S. Erdoğan, 13 yıldır bütün konuşmalarını sandık ve sandığın meşruiyetine ve üstünlüğüne kurmuş, sandık demişte başka şey dememiştir.
Hukuk ve yargı kararlarına bile, “Biz sandıktan çıktık. Millet bize irade ve yetki verdi. Sandığın üstünde başka bir güç olmamalıdır.” Savunmasını yapa geldi.
S.Erdoğan’a göre sandıktan çıkan güç ve irade, mutlak iradedir. Onun önünde, yanında, arkasında, yöresinde bir başka güç ve irade yoktur ve olmamalıdır. Kendi mantığına göre haklıydı.
Bizler ise tek başına sandık yetmez, “kurum ve kurallarıyla” der ve bu fikri savunurduk
Ama S. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ve hoşuna gitmeyen kararlarına hep bu mantıkla karşı çıkmış, eleştirmiş ve “Biz sandıktan çıktık. Halkın iradesinin önünde hiçbir irade olmamalı!” diye meydanları Tv ekranlarını inletmişti.
Keza aynı şekilde Danıştay’ın ve Sayıştay’ın beğenmediği kararlarına da aynı mantıkla karşı çıkmış ve kimi zamanda; “Biz sandıktan çıktık. Biz gücümüzü milletten alıyoruz. Milletin verdiği yetkinin önüne kim ne hakla ve nasıl geçebilir?” diye ortalığı toz dumana katmıştı.
Daha önceki Cumhurbaşkanları da, seçileni değil az oy alanları rektör olarak atamışlardı. Bu atamalar, S. Erdoğan ve ekibince eleştirilmişti. Biz de eleştirmiştik. Akademisyen arkadaşların iradelerine neden saygı duyulmuyor diye.
İ. Üniversitesi Rektörünün 7 Haziran seçimlerinde adaylık için istifa etmesi nedeniyle bu Üniversitemizin Rektörlük koltuğu boşalmıştı.
Üniversitenin değerli öğretim üyeleri, yeni rektörlerini seçmek üzere sandık başına gittiler.
Bu değerli akademisyenler; “Ben sizin rektörünüz olmak istiyorum.” diyen; Prof. Dr. M. Raşit TÜKEL’e: 1202, Prof.Dr. Mahmut AK’a: 908, Prof.Dr.Harun CANSIZ’a 382 oy vererek hür iradelerini ortaya koymuşlardır.
Bu iradeye göre Prof. Dr. M. Raşit TÜKEL en yakın rakibi Prof. Dr. Mahmut AK’a 294 oy FARK atarak seçilmiştir.(Şahsen 3 Prof’umuzu da ne tanırım nede bilirim)
S. Erdoğan’ın mantığına göre; S. TÜKEL, Üniversitenin değerli akademisyenlerinin büyük bir teveccühüyle tercih edilmiştir. Akademisyenlerin iradesi, TÜKEL’den yana olmuştur.
S. Erdoğan’ın mantığıyla seçime bakarsak; kayıtsız ve şartsız, şek ve şüphesiz Prof. Dr. M. Raşit TÜKEL’in rektör olması gerekmez miydi?
Madem sandıkta tecelli eden iradenin üstünde bir başka irade olamaz ise Sayın TÜKEL neden REKTÖR olarak atanmamıştır da, ikinci sırada seçilen AK bu göreve uygun bulunmuştur?
Bu haksız uygulama akıllara; “ Rektör seçimleri için akademisyenlerin önüne konan sandık; SÜS sandığı mı olmakta? Hani sandığın üstünde başka irade olmazdı, olmamalıydı?
Demek ki herkes, kendine Müslüman mı oluyor?
Hani adalet, hani oya ve sandığa saygı? “Efendim daha önce de böyle yapılmıştı!” bir mazeret değildir. Biz, sizleri, sizde onlar gibi yapın diye seçmedik ki!
Madem YÖK karar verecek, mademki Cumhurbaşkanı tercih edecek; neden seçim yaparak değerli akademisyenlerimizin zamanını ve emeğini çalmaktasınız?
İşe adalet ölçüleri içinde bakarsak; S. Erdoğan’ın mantığından da yürürsek; sandığın ve sandıkta tecelli eden İRADENİN üstünde bir başka güç ve irade olmamalıydı!
Oluyorsa buna adalet denmez, seçim denmez. İcraatımıza ve tercihimize kılıf, hatamıza mazeret bulma denir?
Ey adalet ey irade! Neredeysen lütfen ortaya çık!
Esen kalınız.
NOT: Prof. Dr.. M. AK, o koltuğa nasıl ve ne vicdanla oturacak?
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı