Ülkede, hukukta yaşanan darbeler üzerine kıyametler kopmakta. Rüşvet olayı patlak verir vermez; hükümette bir panik atak başladı. Paralel devlet ve bize kumpas kuruluyor canhıraş bağırmasıyla; bir iki gecede emniyet, hallaç pamuğu gibi atıldı. 3000 den fazla emniyet mensubu yerlerinden oldu. Hâkimler, savcılar valiler dokuma tezgâhı mekiğine döndüler.
Hükümet ve S. Başbakan, büyük bir hırs ve kinle; hukuka dahletmeye başladılar.
HSYK’dan başlayarak, Yargıtay’a kadar uzanan bir dizi MONARŞİK düzeni çağrıştıran, Yargı sistemini tek elden kontrol etme, gayretine girdiler.
“Yargı konuşamaz, yargı açıklama yapamaz, Danıştay böyle karar veremez, kolluk kuvvetleri, Vali ve Kaymakamlarına, amirlerine haber ve bilgi vermeden dosya hazırlayamaz takip yapamaz tutuklama gerçekleştiremez.” Savıyla hukukun her alanını; yürütme adına daraltmaya, tek elde toplamaya Adalet Bakanı’nı tek söz ve yetki sahibi yapma gayret ve çalışmasındalar.
Muhalefet itiraz ediyor, “Bu hukukun gaspıdır. Diktatörlüktür”
TBB itiraz ediyor,”Bu çalışmalar Anayasa’ya aykırıdır, hukukun katlidir.” Eski Danıştay ve Yargıtay başkanları itiraz ediyor, “Olamaz, mümkün değil. Hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.”
Sizinde dikkatinizi çekti mi bilmem?
Onca Üniversitemizin onca Hukuk Fakültelerinden “TIS” yok.
Neden?
Ülkemiz demokrasisi, hukuk adına yaralanırken, tartışılırken bu fakültelerimizden neden bir görüş gelmiyor?
Korkuttular mı, siyasallaştılar mı, yoksa bu konu da bilgileri mi yok?
Korkuttularsa vahim.. Korkaklardan hukuk adamı olur mu?
Siyasallaştılarsa yazık.. Hukuk siyasallaşırsa kaybeden, ülkenin yanında; kullanılan hukukçular olur ki, en canlı örneği bir zamanların kemikli, omurgalı, saygın, cesur savcısı S. Zekeriya ÖZ’ü hatırlasınlar.
Bilgileri yoksa ki, bu çok ama çok daha vahim, ülkenin hukuk yönünden geldiği nokta içler acısı değil mi? Böyle mi hukukçu yetiştiriliyor?
Ben bunun üçüne de ihtimal vermiyorum. Öyle sanıyorum ki; HUKUK FAKÜLTELERİMİZ kapatılmış. Kapatılmasaydı, onca hukukçu Rektörlerden, Dekanlardan, Proflardan, Doçentlerden, Yrd. Doçentlerden bir ses duyulmaz mıydı?
Etrafta Hukuk Fakültelerinden hiç hukukçu gören var mı?
BABAMIN OĞLU OLSA ACIMAM
Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk operasyonları patlak verince, S. Başbakan, “Bunu yapanlar babamın oğlu olsa acımam!” Ulaştırma eski Bakanı; bacanağının adı karışınca, “Babamın oğlu olsa gözünün yaşına bakmam!” Eski İçişleri Bakanı, “Biz bunlara asla tevessül etmeyiz. Eden babamızın oğlu olsa acımayız!” gibi anlamı büyük, yaptırımı sıfır laflar ettiler.
Ama hiç birisi de, “Bunu yapanlar evladımız dahi olsa acımayız!” demediler, diyemediler.
Acaba neden?
Yolsuzlukları yapanlar, rüşvet pisliğine bulaşanlar da babalarının oğulları değil ki. Onların zaten suçu yok.
İşi yapanlar, rüşvet pisliğine bulaştığı söylenenler, “OĞULLAR!”
İnce bir mizah mı, zekice bir söylem mi?
Yoksa…………………..?
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı