Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Açılımdan açılıma Türkiye

Özel hayatlarında tesettüre çok riayet etmelerine rağmen iktidar Türkiye’yi açılımdan açılıma savurarak bu mübarek Ramazan günlerinde açılmadık yanını bırakmadı.

 

Açılımın ilkinde hükümet klasik taktiğini icra etti. Başta açılımın adı “Kürt Sorunu – Kürt Açılımı – Demokratik Açılım – Millî Birlik ve Beraberlik Açılımı” çizgisinde tekâmül ederken, muhtevası da kamuoyu tepkilerine göre sürekli anlam değiştirdi. Sonunda hükümetin açılımla ne yapmak istediğini kimse anlayamadı. Sonunda yılların istihbaratçısı Mahir Kaynak bile, “Bu bir çözüm arayışı değildi sadece çözümü halkın desteklemesini sağlamak için yapılmış bir halkla ilişkiler faaliyetiydi.(Star, 01.09.2009)” demek durumunda kaldı.

 

31 Ağustos günü İçişleri Bakanı Atalay, yapmış olduğu bir saat süren basın toplantısında gelinen süreci anlattı. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, “Bir saat boyunca dile getirdiği Kürt açılımını bir tek Kürt sözcüğü kullanmadan anlatmayı başardı. Bu açılımın bu kadar kaygıyla ilerlemesi mümkün değil” derken aynı konuşmada “Türk” kelimesinin de geçmediği ayrı bir gerçekti.

 

Atalay’ın izah ettiği şekilde üniter devlet yapısı korunarak Anayasa’nın ilk üç maddesine dokunmadan etnik bir beklentiye sokulan insan topluluklarını yok sayıp bu açılım nasıl yapılacak merak konusu. Etliye sütlüye dokunmadan “PKK terörünün sona erdirileceğine” dair garanti vermenin bence iki türlü anlamı olabilir:

 

1. Ya PKK ile anlaşma masasına oturuldu;

 

2. Ya da PKK terörünün sona erdirileceğine dair ABD’den garanti alındı.

 

Kamuoyu Atalay’ın ne demek isteyip istemediğini daha tam tartışamadan ikinci açılım bombası da patladı: “Ermeni Açılımı”. Hükümet İsviçre’nin arabuluculuğu ile Ermenistan ile iki adet protokol imzalandığını açıkladı:

 

Protokollerden ilkinin baslığı “Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişki kurulmasına iliksin protokol”. İkinci protokolün baslığı ise, “Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında ilişkilerin geliştirilmesi hakkındaki protokol”.

 

Bu protokollerle Ermenistan’la diplomatik ilişki kurulması ve sınırların açılması bir takvime bağlanıyor. Takvim söyle isleyecek:

 

Protokol üzerindeki siyasi müzakerelerin altı hafta içerisinde tamamlanması  bekleniyor. Bunun ardından belgeler her iki ülke parlamentolarına da onay için sunulacak ve onaylanması durumunda da yürürlüğe girecek.

 

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 14 Ekim’de Bursa’da yapılacak Türkiye-Ermenistan milli maçına “sınır açılmazsa gelmem”  restini çekince, AKP iktidarı geri adım attı. Bu açıklamanın ardından AB ve ABD’den gelen baskılarla yoğun bir diplomatik trafik yaşandı. İsviçre’nin arabuluculuğunda gerçekleşen görüşmelerde şantaja boyun eğildi ve Ermenistan’ın bütün şartları kabul edildi.

 

Protokole göre iki ay içerisinde sınırlar hiçbir şarta bağlı olmaksızın açılacak, diplomatik ilişki kurulacak, hava, kara ve demiryolu bağlantıları kurulacak, Türkiye, Ermenistan’a uluslararası kuruluşlarda uyguladığı tüm vetoları kaldıracak, Ermenistan’ın enerji yolları üzerinde bulunmasına ilişkin (ilerde kurulabilecek doğalgaz ve petrol boru hattı gibi) Türk vetosu kalkacak ve enerji işbirliği başlayacak.

 

Bunun karşılığında Ermenistan Türkiye ile mevcut sınırı resmen tanıyacak ancak protokolde bu sınırları belirleyen 1921 Kars Anlaşması’na ait bir atıfta bulunulmuyor. Bir tarih alt komisyonu kurulup, Ermenistan arşivlerinin de bu komisyona açılacağı taahhüt edilmektedir. Ancak “soykırım” iddiaları tarihî değil siyasî temellere dayanmaktadır.

 

Ermenistan Anayasası’nda ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde Türkiye’nin doğusunun Büyük Ermenistan olduğuna iliksin unsurlar var. Protokolde bunların gözden geçirileceğine iliskin net bir taahhüt verilmemektedir.

 

Ermenistan Ağrı Dağı’nı yine Anayasası’na koyduğu bir hükümle milli sembol yapmıştı. Protokolde bundan vazgeçileceği de söylenmemektedir.

 

Her şeyden önce Türkiye’nin Ermenistan sınırlarını kapatmasının esas sebebi olan Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının %20’sine tekabül eden “Dağlık Karabağ”ı boşaltacağına dair protokolde açık bir ifade bulunmamaktadır. Üstelik Başbakan Erdoğan Bakü ziyareti sırasında Azerbaycan’a “Ermenistan Karabağ’dan çıkmadan Türkiye sınırları açmayacak” garantisi de vermiştir.

 

Protokolde yer alan sınırların 2 ay içinde açılmasını öngören madde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasının su anın isi olmadığı ve “Bunun için uzun bir süreç gerekiyor” açıklamalarıyla çelişmektedir.(Milliyet, 01.09.2009)

 

Davutoğlu’nun açıklamaları üzerine bugün gazetelerde yer alan şu haber hayli düşündürücüdür:

 

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan bugün Erivan’da bazı diplomatlarla bir araya geldiği toplantı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Sarkisyan, Türkiye- Ermenistan protokolüne ilişkin olarak “Türkiye ile diyalog, Karabağ sorunundan bağımsız” dedi. Sarkisyan bir kez daha, görüşmeler için Karabağ konusu dahil hiçbir önkoşul kabul etmeyeceklerini yineledi. Sarkisyan, ayrıca Türkiye ile olan sorun Karabağ’a bağlıysa “Hiç görüsmeyiz” derken, hükümetler arası bir komisyon kurulacağını, bu komisyon kapsamında bir alt komisyonun çalışacağını açıkladı.

 

Hükümet gelişmelerle ilgili olarak Azerbaycan’ın bilgilendirdiğini iddia etse de Azerbaycan Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde yer alan açıklama söyle:

 

“Bu meselede Azerbaycan tarafı Türkiye’nin üst düzey yöneticilerinin seslendirdiği çok sayıdaki açıklamalara esaslanıyor. Söyle ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu yılın 14 Mayıs’ında Azerbaycan Milli Meclisi’ndeki söyle demişti:

 

Türkiye-Ermenistan sınırları Azerbaycan toprakları Ermenistan tarafından işgal edildikten sonra kapatıldı. Bu işgal kalktıktan sonra sınırlar açılabilir. Biz Azerbaycanlı kardeşlerimiz razı olmadığı sürece bu noktadan ileri bir adım atmıyoruz. Bunlar birbirleri ile bağlıdır ve ayrı sayılamaz.

 

Her ülkenin bir başka ülke ile ilişkilerini belirlemesi onun bağımsızlık hakkıdır. Ancak bu durumda meselenin doğrudan Azerbaycan’ın milli çıkarları ile ilgili olduğunu dikkate alarak beyan ediyoruz ki Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılması Azerbaycan’ın milli çıkarlarına aykırıdır.”

 

İmzalanan bu protokollerle Türkiye sözünde duramayan bir ülke durumuna getirilmiştir. Bu protokollerin Azerbaycan’da yankıları olacaktır. Azerbaycan ile Türkiye’nin ilişkileri sadece soy bağına bağlı manevi ilişkiler değildir. Azerbaycan Orta Asya ve Kafkas enerji kaynaklarının Türkiye’ye doğru açılan boğazıdır.

 

Bu açılımın ABD Baskanı Obama’nın Meclis’te yaptığı konuşmada dile getirdiği “sınırları açın, ilişkileri normalleştirin” talimatı üzerine gerçekleştirildiği imajı oluşmuştur. Hükümetin yürüttüğü “bütün komsularla sıfır ihtilaf” politikası “tek taraflı taviz” politikasına dönüşmüştür.

 

Hükümetin bu politikası ile “Azınlıklar Açılımı” ve “Kıbrıs Açılımı”nın da yakında gündeme getirileceği âşikârdır. Allah Türk Milletini Türk düşmanlarından korusun.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!