S. Başbakan, yine gündemi değiştirdi. Umarım mağdurları oynamaya kalkmaz. Türkiye Barolar Birliği Başkanı S. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü törenlerine misafir olarak katılanlar arasındaydı.
Konuşması, S. Başbakanı oldukça rahatsız etmiş ki, Başbakan öfkesine yenik düştü ve ayağa fırlayarak, “Edepsizlik yapıyorsunuz!” çıkışında bulundu.
S. Feyzioğlu’nun cevabı, “Edepsizlik yapan ben değilim Sayın Başbakan.” diye oldukça manidar bir cevap verdi.
Feyzioğlu’nun konuşmasında, Başbakanı rahatsız eden cümleler nelerdi?
Başbakan, neden bu kadar alınganlık gösterdi ve Feyzioğlu’nun konuşmasını sabote etmeye kalktı?
Feyzioğlu devlet memuru mudur?
Başbakan herkesi hâlâ, “Alo Fatih” yumuşaklığında mı sanmakta?
Cumhurbaşkanlığına aday olan ve bunun için yanıp tutuşan birinin bu kadar sabırsız, tahammülsüz, hoşgörüsüz olması gerekir mi?
Yetmiş altı milyonun Cumhurbaşkanı böyle hırçın, kırıcı, agrasif mi olmalı?
Bu ve bunun gibi bir sürü soruya cevap istemek hakkımızdır sanırım.
Olaya bir başka açıdan bakarsak:
Varsayalım ki, Feyzioğlu’nun konuşmaları edepsizce.
Varsayalım ki, Feyzioğlu’nun konuşması siyasi.
Bu konuşmalar karşısında, misafiri olduğunuz bir kuruluşun yıldönümü törenlerinde, Cumhurbaşkanı’nın da hazır bulunduğu bir mekânda; Başbakan’ın yaptığı etik mi, ahlaki mi, dini ölçülere uygun mu? Hz. Muhammed, 1400 yıl önce; “Kimselerle geçinmeyen, kendiyle kavgalı insandan hayır beklenmez” dememiş miydi?
Eğer Feyzioğlu’nun konuşmaları siyasi ve edepsizce ise ki olabilirdi de. Sıra size gelince; çıkar konuşmanızda gereken cevapları verir, edepsize edepsizliğini ve haddini bildirirdiniz.
Başbakan neden böyle yapmadı?
Başbakan neden cepheleşmeyi tercih etti?
Başbakan neden, kendisini azıcık da olsa eleştirenlere tahammül edemiyor? Bu kişileri, “Cübbenizi çıkarın, siyaset yapın” suçlamasına muhatap kılıyor?
Rahmetli Menderes de, bu tür çıkışlara:“Kara cübbeliler” diye çıkışırdı.
Neden kendisini öven Diyanet İşleri Başkanı S. M. Görmez’e, “Beni öveceksen cübbeni çıkar. Gel beraber siyaset yapalım” demiyor/diyemiyor?
Aynı günlerde, ABD başkanı Obama, kendisine sert çıkan gazeteciye, “Seninle özel konuşalım, konuşacağım. Ama şimdi izin ver konuşmamı tamamlayım” diye demokratik ve medenice bir cevap veriyor?
Obama’nın Tayyip Bey’den ya da Tayyip Bey’in Obama’dan farkı ne?
Demokrasi ABD’de başka Türkiye’de daha bir başka mı?
S. Başbakan, son aylarda iyice sertleşti, tahammülsüzleşti, hoşgörüsüzleşti.
Bütün bunların altında, “Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarının” psikolojik baskısı mı, Cumhurbaşkanlığına giden yolda önüne çıkarılmaya çalışılan engeller mi? Yoksa, iktidar gücümü kaybedersem başıma neler getirecekler, bütün kantarların da ayarını bozmuştum sıkıntısı mı var?
Sizce hangisi olabilir?
Bu çıkış Başbakan’a hiç yakışmamıştır. Feyzioğlu yanlış da, siyasi de konuşmuş olabilirdi. Tanıdığım kadarıyla S. Başbakan bu konuşmalara usturuplu, demogojik, edepli (!) cevaplar da verebilirdi. Bu yetenek kendisinde fazlasıyla vardı.
Neden Barolar Birliği Başkanı ile takıştı? Bu sorunun cevabı bence çok önemli!
Başbakan bilmediğimiz bir sıkıntıyı yaşamakta, bilemediğimiz bir korkunun endişesinde ve SİNİRLERİ çok BOZUK gibi geldi bana.
Görelim Mevla neyler! Neylerse güzel eyler. Kazanan ülkemiz ve ülke demokrasisi olsun.
Esen kalınız.
NOT: Genel Kurmay Başkanı bir devlet memurudur. Cumhurbaşkanlığı da mı Devlet memurluğu?. S. Gül’e salonu birilerinin demesiyle terk etmesi hiç yakışmadı.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı