Nazım Peker
Nazım Peker

Bir Tefekkürdür Sonbahar

Hazan derler, hüzün mevsimidir derler. Özünde kendine has renkleriyle bir ilham kaynağıdır Sonbahar. Bu mevsim, insanda; insan olmanın, özünden sıyrılmanın, hayattan ayrılmanın, dalından kopmanın, görevi yapmanın, olgunluğun sembolüdür.
 
Bugünlerde bağa, bahçeye, kıra, bayıra gittiniz mi? Şehrin caddelerinde pardösünüzün yakaları kalkık, elleriniz cebinizde buz gibi havayı soluyarak gezdiniz mi hiç?
 
Ne gördünüz, nelere şahit oldunuz?
 
Doğadaki bütün renklerin çeşitliliğini, bolluğunu görebildiniz mi? Yeşilin sarıya, sarının kızıla, kızılın kestane rengine, onun da koyu kahverengine dönüştüğü bir renk bolluğunu seyredebildiniz mi?
 
Dallarından kopan, yollara, sulara düşen hayat dolu yaprakların; sonu belli bir yok olmaya doğru savrulduklarını, bu gidişin; sevgiliye gider gibi olduğunu gördünüz mü?
 
Bütün bu manzaraları, bağlarda, bahçelerde ve şehrin parklarında, sokaklarında görmek, dinlemek, düşünmek bir başka zenginliktir anlayana!
 
Güz gelince yaprakların, dallara vedası, ağaçlardan uzaklaşması bir başka güzelliktir.
 
Zemini kaplayan, türlü-çeşitli renklerdeki yaprakların, rüzgârın gücüyle hareketlenişi, sağa-sola yer değiştirmeleri; hayat ile ölüm arasındaki ince çizgiyi hatırlatmıyor mu sizlere?
 
Yapraklarını dökmüş ağaçların, masum çıplaklığı, oğlunu-kızını evlendirip kendi yuvalarına uçurmuş ve baş başa kalmış iki ihtiyarın durumlarını çağrıştırmıyor mu?
 
Yazın kavurucu sıcaklarında, koyu gölgelerinde serinlenip, dinlenip mutluluk ve huzur bulduğumuz yaprakların, ayaklar altında hafif bir yel esintisiyle savrulması sizlere ne hatırlatmakta?
 
Bu mevsim bana, önce ayrılığı sonra da kavuşmanın işaretini verir. Dallarından kopan bütün yapraklar yerlerine gelecek yılın yapraklarını emanet olarak bırakırlar. Allah’ım senin bu güç, kudret ve ilmine binlerce teşekkürler!
 
Rahmetli ninem, “Ilıya ılıya yaz, soğuya soğuya da kış gelir” derdi.
 
Zemindeki ayrılığın işareti bu yapraklar, kışın da habercisidir. Kendinizi benden sonra gelecek olan; ayazlara, darlıklara hazırlanın der gibi.
 
Sonbahar, düğünlerin mevsimidir. Bu mevsimde pek çok yuva kurulur, mutluluğa ve çokluğa giden. İnsanlarımız, “Evleniniz ve çoğalınız. Ben sizin çokluğunuzla övüneceğim” diyen iki cihan Peygamberi’nin öğüdüne uyarak bu mevsimde evlenirler. Aşk hasreti genellikle bu mevsimde son bulur. “Ömrün uzun olsun, düğünün güzün.” sözü öylesine söylenmiş bir söz değildir
 
Toprak tohumla bu mevsimde buluşur. Bereketin tohumları bu mevsimde toprağa ikram edilir. Bu tohumlara, vitamin olacak, gübre olacak sonbahar yaprakları da toprakla bunun için mi buluşur bilinmez!
 
Göçmen kuşlar, semalarda güzel çizgiler, hoş görünüşler oluştururlar.
 
Göçmeyenler ise kendilerine bir sığınak, bir barınak bulma telaşına girerler; şehrin ve bağların münasip yerlerinde.
 
Akif’e göre Sonbahar, “Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda” yolun sonu gibidir. Kimine göre hazan/hüzün mevsimi, kimine göre, kaybolan ümitlerin, yıkılan hayallerin yeniden başlayacağının başıdır sonbahar.
 
Ne olursa olsun, kim ne derse desin, dalından kopan her yaprağın, yere değinceye kadar döne döne inişi, semazenlerin “Hak’tan aldım halka veriyorum” mistik düşüncesince bir hazdır gören için. Onlarca sapsarı yaprağın yere serilişi, tevazuunun bir sembolüdür bence. Olgunlaşan her beden, olgunluğun ağırlınca yerlere serilir, kibir ve gururdan arınmış olarak.
 
Ve sonbahar bana, dört mevsimin bir çırpıda, hayattan-ölüme, yokluktan varlığa bir döngüsünü anlatır.
 
Dünya dediğin nedir ki, “ İKİ KAPILI BİR HAN, BİRİNDEN GELİNİR ÖBÜRÜNDEN ÇIKILIR!”
 
Hayat sonsuzdur, devam ede durur.
 
Yeter ki gören olalım.
 
Esen kalınız.   

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!