Nazım Peker
Nazım Peker

Başbakanı da Anlamak Gerek

İmralı tutanakları, birilerinin gizli planlarını şimdilik karıştırmışa benzemekte! Oysa S. Başbakanın dik durması gerekirdi. Madem böyle bir girişimin içine girmektesin, bunun artılarını ve eksilerini de hesaplamak gerek. Sonra madem yaptığın iş, ayıp değil, utanılacak değil kızmaya ne gerek var. Madem yaptığın iş ayıp, gizli-saklı ve utanılacak cinsten öyleyse neden böyle bir işe kalkıştın?
 
Demek ki, yapılan iş öyle pek de iyi ve şık bir iş değilmiş. Değilmiş ki, “KİM SIZDIRDI? NEDEN SIZDIRDI?” soruları hükümetin enerjisini harcamakta.
 
Türkiye’de son on yıldır öylesine hukuksuz işler yapılmakta ki, bunu yapanlar yaptıklarından oldukça rahatsızlar ve bir gün başlarının ağrıyacağını da iyi bilmekteler. Onun için çıkış yolu aranmakta. Başbakan için bu yol tektir; ya Cumhurbaşkanı olacak ya da BAŞKAN. İkincisi daha garantili; çünkü bütün yetkiler kendinde olacak.
 
Ben de olsam hesaplarımı buna göre yapardım. Kendisini zamanı gelince, Türk adaletinin karşısında “HAZIR OLDA” bekleteceğini söyleyen bir muhalefet ve özellikle de bir MHP var..
 
Siz olsanız ne yapardınız? Bugünkü ANAYASA’ya göre devletin resmi dili TÜRKÇE’dir. “TRT 6” bile tek başına bu yargılamaya yeterde artar bile. Anayasa’ya rağmen “KÜRTÇE” kanal açmak, yirmi dört saat KÜRTÇE yayın yapmak suç değil midir?
 
Teröre yardım ve yataklık yasalarımıza göre suç. Terör örgütü üyeleriyle görüşmek, İmralı’ya gidilmeyecek kadar bir ayıp ve engel ise TERÖR örgütünün eli kanlı lideriyle görüşmek, “çözüm süreci yürütmek” acaba suç değil de nedir?
 
Bu durum birilerinin uykusunu kaçırmakta! Durum bu olunca, olanak elindeyken çıkış yolu bulmak en akıllıca değil mi?
 
Başbakanın derdi geleceğini kurtarmak. Müzakere yaptığı caninin derdi de barış değil, ÖZGÜRLÜK. Amaçlar örtüştüğüne göre gerisi teferruat olmuyor mu?
 
Öyle olmasaydı S. Başbakan, “ PKK ile görüşmedik. Görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir (2010), PKK ile biz görüşmedik. Devlet görüştü (2011), PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan varsa bana söylesin (1012)” yalpalığını yapar mıydı? 2009 kadar gayet rahat. Huzursuzluk, endişe ve kaygı bu tarihten sonra.. Çünkü kirli çamaşırlar ortaya çıkmaya başlıyor, bir uyanış bir “Ne oluyoruz” kaygısı toplumda görülmekte.
 
Ayrıca Başbakanın tutarsızlıkları da ortalara çıkıyor. “Bizim işimize ne karışırlar, zina suç olmaktan çıkarmıy mış?” dedi SUÇ olmaktan çıkarıldı. “Nato Libya’ya giremez.”dedi. Girdi. Libya’nın bombalanması için İzmir’den gemi gönderdik, uçakları kaldırdık. “İsrail ÖZÜR dileyecek” dedi ÖZÜR dilendi mi? “Patriot mu? Nereden çıkarıyorsunuz?” dedi. Ülkenin üç bölgesine PATRİOT yerleşmedi mi?  “Esad kardeşimdir” dedi. Meğer ÜVEYMİŞ. “Bedelli askerlik ayrımcılıktır” dedi. Uzatmalı BEDELLİ çıkmadı mı? “ PKK terör örgütü ile asla görüşmeyiz” dedi. Maşallah İMRALI’dan çıkmıyorlar.
 
Siz S. Başbakanın yerinde olsanız ne yapardınız?
 
Derdimiz “ ülke, gözyaşı, barış, analar ağlamasın” filan değil.  PKK’nın elindeki kamu görevlilerinin bırakılması hiç değil. Devlet gibi devletsen, basarsın Kandili aslanlar gibi alırsın esirlerini. ABD ne yapmakta, Almanya Bader-Meinhof çetesine ne yaptı unuttunuz mu? Maksadımız, BAŞKANLIK. Öbürünün maksadı da ÖZGÜRLÜK! (Buna amma da niyet okuyucu diyebilirler. Amma olanlar böyle)
 
Ben S. Başbakanı iyi anlıyorum. Birazda siz anlasanız olmaz mı? Çıkış yolu bulmakta zorlanmakta.
 
Son anketler de bu tezimi doğrulamakta, AKP’nin oyları % 38 lere kadar gerilemiş. Teşkilatlardan da istifalar başlamış.  Ne olur sizde anlayın S. Başbakanı.
 
Esen kalınız

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!