Nazım Peker
Nazım Peker

İndirilen Din ve Tarikat-Cemaat-2-

 

Kuran’a göre Kuran, din adına her şeyi açıklamaktadır. Hz. Muhammet ise Kuran’ın uymamız konusunda kefil olduğu tek insandır. Oysa tarikatların ürettiği birçok şeyh tartışılmaz ilan edilmiş, şeyhlerin etrafında olanlar kurtulmuş diğerleri cehennemlik olarak kabul edilmiştir.

Bu şeyhlerin aşırı yüceltilerek “Mehdi” ya da “İsa” edilmesi geçmişte değil günümüzde de tarikatların bir gerçeğidir.  Her mahalle, köy ve şehirde bu tiplere rastlamaktayız. Bu tiplerin çoğu sahip olduğu gücü istismar eden; insanların hem kesesini hem de ruh dünyasını zarara uğratan kenelerdir.

Bu tiplerin durumu Kuran’ın tarifiyle Hıristiyan ve Musevi din adamlarının dinimizdeki karşılığıdır.

“Ey iman sahipleri! Hahamların ve rahiplerin birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar.” Tövbe:34

Himmet adı altında toplanan paraların nasıl toplandığını, toplanmasına nasıl müsaade edildiğini ve nerelerde nasıl harcandığını 15 Temmuz sonrası gördük.

Tarikatların en büyük hata ve günahlarından birisi de; müridin kendisini şeyhine, “ölünün kendini ölü yıkayıcısına –gassala- bıraktığı gibi” teslim etmesidir.

Kuran’ın “aklınızı çalıştırın, aklınızı kullanın” emrine rağmen tarikat-cemaatlerde körü körüne itaat esastır. Onun için tarikat üyelerine, “Akıllarınızı bir kenara koyun. Artık ona ihtiyacınız olmayacak. Akılla bir yere gidilemeyecek” sahte gerçeği anlatılır ve empoze edilir.

Bundan sonra iş basittir. Kişiye, şeyhin Mehdiliğinin veya İsalığının inandırılması şeyhin, dünyadaki en üstün insan olduğunun iknası devreye sokulur. Akıl terk edildiği için kişinin, sömürülmesi veya soyulması dine hadis ve sünnet adı altında sokulan hurafe ve bidatlarla çok kolay olmaktadır.

Üniversite bitirmiş kariyer sahibi müritle; okuma-yazma bilmeyen cahil mürit aynı mertebeye gelmektedir. Tarikatlardaki okumuş, üniversite bitirmiş kariyer sahibi kişilerin tavrı bizleri şaşırtmasın. Çünkü akıl devreden çıkmış, körü körüne şeyhe itaat devreye girmiştir. Böylece “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” farkı da kalmamıştır.

Araştırma yerine yutturma, düşünme yerine taklit esas olunca; cemaatteki herkesin inancı, hayata bakışı ve dini değerlendirişi tamamen şeyhi ile aynı olmaktadır.  Akıl bıraktırıldığı için, şeyhinden üstün, kültürlü, bilgili olan bir mürit bile” Ben bilmem şeyhim bilir! Şeyhim diyorsa vardır bir hikmeti!” gibi zırvalarla, şeyhinin akıl almaz, saçma sapan izah ve yorumlarını bile rahatlıkla yutmaktadır.

Öyle ki, şeyhinin ABD’ye kızıp uzay mekiğini nasıl düşürdüğünü gururla anlatan müritler olduğu gibi, şeyhinin, “Sizin nefislerinizi terbiye edeceğim” saçmalığına inanıp cinsel organını öpenler bile bulunmaktadır.

Diyeceksiniz ki, “Akıl ve mantık bunun neresinde?” Haklısınız amma; cemaatlerde zaten akıl olmaz ki, akıllı adamın da zaten cemaatte işi olmaz.

Elbette samimi Müslüman olan, kendi bağlılarına İslam’ı ve İslam’ın güzelliklerini anlatan ve bu hususta gayret gösteren, kendi konumunu istismar etmeyen tarikat şeyleri de vardır/olmuştur.

Bizim sıkıntımız ve üzüntümüz olan asıl sorun: körü körüne itaati getiren sistemedir. Sorundan kurtuluş: şeyhi değiştirmekle değil, sistemi değiştirmekle çözülebileceğini görmek/görebilmektir.

Esen kalınız.

NOT: Konuya devam edeceğim.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!