AKP kurmayları bocalamaya başladılar. S.Erdoğan, her şeyin başının ve sonunun sandık olduğunu söyleyip, “ Sandıktan çıktıysa saygı duyacaksın. Sandıktan çıkan milli iradededir ve önünde hiçbir engel olmamalıdır.” Tezini savunurken bizler de, bu savın yanlış olduğunu cumhuriyetin, bir kurumlar ve kuvvetler ayrılığının bileşkesi olduğunu söyledik.
Demokrasi, bilinen en güzel devlet yönetimidir.
Çünkü, demokrasiler sandıktan çıkanlarla, devletin kurum ve kuruluşlarının ortaklaşa yönetimidir. Bunlar; Yasama, yürütme ve yargı üçlüsünden oluşur.
S.Erdoğan’a ve AKP kurmaylarına göre ise, sandıktan çıkan milli iradedir ve önünde hiçbir engel ve set olmamalıdır.
Onun için, sandık her şeydi.
Mısır’da sandıktan çıkan Mursi’nin, Sisi tarafından alaşağı edilmesi; hukuk ve demokrasi dolayısıyla da bir milli irade gaspı idi.
Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü.
AKP, kendileri için olmak ya da olmamak olan hukuku iyice törpülemek ve yandaş yapabilmek içi var güçleriyle bir gayretin içine girdiler.
Danıştay seçimlerinde umduklarını bulamadılar. Vaat ettikleri seyyanen zam ve özlük hakların iyileştirilmesi rüşveti de işe yaramadı.
12 yıldır hâkim ve savcı sınav sorularını cemaate çaldırarak; yargıya paralel yapıcıları doldur. Şimdi de itiraz et. Buna, Timsah gözyaşları denmez mi?
Ekim ayı içinde yapılacak HSYK seçimleri, kâbusları oldu. “Ya kaybedersek?” korkusu uykularını kaçırmakta!
Cemaate ve F tipi örgütlenmeye ben, hem İslam hem de demokrasi açısından karşıyım.
Ama S. Erdoğan’ın ve AKP’nin mantığı ile yaklaşırsak; saygı duymaktan ötede elimizden bir şey gelmemeli. Sandıktır. Sandıktan çıkana da saygı duymak zorundasınız.
Ama AKP ve kurmayları yine yan çizmeye ve kendilerine Müslümanlığı oynamaya başladılar. Neymiş efendim; “Kendilerinin desteklediği gurup kazanmazsa HSYK seçimlerini meşru saymayacaklarmış.” *Hadi oradan!
ERDOĞAN MI DAVUTOĞLU MU DOĞRU SÖYLEMEKTE
Türkiye iki başlılığa mı gidiyor? S. Davutoğlu, IŞİD için, “Onlar terör örgütü değil, can sıkıntısından bir araya gelmiş insanlar topluluğudur” dedi. “Ortadoğu bizden sorulur. Bizden izinsiz Ortadoğu’da yaprak kımıldamaz. “diyecek kadar kendinden emin bir eski Dışişleri Bakanı elbette yalan söylemez.
Mantıklısı da bu değil mi?
S. Erdoğan ise, BM Genel Kurulunda konuşmak için gittiği ABD’de, dünyanın gözlerinin içine baka baka, “IŞİD, eli kanlı bir terör örgütüdür. Türkiye, Işid ile mücadelede askeri dahil üzerine düşen her türlü katkıyı sağlayacaktır.” Dedi.
Bir ülkenin en tepesindeki iki isim, ayrı ayrı telden çalar mı?
Şimdi ben bir vatandaş olarak kendime soruyorum:
Kime inanayım?
Davutoğlu’na mı yoksa Erdoğan’a mı?
Erdoğan mı, Davutoğlu mu yalan söylüyor?
Sizce kim doğru, kim yalan söylüyor sevgili okurlarım?
Türkü’nün dediği gibi, “Karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşan kim?”
Bizi yönetenlerin iradesi, kimlerin elinde? ABD’de dili çözülen kim?
Esen kalınız.
* S.Bakan Bozdağ işi düzeltti ve “Sandığa saygı duymak gerekir, meşrudur.” Dedi.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı