yusuf-dulger
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türkiye Sallanıyor

Türkiye Sallanıyor

0
Paylaş

Sallanma denince aklımıza deprem/zelzele gelir. Türkiye; düşünce, yönetim, ekonomi gibi alanlarda sallanıyor. Her sallanma bir çöküntü, çatlama, çatlak yaratır. Türkiye’nin düşünce, yönetim yönleriyle deprem yaşadığına bir iki örnek vereyim.

Düşünmekten uzaklaşan bir ulus haline geldik, getirildik. Şimdilerde çok duyduğumuz; “Bana ne. Boş ver. Büyükler bilir. Benimkini eleştirme …” gibi düşünceler sessiz birer sallantıdır.

Düşünmeyen kitleler “hayvan” gibi güdülür. Düşünmeyen bir kişi yahut topluma, “sen hayvansın” desen insanlığı tutar, kızar.

Türkiye’yi yönetenler; “En iyisini ben bilirim, ben yaparım. Ben gidersem kıyamet kopar” anlayışıyla bizi yönetmekteler. Büyük coğrafi depremler öncesinde köpekler ulur, kediler miyavlar, ardından yıkım gelir ya, biz şimdi havlama ve miyavlama seslerini duyuyoruz.

Türk halkı şu anda bütünüyle aç ve sefil, tümden işsiz değilse bile ekonomide sıkıntılar yaşıyor; ekonomik sallantılar var. Bu sallantı silkeleme noktasına geldiği anda göreceğiz Türkiye’de ekonomik kıyametin nasıl koptuğunu.

Bir ülkede devletin tam malları satılıyor, bir avuç mutlu azınlık herkesi sömürüyor ise, “ekonomimiz daraldı, turist gelsin de biraz rahatlayalım” diyor, turist parasına muhtaç olmuşsak, bütçe açığını gölleri, maden yataklarını, kamu binalarını satarak kapatmaya kalktıysak, zelzelenin altında kalacağız demektir.

İnsan, ihtiyaçlarını üreterek giderir. İnsan borçlarını alın teriyle, bilimsel düşünce ve teknolojik buluşlarla öder. Turizm geliriyle ayakta durmak, karın doyurmak fikri utanç vericidir. Bu bir sallantıdır.

Bir devlet düşünün ki: Bütçesi açık verirken, ekonomik sıkıntılar başlamış iken, dolmuş parasına muhtaç yurttaşları varken, Başkanı’nın “makam aracı” niteliğinde 13 uçağı olsun. Bir devlet düşünün ki, Başkanı: “Bana Ankara’daki 1.150 odalı saray yetmiyor, yazın, 15-20 günlüğüne dinlenmek için gideceğim doğu ve batı illerinde 100’er, 200’er odalı saraycıklarım olsun” diye çabalasın. Bir devlet başkanı düşünün ki; “Ben tasarruf etmem ama siz edeceksiniz” desin. Bir devlet başkanı düşünün ki, “Tarifeli uçağa binenler devlet idaresini bilmez” desin! Bir devlet başkanı düşünün ki muhalefete “Siz devleti idare edemezsiniz. “Ben idareyi size vermem” desin! Siz hiç sarsıntı hissetmiyor musunuz?

Bir devlet başkanı düşünün ki, aile fertleriyle birlikte dinden-imandan aşağı laf etmez, israfın haram olduğunu anlatır ama, toplum O’nun aile fertlerinden birisinin 10, 20, 30 bin liralık çantalarını konuşur, aile fertleri saraylardaki altın musluklardan akan sularla “Aşure çorbası” pişirir.

Bunlar, “dini, milli ve yerli” bir ahlaki yapılanma mı?

Bunların aslı varsa, insan kendisini bir hesaba çeker. Bunların aslı yoksa insan yalanlar; sahibi olduğu tüm değerlerin onurunu korur.

Acaba İsrafil boruyu ağzına uzatıyor mu, Azrail pençelerini açtı bekliyor da, yoksa, kıyamet kopmak üzere de yutkunmalar mı var?

Ali Erbaş’ın başkanlığındaki Diyanet, fakir-fukaranın da sahibi olduğu bütçeden elde ettiği paralarla Bodrum’daki 10 dönümlük araziye 100 milyonluk lüks bir külliye yaptırmayı sürdürüyor.

Bir süre önce, “Ali Erbaş, Diyanet’in pahalı bir aracını, devletin bir şoförüyle birlikte eşine tahsis etti, gelen tepkiler üzerine uygulamaya son verdi” gibi söylentiler çıkmıştı. Erbaş susmuş, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapılmamıştı. Aynı Erbaş’ın yönettiği Diyanet şimdi bir grup halinde, bir denizin kenarında, 5 yıldızlı bir otelde, 3 gün süreyle, Meal Yazım Stratejisi için çalışma yapmış.

Diyanet Ankara ve birçok ilimizde büyük salon ve tesislere sahipken bunu niye yapmış? “Allah rızası için” yapmış! Aferin Ali Hoca sana! Diyanet’in ve Türkiye’nin din bilginleri aferin size! Helal olsun size.  Sizin için israf yok. Kul hakkı yemek sizin için günah değil! Oturun o 5 yıldızlı otelin balkonuna hem “dini hizmet” yapın, hem de oradaki güzellikleri seyredin.

Diyanet’te sallantı/zelzele alametleri var mı, yok mu, buna siz karar verin.

Başkanımız ve Diyanetimizitibardan tasarruf etmezler” de Milli Eğitim Bakanı, pek muhterem hocamız Ziya Selçuk durur mu? O da örnek alması gerektiği kişileri örnek aldı; Bakanlığın çok sayıda tesisi olmasına rağmen 5 yıldızlı bir otelde, kısa süreliğine, 1 milyon 51 bin TL’na mal olan bir çalışma yaptı. Sana da aferin Ziya Hoca! Bunu her eğitimci kafası bu düşünemezdi.

Türkiye her yönden, her birimiyle sallanıyor. Hazırlıklı olalım.

Çirkin örnekler verdim. Bir de güzel örnek vereyim.

 

Türkiye Sallanıyor

Zübeyde Hanım’ın Mezarı

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın mezarı Atatürk ölünceye kadar bir parkın içinde idi. Atatürk annesi için uygun bir mezar yapılmasını istiyor. İzmir’in yetkilileri bir abide mezar projesi hazırlayıp Atatürk’e götürürler.

Atatürk bakar, mezar çok pahalıya mal olacak. İlgili kişiye der ki:

“Hayır, ben sana mezarın nasıl yapılacağını tarif etmiştim. Belediye’nin masraf etmesine gerek yoktur. Bunu biz yapalım…”

Küçük Yamanlar Dağı’ndan getirilen bir pembe kaya mezarın üstüne oturtulmuş, kayanın bir yüzüne Zübeyde Hanım resmi işlenmiş, Taşın önüne: “Atatürk’ün anası Zübeyde burada gömülüdür. Ölümü 1923.” [1] yazılmıştır, hepsi bu kadar.

Mustafa Kemal Atatürk ile şimdikilerin farkını iyi görmek gerekiyor.

 

 


[1] Ahmet Gürel, Gazi’nin İzmir Anıları, İzmir Büyükşehir Belediye yayını. İzmir 2013. s. 311-313

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.