Sevgili okurlarım, bu hükümetin dış politikasına dün de bu gün de yanlış diyenlerdenim. Hükümet, dış politikada hep yanlış ata oynadı ve kaybetti. Türkiye yalnızlaştırıldı. Türkiye sözüne itibar edilmeyen, kale alınmayan yok sayılan bir konuma düşürüldü.
Bu haklı tespiti yaptıktan sonra; gelelim Rus Savaş uçağının düşürülmesine.
Bu konuda hükümetin yanındayım ve hükümetin haklı bir karar aldığına: bu karıda TSK’nın cesaretle uyguladığına bütün kalbimle katılıyor ve destekliyorum.
Türkiye’nin hava sahası kimsenin ihlal edeceği bir saha değildir. Türkiye, hiç kimsenin gücünü ve sabrını test edeceği bir ülke değildir. Türkiye, kimsenin yaptığını yanına bırakacak bir üçüncü dünya ülkesi hiç değildir.
C. Başkanı’nın Öğretmenler Günü resepsiyonun da Milli Eğitim Müdürlerine yaptığı ılımlı konuşmasında; C. Başkanı: alkışlayan bu atanmış müdürleri kınıyorum. Öğretmenler savaşı alkışlayacak kadar basit ve düşüncesiz, birilerinin şakşakçısı olacak kadar da şahsiyetsiz ve onursuz değillerdir. AKP iktidarının atadığı müdürlerin çaplarını da böylece öğrenmiş olduk. Bu müdürlerin ekserisi de din eğitimi almış İlahiyat mezunlarıdır.
Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra; elbette diplomasi trafiği çalışacaktır. Bu gayet normal bir süreçtir. Durumu sertleştirmek adına yumuşatmak daha hayırlıdır.
Şunu kimse ama hiç kimse aklından çıkarmasın ki; hiçbir savaşın kesin kazananı yoktur. Bütün savaşların az zarar göreni ve çok zarar göreni vardır. İki su testisi çarpıştığında birisi kırılırsa diğeri de çatlayacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Benim kafama takılan ve kızdığım yanı: uluslar arası hukuka ve angajman kurallarına göre haklı sayıldığımız bir durumda; bizim yöneticilerin; “Kimliğini bilmiyorduk. Rus uçağı sanmamıştık” gibi yavan laf etmelerinedir.
“Rus uçağı olduğunu bilseydik; vurmazdık, korkardık, çekinirdik” mi denmek istenmekte? Beyler ya tükürmeyiniz ya da tükürdüğünüzü yalama zavallılığına düşmeyiniz. Haklı davanızı, haksıza çevirmeyiniz. Adam gibi durunuz. Ne diyor M. Akif, “Haklı davanda o kadar ısrar et ki, arşı titret.”
Benim aklımın almadığı bir başka husus: bu güne kadar pek çok ülke uçağı hava sahamızı ihlal ettiği halde neden onları düşürmeyi akıl etmedik de, Rus uçağını düşürdük? Bunun haklı bir nedeni nedir? Bilen varsa lütfen açıklasın.
Bizim bilmediğimiz, fakat bilmemizi de istemediğimiz bazı gerçeklerin üstü örtülmek mi istenmekte.
Mesela: 7 Haziran seçimlerine girerken başkanlık demişlerdi: yüzde kırklarda kalmışlardı. Ve 2 Kasıma kadarda BAŞKANLIK lafını hiç duymamıştık. Neden 2 Kasımdan sonra başkanlık tekrar gündeme geldi? C. Başkanı neyi yapmak istiyor da yapamıyor: anlamış değilim. Dünya krallıklardan, emirliklerden, padişahlıklardan, sultanlıklardan kurtulana kadar az mı mücadele etti?
Rus uçağı, haklı nedenlerle düşürülmüştür. Dünya kamuoyu, bu haklılığımızın yanındadır. Dik durarak bu haklı davamızı sulandırmayalım. Şam’da namaz kılmak, Esad düşmanlığı sabit fikrinden de vaz geçmeliyiz.
“Terörle pazarlık edilmez, görüşme yapılmaz; kafasına sıkılır.” N. Atsız.
Bu ham sevdadan da acilen vaz geçilmelidir. Bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir, vatandaşlarına da Türk denir. O kadar
Esen kalınız.
NOT: Düşen pilotun öldürülmesi ne ahlaki nede siyasidir.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı