Bir süredir Türkiye üzerine bilinenlerin çok ötesinde bir oyun oynanıyor.
Bu oyunun adı, fısıltı terörü…
Nasıl mı oynanıyor…
Medya üzerinden, üniversiteler üzerinden, meclis üzerinden, bankalar üzerinden!
Siyasetçisi, iş adamı, akademisyeni, gazetecisi, sivil toplum örgütü mensubu, bankacısı aktif durumda, hareket halinde.
Hemen meslek mensubuna, kamu kurum çalışanına sokaktaki insana soruyorum:
Kim, neden, niçin, nerede, ne yapmak istiyor? Bir bilgi var mı?
Cevap:
Her iki taraf da her yeri ve herkesi takip ediyor. Hem çok şey var hem bir şey de yok.
Yine soruyorum:
Peki önce Ergenekon operasyonu, ABD ile üst düzey askeri yetkililerle çok sık görüşmeler, İsrail’e karşı tepkiler, Kuzey Irak ikinci plana düşürülüşü. Ne oluyor bir şeyler gündemden düşürmek için mi asker, paşa ordu, yargı sorunu gündemde tutuluyor? Bu konuda bir bilgi var mı?
Cevap:
Dezenformasyon var. Asimetrik psikolojik savaş tüm acımasızlığı kural tanımazlığı ile sürüyor. Devletin tüm kurumları fiilen ikiye ayrılmış durumda. Her iki tarafta, bilgi topluyor bağlı olduğu merkezlere aktarıyor. Yani Ankara yabancı istihbaratçıların mesken tuttuğu ülke!
Kamu kurum ve kuruluşları ikiye ayrılırken Türk istihbaratı da fiilen ikiye bölünmüş durumda.
Birkaç gün önce yine bir fısıltı bombası üzerine bazı kişilere sormuştum:
ABD ile Türkiye’de kim anlaştı?
BOP için hangi ABD’li yetkili, Türkiye de?
Bazı NSA, CIA, FBI, Hukukçu, gazeteci, diplomat, sivil toplum mensubu kişiler karargah kurmuş, doğru mu?
İlgililer kesin bir ifade kullanmadan olabilir de, olmayabilir de demişti.
Türkiye bölgede ki gelişmelerde bu kadar öne çıkmasının nedeni ne? ABD adına mı hareket ediliyor? İran’a yönelik muhtemel ABD-İsrail-İngiltere-Fransa ortak saldırısında Türkiye deki hava, kara deniz üslerini verme kararı var mı?
Bu sorunun cevabı da; ne evet ti, ne de hayır dı.
ABD karşıtı unsurların etkisizleştirilme operasyonları ve takipleri var.
Yarın İran bağlantılı muhtemel suikastler ve bağlantıların deşifresi ihtimalleri var. Bunlar yakalanırsa, evet biz böyle bir paket operasyonu bekliyorduk denilebilecek bir durum!
Özelleştirmeler, toprak satışları, terör, kredi kartları kaosu, devlet, rejim, din, özgürlük, demokratikleşme hepsi ama hepsi birbirine karıştı. Her kafadan bir ses çıkıyor.
Türkiye’nin gündemi sürekli değişiyor. Şehit edilen Mehmetçikler konusu konuşulmaz oldu. Halkın PKK ve ABD aleyhtarlığı durduruldu. Böylece siyaset arenasında ABD, İran ile eşitlendi. Türkiye’yi dışarıda aciz içeride, baskıcı gösterme süreci başlatıldı.
Türkiye’nin kendi başına bir şey yapıyor imajı pompalanmaya başlandı. Türkiye’nin bölge ülkelerine model olduğu batılı yetkililerce bir biri ardına dillendirilmeye başlandı.
Türkiye’nin bölgesel olaylarda inisiyatifi olan ve birilerinden teknik destek beklemeyen bir ülke gibi gösterilme süreci başlatılmış oldu.
Evet, işte Türkiye’nin içine çekilmeye çalışıldığı fısıltı terörü budur.
ABD den ve AB’den diplomatik destek bekleyen aciz bir ülke. Bu arada bölünmek istenen devletin kurumları, toplum kesimleri. Bir toplumsal yılgınlık aşısı gibi.
Fısıltı terörünü hatırlatıyorum. Herkese şunu öneriyorum: siyasi düşüncelerle, fırsatçılık anlayışıyla, endişe ve kaygıyla bu fısıltı terörünün içine düşmeyelim.
Sinsi plan devrede ama ne zaman, nasıl, ne şekilde, kime, kimlere ve hangi ülkeye yönelik? Ufuklarımıza atılan sis bombasının yarattığı geçici körlük yavaş yavaş açılıyor…
Şimdi karşımızda sadece yargıya, orduya, medyaya yönelik senaryo yok. Tam tersine bunları da içine alan sınır ötesi senaryoların bölgesel uygulanması var.
Yani sınırlarımızın ötesinde yapılan ve Türkiye başta bölgede uygulanacak planlar, hazırlanan senaryolar uygulanıyor…
Kamu kurumlarında, üniversitelerde, medyada casuslar çalışıyor. Dedikodu üretiyorlar. Dürüst namuslu, çalışkan, başarılı insanları itibarsızlaştırmak için var güçleriyle çalışıyorlar.
Kimi açık, kimi sinsi, kimi masum görüntülü, kimi profesör, kimi gazeteci, kimi liberal, kimi demokrat, kimi milliyetçi, kimi Müslüman görünümlü işbirlikçi tipleri bilmek ve dikkatli olmak gerekir.
Peki devamında ne var? Bekleyip görelim!
Günün Sözü: Sahneye bak ama, sahne dışını da düşün. Oyuna gelmezsin.