Nazım Peker
Nazım Peker

Eğitimde Neler Oluyor? Atanamayan Öğretmenler

Bu yazımda sizlerle Üniversitelerimizde son beş yıldır neler olup bitmekte, nasıl bir gençlik istenmekte, gençliğin aksiyon ve reaksiyonuna nasıl bakılmakta: bunlarla ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
 
Üniversitelerimiz ne kadar özgürler?
 
Hepimiz üniversitelerde okuduk. Oranın kendine has bir psikolojik atmosferi vardır. Bu atmosferden çıkamazsınız. İsteseniz de çıkamazsınız.
 
Hükümetimiz ve Milli Eğitim Bakanımız başta olmak üzere, üniversitelerin daha özgürleştiğinden, fikir beyanlarının daha demokratikleştiğinden söz ederler.
 
Bu sözler ne kadar doğrudur? Sorusuna ne yazık ki “EVET” demememiz olanaksızdır.
 
Bu konuda,  o zamanki Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukcu’nun cevaplaması isteğiyle CHP’li Muharrem İnce bir gensoru önergesi veriyor.
 
Bu gensoruya Sayın Bakanın verdiği cevap içler acısıdır.
 
Prof. Dr. Yusuf Ziya ÖZCAN’ın YÖK Başkanlığı döneminde, “afiş asmak, bildiri dağıtmak, üniversite yönetimini protesto etmek, örgüt adına propaganda yapmak” gibi SUÇLARDAN dolayı tam tamına; 131 bin 452 öğrencinin okullarıyla İLİŞKİSİNİN kesildiği ortaya çıkıyor.
 
Hani Üniversite de Öğrenciler de daha özgürdüler?
 
Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün Mersin’i ziyaretlerinde, “Üniversitelerimizi YÖK’e, sermayeye ve AKP’ye teslim etmeyeceğiz” pankartı açan öğrenciler önce gazlanıyor, coplanıyorlar. Daha sonra da 17’si bayan 40 kişi tutuklanıyorlar.
 
Allah’tan ki, savcılık ifadeleri alındıktan sonra 39’unu serbest bırakıyor.
 
Özgür Üniversite böyle bir şey olsa gerek.  (Unutmuştunuz değil mi?)
   
ÖĞRETMEN ÇOCUĞU BURSLARINA İPTAL

Önceki M.E. Bakanı Sayın Çubukçu, yürürlükteki yasa ve yönetmelikler gereği öğretmenlerin ek ders ücretlerinin de aile geliri hesaplamasında kullanmak zorunda olduğunu belirterek, bu çerçevede 2010 yılında 2 bin 16 öğretmen çocuğunun bursunun iptal edildiğini söyledi.
 
Öğretmenlerin aldığı maaş da, ek ücrette o kadar fazla ki, bu kesimin çocuklarına burs vermek gerekmiyor(!). Öğretmene bakış, öğretmen çocuğuna bakış bu mu?
 
Her konuda akşamdan sabaha yasa çıkarmada çok mahir olan hükümetimiz bu konu da neden “ipe un sermiş olabilir?” (Notlarımı karıştırırken ulaştım bu bilgilere)
     
YENİ BAKAN TÜRK-ATATÜRK VE MİLLÎ

Yeni bakanımız Ö. Dinçer, işe Türk, Atatürk ve Millî kelimelerini çıkararak ve “Üzgünüm o kadar öğretmen ataması yapamıyorum” diyerek göreve başladı. Oysa milletleri ayakta tutan, “Milli değerleri ve milli kahramanlarıdır.” Siz bu milletin yavrularını bunlardan uzak tutarak nereye varmak istiyorsunuz?
 
Gerçi yıllarca, “Beton Kemal, put Mustafa, Türklük ırkçılıktır, millilik banalliktir” kültürü ile yetişen bir nesilden de başka bir şey beklemek safdillikten öte bir şey değildir. Oysa M. Eğitim’in çözülecek o kadar çok meselesi var ki. Üniversite sınavlarında sıfır çeken elli bin gencin durumunu çözsek bu bile bir başarıdır. Dershanede bir akademisyene sordum,” Bu çocuklar hepsini A olarak işaretleselerdi ne olurdu?” Kısa bir hesaplamadan sonra, “ En az 8 doğruları olurdu” cevabını almıştım.
 
Bugüne geldiğimizde ise işler daha da karıştı ya da bilinçli olarak karıştırıldı. Eş durumundan tayinleri yapılmayıp perişan edilen öğretmenler, baba ve anne özleminden uzaklaştırılan yavrular. Oysa bu zihniyet sık sık “AİLENİN” kutsallığından bahsederdi. Bu mudur kutsala saygı ve hürmet? Öğretmen olacağım diye fakültelerimizi bitiren gençlerin atamalarının yapılmayarak perişan edilip sefilleri oynamasına göz yuman bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız. Son bilgilere göre 127.000 bin öğretmen açığı var.(Bizzat Bakanın açıklaması) 60.000 öğretmen ücretli çalıştırılmakta. Öğretmenin eskiden kıtlığından dolayı asili vekili olurdu. Öğretmen bol ama ne cinliktir bilinmez şimdi de ÜÇRETLİSİ oluşturuldu. Bu, Milli Eğitime bir darbedir. Türk ve Türkiye Devletinin geleceğine yapılan en büyük hakarettir.
 
Hep beraber bekleyip göreceğiz. Bakalım eğitim de daha neler neler olacak?
 
Öğretmenleri perişan edilmiş bir ülkenin medeniyet yarışında, nal toplaması kaçınılmazdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yenilen Alman Genel Kurmay Başkanına, “Almanya’yı bitirdik, ülkenizi yaktık, yıktık, fabrikalarınız kalmadı” diyen ABD Genel Kurmay Başkanı’na verdiği,” Almanya’yı yendiniz, yıktınız amma ÜNİVERSİTELERİMİZ VAR VE DİMDİK ayakta” sözü unutulmamalı. Ve bugün o üniversiteler sayesinde Almanya’nın geldiği noktayı görmekteyiz.
 
El pençe divan duran üniversite değil, pozitif bilimlerle haşır-neşir olan üniversiteler gerekli. Doktora nişanı veren değil, eleştiren-geliştiren üniversiteler gerekli. Anayasa değişiyor hiçbir HUKUK FAKÜLTEMİZ görüş bildiremiyor. Bu mudur daha çok özgürlük? Böyle özgürlüğün M.Gökçek’in ifadesiyle, “İçine………….im”
 
S. Başbakan “Atama yoksa oy da yok” feryadına” Oyun senin olsun. Oyunu da al git!” nasıl diyebiliyor. Bu hükümetin öğretmenlere özel bir gıcığı mı var? Eğitimdeki sakat uygulama yüzünden pek çok öğretmen ne yazık ki intihar etmiştir. On binlerce öğretmen de ev hanımı- ev erkeği olarak evde kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Bu hatadan en kısa zaman da dönülmezse; geleceğimizi kaoslar beklemektedir. Öğretmenler; atama, eş durumu, maaş ve sosyal haklar yönünden girmek için kırk takla attığımız AB standartlarının hiç değilse yarısına kavuşturulmalıdır.

Esen kalınız

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!