Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Dolma Çifte ve Partiler

Dolma Çifte ve Partiler

Siyasi partilerimizin öncüleri almışlar ellerine fetret dönemlerinin eski dolma çiftelerini; durmaksızın birbirlerine tetik çekiyorlar. Bildiğiniz gibi namlularından çiçek çıkmaz; kurşun, barut, kirli çaputlar çıkar.

Biz geçmiş yüzyıllarda birbirimizle çok kavga ettik. Çubuk, Çaldıran, Mercidabık savaşlarının kazananı olmadı; elsiz, ayaksız, gözsüz kaldık.

Altı asırlık Osmanlıyı kurduk, dünyaya hükmettik” derseniz, geçin derim. Çünkü 1920’ye kadar kimliğimizi, düşüncemizi, yüz binlerce canımızı kaybettik, Piri Reis, Ali Kuşçu gibi birkaç beynin dışındaki tüm beyinleri çoraklaştırdık.

***

 Geldiğimiz noktada bugün siyasilerimiz durmaksızın birbirlerine saldırıyorlar, milleti geriyorlar, kendilerini, “deha, bulunmaz Hint kumaşı” sanıyorlar.

Beyler durun. Türkiye’yi siz var etmediniz, yeni varsınız. Türkiye siz yokken de vardı. Türkiye sizden sonra da var olacak. Varlığımızı size borçlu değiliz. Biz ve siz hepimiz, miras yiyoruz. Daha taş üstüne taş koymadınız. Türkiye’nin temel taşlarını söküyorsunuz. Nifak sokmaya, kavga çıkarmaya hiç hakkınız yok.

Çevremiz düşmanlarla dolu. Önemli bir salgın hastalık var. Yapmayın.

 

MASA TOPLANTISI

Muhalefetteki partilerden birisinin başkanı:

“Salgın hastalık var. Ekonomimiz sıkıntıda.  Gelin bir masaya oturalım, geleceğimizi konuşalım…”, bir başkası: “Demokrasimizin gelişmesi için şunları yapalım…” dedi.

İktidar partisi ile iktidar destekçisi iki partinin öncüleri bu iki başkana: “Seninle masaya oturmayız. Sen projesin..” dediler.

Uygar toplumlarda ve tüm dinlerde barış var. Milliyetçilik ve dindarlığı kasalarına kilitleyenler, devrim vadenler: “Hadi oturalım” diyecekleri yerde; “Olmaz” dediler. Atalarımız: “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” demiş. Keşke içimizde daha çok “konuşma-anlaşma” duygusu olsaydı.

 

BÖLÜCÜLÜK TARTIŞMASI

Türkiye’de resmiyet kazanmış, seçimle meclise girmiş, yasaların verdiği tüm  hakları kullanan bir parti var; HDP. iktidar destekçisi iki muhalefet partisi diyor ki: “HDP kapatılsın. Bu iki parti terörle iş birliği yapıyor. Bunlar bölücülüğü destekliyor. Bunlar zillet. Bunlar Amerikancı…”

Bu eleştirileri yapanlar biliyorlar ki, destekledikleri iktidar partisi; İmralı’da bölücü başı ile görüşmekten öte pazarlıklar bile yaptı, HDP milletvekilleri ile Dolmabahçe Sarayı’nda poz verdi, TSK’nin PKK operasyonlarını durdurdu, Ayn-el Arap’a giden PYD’lilerin yakıt ve gıdalarını verdi. Niye bunları söylemiyorsunuz?

Diyelim ki eleştirilen bu iki muhalefet partisi HDP ile görüştü. Ya siz? Bölücü başı ile kim görüştü, o katili idamdan kim kurtardı? Denebilir ki: “Bizde şöyle bir iyi niyet vardı.” Onlarda da bir iyi niyet olamaz mı, sadece siz mi iyi niyetlisiniz?

 

TÜZEL KİŞİLİK ÖZEL DÜŞÜNCE

HDP’nin içinden teröristlere yardım ve yataklık edenler, suç işleyenler varsa cezaları verilsin. Kişilerin (özellerin) işledikleri suçlar yüzünden HDP’nin (Tüzelin) cezalandırılması doru mu? Ben hukukçu değilim ama, hukukun gelişen mantığı suç-ceza ilişkisinde tüzelliği değil, özelliği öne çıkarıyor. Bugüne kadar siyasi partilerin kapatılmasında yerleşen gelenek ve kamu vicdanı Yargıtay’ı gösterir. Siyasetçi işini, Yargıtay görevini yapsın.

HDP kapatılsın” diye kaç kez dilekçe verildi ama kapatılmadı. Daha bir sürü dilekçe verilse sonuç aynı olacak. Çünkü Türkiye’yi yöneten bugünkü zihniyet, HDP’nin kapatılmasını istemiyor. HDP kapatılsa, bu iktidar büyük kozlarından birisini kaybedecek. Eğer bu iktidar istese, HDP üç ay içerisinde kapatılır.

 

TÜRKİYE POLİTİKASINA YAKIN BAKIŞ

1-İktidar Partisi:

Çokları: “AKP’nin kurucuları dindar oldukları için çalmazlar. Biraz Cumhuriyet düşmanlıkları var ama, iktidar olduktan sonra devletle kucaklaşırlar” diyerek bunlara oy vermişti. Yanıldıklarını gördüler. Çünkü bunlar uygulamaları ile İslam’ın iman ve ahlak esaslarını harap ettiler, “millet, milletimiz” sloganlarıyla yol aldılar ama millet ve milliyetimize ait var olan her şeyimizi çiğnediler. “Millet” dedikleri şeyin melezleşme, “devlet” dedikleri şeyin tek adamlık olduğunu öğrendik.

Bunlar hep Atatürk’ü yerdiler, TC’nin temellerini söktüler, 90 yıllık kazanımlarımızı 20 yılda bitirdiler. Türkiye dilenci pazarı oldu. Servetimiz eridi. Türkiye’nin toplumsal, ruhsal ve ahlaki alanlardaki çöküntüleri derinleşiyor.

Türkiye’de TDK, TTK, YÖK, TSK, HSYK, MEB gibi saygın kurumlarımız da koflaştı. Kanımıza ve beynimize, “Tarikat-cemaat-saltanat-şan-şöhret-servet-cahillik, bencillik” mikropları girdi. Ama umutsuzluk yok. 1920’lerde çarıksız ve donsuzduk; içimizden çıkardığımız bir öncüyle birleşerek bugünkü Türkiye’yi yarattık. Yarın daha büyük Türkiye’yi yaratacağız.

Dün FETÖ ile “Ergenekon-Balyoz” engizisyonlarını kuran, özümüzü yaralayan, ayakta kalma adına emperyalist bir projede görev alan bir iradeden hayır gelmez; çünkü, böylesi hür olamaz.

 

2-İktidar Destekçisi “Milli” Parti:

Türkiye’nin “Milliyetçi” etiketini taşıyan bir muhalefet partisi var. Bu parti milliyetçiliği çiğneyenleri ayakta tutuyor. “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk” itirafları bu siyasi milliyetçileri hiç arlandırmıyor. Bu partinin başı bugüne kadar Türk milliyetçiliğine her yönüyle hizmet edenleri yuvadan attı. İktidar şu destekçisi siyasi Türk milliyetçileri, milliyetçileri dağıtmak ve tehdit etmekle meşguller.

İdealizm, dinamizm, bilim, kültür ve birikim olmaksızın milliyetçilik olmaz. Başkalarının paralelinde milliyetçilik yapılmaz. Bu partinin üst ve alt kademelerinde hür düşünce ve hür davranış yok. Hürriyetin olmadığı yerde milliyetçilik hiç olmaz.

 

3-İktidar Destekçisi “Atatürkçü ve Devrimci” Parti

Bugünkü iktidar partisi 10-15 yıldır Atatürk’ün adını kurum, kitap, cadde, stat, alan vb  tüm yerlerden kaldırıyor. Bu partinin kimi sözcüleri Cumhuriyet dönemini “reklam arası” görüyor. Bu iktidar partisinde Atatürk’e “sarhoş” diyerek hakaret eden önemli kişiler var. Böylelerini “Atatürkçüyüm” diyenler destekliyor.

Türkiye’nin devrimci muhalefet partisi: Uygarlık ve bilimsel düşünceye kapalı, sadakacı, siyasal İslamcı, medreseci bir iktidarı destekliyor. Devrimciliğin olmazsa olmazlarından birisi bilimsel çalışmaktır. Gelin bunlara biraz kafa yoralım.

Dünyanın en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk’ün en büyük devrimi parlamenter sistemdir. Mevcut iktidar parlamenter sistemi kaldırdı ve “Atatürkçüler” bu olayı çarşafladılar, üzerine bir fincan da kahve içtiler.

 

Kinle Devlet Yönetmek

İslam’da kin ve küslük yok. Hz. Muhammed; “Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız” der. İslam “barış”tır. Bugünkü yöneticiler, “kardeşlik” diyerek iktidar oldular ve sonra ağız değiştirdiler: “Kindar ve dindar nesil” yetiştirdiler. O kindar nesil şimdi: “Hazırlıklıyız, şu kadar kişiyi hallederiz” diyor.

İktidardaki “dindar” parti diğer partilerle bayramlaşmıyor. “Milliyetçi” parti de öyle. Dindarlık ve milliyetçilik buysa yandık. Almanya’daki yurttaşlarımız bulaşıcı hastalık nedeniyle camiye sığamayınca yanlarındaki kilisenin papazı kiliseyi açmış.

Bir papaz, bizim “Müslüman ve Milliyetçi”leri geride bıraktıysa, yazık bize.

 

Yazımı özetliyorum

  • İktidar ve destekçisi iki parti, bizim aklî ve fikrî gelişmemizi önlemesinler.
  • İktidar partisi çocuklarımıza: “TÜRKÜM!” “ATATÜRKÜM” demeyi dahi yasakladı. “Milliyetçiler” ve “Atatürkçüler” suskun. Sırf bu olay bile, Türkiye’de gerçekten milliyetçi, gerçekten Atatürkçü bir siyasi kadronun olmadığını gösterdi.
  • İktidarın dolma çifte kullanmamasını, bu çiftede birilerinin sağ, bir başkalarının sol namlu olmamasını istiyoruz.
  • Ayakta kalması zorlaşan bir siyasi hastaya “sağ” ve “sol” koltuk değneği olmak yakışmaz.

Şartları ve faturası ne olursa olsun Türk milleti; kimliğini kaybetmeyecek, Atatürk’ü bırakmayacaktır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!