Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Cezaevlerinde çıplak arama var mı?

Cezaevlerinde çıplak arama var mı?

Cüce Şubat’ın ardından konuk olduğumuz Mart Ayı da bitmek üzere… Konuk olduğumuz dünyadaki sonumuz ne zaman belli değil… Etrafımızda olan bitenlere baktığımızda çok uzak ta görünmüyor… Valizi yavaş yavaş hazırlamamız lazım… Yalnız ne çamaşıra ne gömleğe ne de pantolona vs. ihtiyaç yok. 3-5 metre beyaz bir şey yetiyor, onu da getiriyorlar, bizim teminimize ihtiyaç yok… Gerekli tek şey, yaptığınız iyi şeyler ve ameliniz… Bavul bunlarla ne kadar dolu olursa, orada o kadar rahat edersiniz, yoksa per perişansınız…

Belki moral bozucu başladık ama durum bu. Herkes ayağını denk almalı. Kimsenin kalbini kırmamalı, Cenabı Allah’a yükümlülüklerini yerine getirmeli… Unutmayın, hiçbir zaman geç değildir, zararın neresinden dönersen de kârdır… Kadir Gecesi’nin 1000 Aydan hayırlı olmasının altında yatan gerçekte budur… Bugün bir dönüm noktası olsun mu? Evvela kendimizle hesaplaşıp, maddi manevi rotamıza yön verelim mi?

Çıktık yeryüzüne. Bakalım neler oluyor? Din istismarı ve onun üzerinden yapılan algı operasyonları tam gaz. AKP’nin kapalı Grup Bşk. Vekili milletvekili hanım, ismini unuttum zaten bir kıymeti de yok, kendisini gündemde tutmaya çabalıyorÇıplak aramalarla[1] ilgili çıkışıyla ortalığa dökülen bu hanım (!) iş fazla uzamayınca ve mağdur görünümü kısa sürünce, muhtemel Ağasından talimatla da habire gündemi zorluyor. Kanal kanal yandaş TV turlarında kendisine saldırılmasını teşvik ediyor… Masum (!) yüz görünümüyle de parsa deposundan kürek kürek istismar malzemesini kendi alanına istiflemeye uğraşıyor…

Biz elhamdülillah Müslümanız. Dinimizi de çok seviyoruz. Onu gönlümüzdeki yerinde pamukların, kuş tüylerinin içinde itinayla saklıyoruz. En ufak bir kötülükten, kem sözden sakınıyoruz… Gel gör ki, dinsiz istismarcılar ne yapıyor? Sakındığımız kutsalımızı, siyaset denen çirkefin içine atarak, eleştiri ve hakaret menziline sokuyorlar… Allah sizi bildiği gibi yapsın… Üç günlük ikbal için değer mi? Bunun hesabını ahrette nasıl vereceksiniz? Müslüman olsanız, bunun ne denli bir cezasının olduğunu bilirsiniz. Bu yüzden hiçbir şeyinize inanmıyoruz… İki Ayyaş hitabıyla çıktığınız yolda, baktınız ki daha sıkı ve iltihaklı kenetlenmeler oluyor, çark ettiniz, ilk olarak Mustafa Kemal daha sonra da Mustafa Kemal Atatürk diyerek münafıklık, riyakarlık ve takiyyenin zirvesini yaptınız. Hiç mi utanmıyorsunuz? En azından traş olurken, ayna da kendinizi nasıl buluyorsunuz? Yahu açın tarihi karıştırın… Ermeni Papazı Emeni milliyetçisidir… Rum Papazı Elen Milliyetçisidir… vs. vs… Bunlar yeri geldiği zaman kiliseleri üs olarak kullanmışlardır… Siz ne yaptınız? Evvela savaştan kaçtınız. Olmadı Mustafa Kemal haindir dediniz. Olmadı idamına fetva verdiniz. O da olmadı, uçaklarla bildiri attınız, “Yunanlılar, Padişahımızın misafiridir, onlara mukavemet etmeyin” diye… Haklısınız, siz o zaman neyseniz şimdi de “o“sunuz. Benim kızdığım din kisvesi altında kandırdığınız gaflet uykusundaki gerçek Müslümanlar, yani Kuvvacılar… Uyanın artık, uyanın ne olur. İş işten geçmek üzere, silkinin, titreyin kendinize dönün ne olur… Zaten günde elli kere ekrana çıkıyorsunuz. Şart mı cami kapısında siyasi beyanat vermek. Orayı niye siyasi restleşmelerin hedef tahtası haline getiriyorsunuz… Bu orayı korumak yüceltmek midir yoksa ateşe atmak mıdır… Hepimiz “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için geldim” diyen Efendimizin (SAV) yolundan yürümek zorundayız… Herkesi dini karıştırmadan ve de saldırılara maruz bırakmadan güzel ahlaka davet etmeliyiz… Muhatabımız uygun tepki verirse “Zaten dinimiz de böyle emreder” dememiz yeterlidir… Hiçbirimiz namus veya günah polisi değiliz. Bize düşen tek şey tebliğ etmektir… Yüce Yaradan, Peygamberine bile sadece bu yetkiyi vermiştir ve ikaz da etmiştir… Dinimiz gerek siyaset çirkefinin gerek meyhane köşelerinin gerek lağım ağızların mevzuu vs. olamaz. O bizle Yaradan arasındadır. Kalbimizden, menziline ulaşan yoldur… Onu canımızdan bile sakınırız… Şimdi anladınız mı, “Laikliğin” önemini… Sen ilkel beyninle, onu hala “Dinsizlik” olarak kabul et ve siyaset cambazlarının önüne at… “Laiklik” dinin muhafazasıdır. Ona dokunulamayacağının teminatıdır… Senin ilkel beynin bunu anlayacak seviyeye gelir mi veya ne zaman gelir bilemem ama gerçek tamamen budur… İstismarın sınırı yok. Din tabanlı olanının farklı türevleri de yoğun bir şekilde devreye sokuluyor…  Bu olaylar karşısında kızmamaya, hatta dua etmeye karar verdim… Nasıl mı? Mesela; evlatlarını sahte ve düzmece raporlarla askere yollamayanların şehit olanlar için söyledikleri… Ne diyorlardı. “Çok önemli bir mertebe, size ne mutlu” diyorlardı değil mi… Kızmıyorum… Allah, Size ve yakınlarınıza da nasip etsin hem de en kısa zaman da diyorum… Mesela meşhur milletvekiline, “İnşallah siz de çıplak aranırsınız ve iffetinizin gereği anında tepki verirsiniz” diyorum… Fakirliğin ecrinden bahsedip, “Mükafatını Allah verecek” diyerek, Yaradan’a da yol gösterenlere, İnşallah, o fakirliğin en beteri size nasip olur ve Yaradan’ın mükâfatlarına en yüksek seviyeden mazhar olursunuz diyorum… Bu arada Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Corona olarak hastaneye kaldırılmış… Kusura bakmasın, kendisine lanet okumayacağım ama şifa da dileyemiyorumYalnız üzülmesin, en kısa zaman da taburcu olacaktır… Genel kaide; kötülere bir şey olmuyor...

Son olarak: Başta Meral Hanım’a ve diğer alakalılara sesleniyorum… İktidara geldiğinizde, Atatürk’ten arındırılan, madalyaları toplatacağınızı ve uygun olanlarla değiştireceğinizi ilân edinizTopladığınız, hatalı madalyaları da, üstün hizmetlerinden dolayı, Ca-Ce ye ve Ağasına takarsınız, onlar da heba olmamış olur

Hepiniz Allah’ıma emanetsiniz. Hosça kalınız…

 


[1] https://www.gazeteduvar.com.tr/ozlem-zengin-ciplak-arama-hic-yoktur-demiyorum-haber-1515948

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!