30 Mart seçimleri, Türk kamuoyunun beklediği gibi olmadı. Yolsuzluk ve rüşvet batağına batmış bir Erdoğan ve onun hükümet, 30 Mart seçimlerini de kotardılar.
Kim ne derse desin, nasıl söylerse söylesin; 30 Mart Sayın Erdoğan’ın bir liderlik zaferidir. S. Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa eğer; yazın bir kenara AKP’nin bittiği andır.
AKP demek eşittir Erdoğan demektir. AKP’den S. Erdoğan’ı çekiniz ortada bir HİÇ kalır.
Muhalefet züğürt tesellisinden vazgeçmelidir.
Bu ülkenin aslı ve esası olan MHP, ne hikmetse kendisini bir türlü geniş halk kitlelerine anlatamamakta ve suçu seçmene yüklemektedir ki; bence bu, suçu bastırmak değilse seçmeni anlayamamaktır.
CHP bu ülkede ağzıyla kuş tutsa % 30’ ları asla geçemez.
MHP, kendini bu vatandaşa anlatabilirse, onun diliyle konuşur, onun anladığı gibi politika oluşturursa; sandıklar üç hilalle dolar taşar.
Aksi halde, her türlü savunma; topu biz oynadık, topa biz hâkimdik amma golü onlar attı gerçeğinden başka bir şey değildir. Maçta sonuç; kaç gol attığınızla değer bulur.
AKP, bunca dedikodu ve CHP’nin de baskın ve hırçın politikalarına rağmen neden sandıktan zaferle çıktı.
Bunun birkaç nedeni vardır.
İç nedenler:
Vatandaş borçludur, bu borcunu nasıl ödeyeceğinin derdinde. O sebepten Erdoğan’ın, “İstikrar bozulmasın” propagandası,
AKP, devletin imkânlarını sonuna kadar kullanmıştır,
AKP, vatandaşı çeşitli sosyal yardım ve mazot-gübre gibi desteklemelerle desteklemektedir.
AKP, onca rüşvet ve talanın yanında göze hitap eden çalışmalar yapmaktadır; duble yollar, parklar, hastanelerde muayene kolaylıkları. Vatandaş daha önceleri çok mağdur olduğu için, bu hizmetlerin paralı olmasına aldırmamaktadır.
S. Erdoğan iyi bir hatiptir, halkın anladığı bir dille halka hitap etmektedir.
Dini argümanları, pervasızca halka göre kullanmaktadır. “Sen yıllarca ezildin, horlandın, başörtünden dolayı itilip-kakıldın” gibi.
Dış nedenler:
Muhalefet dış politikayı ya geliştirememiş ya da geliştirdiğini anlatamamıştır.
Mecburi ve ihtiyaçtan dolayı ittifakımız olan ülkelere, yeni politikalar ve öneriler sunamamıştır.
Kürt ve Suriye meselesinde, dişe dokunur önerileri ve politikalarını anlatamamışlardır.
Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı ABD, aslında istemediği halde Erdoğan ile bir döneme daha razı olmak zorunda kalmıştır.
S. Erdoğan ABD’ye ABD’nin sıkıntılı konularında da güvence vermiştir.
ABD, Erdoğan’dan;
1- Kürt oluşumuna destek ver. Kürt federasyonunu sağla,
2- Suriye’ye karşı ya savaş aç ya da savaşı başlat.
3- Diğer konularda da bana engel olucu eylemlerde bulunma.
Peki! S. Erdoğan bunlara evet demiş midir? El mahkûm. Onca dedikodu, iddialar
ve muhalefetin ısrarla ve inatla, “Seni Yüce Divana göndereceğiz” tehditleri karşısında siz olsaydınız ne yapardınız? Ya Cumhurbaşkanlığı köşkü ya da Yüce Divan!
Olaylar bu tezimizi doğrulamıyor mu? Diyarbakır’ın çiçeği burnunda B. Şehir Belediye başkanı G. Kışanak, “Petrolden ve tüm madenlerden pay istiyoruz.” İsteklerine S. Erdoğan’dan tık çıktı mı? Bir ülkenin Başbakanı, ülkesini bölünmeye götürecek böyle bir isteğe esip-gürlemez miydi?
S. Taner Yıldız, kem-kümlü: “Öyle şey mi olur?”u da sorulan bir soru üzerine zoraki söylemek durumunda kalmadı mı?
Demek ki Sam Amca, bir dönem daha Erdoğan’la evet demiş olmuyor mu?
Esen kalınız.