Diyanet İşleri Başkanlı hiçbir seçimde bugünkü kadar eleştiriye tabi tutulmamıştı.
Bunun sebebi; Erdoğan ve AKP sayesinde her kurumun siyasallaştığı gibi ne yazık ve üzülerek söylüyorum ki; Diyanet İşleri Başkanlığı ve İslam’ında aşırı derecede siyasallaştığı pardon partizanlaştığıdır.
Şu tespiti yapmakta fayda var. Türkiye’de ve dünyada Müslüman’ım diyenlerle az gelişmiş ülkelerin yöneticileri ve önderleri; aşırı lüks ve israfın içindedirler Tayland’ın sarayı dünyanın en lüks ve büyük saraylarındandır.
Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye ve Müslüman ülkelerin yöneticileri boğazlarına kadar yolsuzluğun ve lüksün batağındadırlar.
Oysa İslam; israfı, lüksü, şatafatı, gösterişi, gururu yasaklamış ve haram kılmıştır.
Din hele hele İslam, partiler üstü, siyasetten uzak, Kuran’ın ve Hz. Peygamberin yolunda ve izinde olmalıdır. Kuran ve Hz. Muhammed ise sadeliği benimsemiştir.
Ülke nüfusunun yüzde yirmi ikisi, fakir ve SOSYAL yardımlarla geçiniyorsa; bu durum vicdanları sızlatmıyor mu? (TÜİK’in sitesinden))
Diyanet İşleri Başkanlığına neden bir milyon (Trilyonluk) araba alınır, neden alınmıştır? Bu, lütuf mudur, kıyak mıdır, saygı mıdır, rüşvet midir?
Onun cevabını Türk kamuoyu verecektir.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Müftülükler neden eleştirilmekte, camilere gidiş neden azalmakta? Diyanet acaba bunun nedenini hiç araştırma zahmetine katlanıyor mu?
Ülke yolsuzluk, rüşvet, soru hırsızlığı, hak ihlalleri, hukukun siyasallaşması, ihale yolsuzlukları iddialarıyla çalkalanırken Diyanet; camilerde hikâye, AYETİ bırakıp HADİS kıçın nasıl temizleneceğini, anlatıyorsa. Şehitler Haftasında Çanakkale’yi anma gününde Diyaneti kuran Atatürk’ten tek kelime anlatmıyorsa. Zina tavan yaptığı halde ZİNADAN, Faizden, yolsuzluktan, kul hakkından, şans oyunlarının neden arttığından bahsetmiyorsa vatandaş ne diye camilere gitsin ki?
AKP, kendini öven, kendi hatalarını görmeyen, duymayan yönetici ve idarecileri hep onurlandırmıştır. Bunlara en canlı örnek Ergenekon soruşturmasını yapan, TSK’nın anasını ağlatan savcı Zekeriya Öz’dür. Öz’e zırhlı özel araba vermemişler miydi? Kendi atadıkları YÖK başkanına da aynısını yapmamışlar mıydı?
Diyanetin arkasında namaz kılan insanların, belediye otobüsüne verecek paraları yok iken, çay parası vermemek için yol üstündeki banklara oturan bir kitle varken; başkanın MİLYONLUK arabaya binmesi ne kadar İslami, ne kadar etik, ne kadar ahlaki, ne kadar vicdani idi?
Sayın başkan, bunca eleştiri ve iddiadan sonra; şimdi kalkmış timsah gözyaşı dökmekte; “O araba benim için mezar olmuştur. Ben mezara girmek istemiyorum” diyor ve ilave ediyor, “İbreti âlem için o arabayı iade edeceğiz”:
Bu kararın neresi etik, neresi ahlaki, neresi İslami, neresi alkışlanacak?
O araba size teslim edildiğinde; “Teşekkür ederim! Ben Diyanet İşleri Başkanıyım böylesine pahalı ve lüks bir arabayı kabul edemem” deme erdemini gösterseydiniz; bu iradeniz daha İslami, daha etik, daha ahlaki, daha vicdani olmaz mıydı sayın başkan? Bizlerde sizi ayakta alkışlamaz mıydık? Geçti Bor’un pazarı…………
Bunca yolsuzluk, rüşvet, iltimas, hırsızlık iddiaları karşısında DİYANETİN neden konuşmadığını lütfen izah eder misiniz? Siz gerçekleri, öbür dünyada mı anlatacaksınız?
Lütfen İslami ve Diyaneti partizanlıktan ve siyasallaşmaktan kurtarınız. Yarayı İslam almakta; bu günahta sizlere yeter sanıyorum. İslam’ın algılanış biçimine içim yanıyor, yüreğim kan ağlıyor. Biz ne zaman Hz. Muhammed’in ümmeti olmayı hak edeceğiz, Kuran’ın yolunda yürüyeceğiz?
Esen kalınız.
NOT: 1-Yazımı AYETLERLE destekleyecektim. Ama tereciye tere satmaya terbiyem izin vermedi.
2-Sosyal demokrat arkadaşlar, “Sizin Müslümanları da gördük. Maşallah hepsi deneyimli hırsızmış” demekteler. Utanıyorum
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı