olmaktan çıktığımız gün her şeyimiz gidecek.
VATAN, MİLLET, BAYRAK, DİL, DİN.
Bunlar bize namus olarak öğretilmedi mi?
Ben mi yanlış öğrendim?
İlkokul Öğretmenim Erol Yıldız,
İlköğretim Sosyal Bilgiler Öğretmenim Mustafa Fırat,
Lise Tarih Öğretmenim Müjgan Göksu,
Üniversite Türk Halk Bilimi Öğretmenim Doç. Dr. Ruhi Ersoy ve ismini sayamadığım nice değerli öğretmenlerim; sizler bana “VATAN, MİLLET, BAYRAK, DİL, DİN” derken yalan mı söylediniz?
Biliyorum her birinizin siyasi görüşü farklıydı; ama öncelikle sizler bana bunları öğretmediniz mi?
Peki, şimdi büyüdüm, bunları birilerine de benim aktarmam gerekiyor. Biri çıkıyor: “Hayır, bunları öğretemezsin. Sen yanlış biliyorsun. Hem, dediniz de ne oldu; mahvettiniz ülkeyi….” diyor.
Sövemediğim için tiyatro sertifikasını alamayan ben… Dövsem yeridir, diyeceğim, ama kız başıma kimi döveceğim. Ben ki dayağa karşı olan biri bu hale geldi.
Ya siz, ne durumlardasınız?
Hala susacak mısınız?
Haberleri izleyip oturduğunuz yerden kızmakla mı yetineceksiniz?
Tavrımız bu olmamalı. Biz ki tarihler boyu hiç kimseye boyun eğmemiş bir milletiz. Bugün üzerimizde ötüşüp duran bu leş kargalarını kovalamayacak mıyız? Bizlere emirler yağdıranlara, bizler, son emri vermeyecek miyiz?
Son nefesimize kadar TÜRK’ÜM demeyecek miyiz?
Atalarımızın mirasına böyle mi sahip çıkacağız?
İçimiz dolu, biliyorum. Susmak bir yere kadar. Artık susmamalıyız. İcraata geçmeliyiz. Damarlarımızdaki Asil Kanı göstermeliyiz.
Bizi bölmeye çalışanları, biz lime lime etmeliyiz.
Bayrak şairim Arif Nihat Asya’nın da dediği gibi:
“…Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın! …”
Durmak, susmak vakti değil!
Sizler, vatan hainleri; izler de acele haritadan yer beğenin! Türkiye ve Turan illeri hariç, çünkü sizin de tıpkı vatan haini Nazım Hikmet Ran ve niceleri gibi burada yeriniz yok!
SAYGILAR…