Mehmet Eröz’ün tespitlerine göre; “Edremit Alevileri arasında Kurda saygı duyulur 30–40 sene evveline kadar kurdun adı ‘Peygamber Köpeği’ idi. Silifke Alevi Türkmenleri arasında da kurt kutlu bir hayvan konumundadır. Kurdun âşık kemiği çocukların boynuna takılır. Bazı ruhi hastalıklarda bu kemikten alınmış ince parçalar suyla içilir ve telkin yoluyla iyileşme beklenirdi.[1] Diğer taraftan kurtlara gökten indiğine inanılan Kudret Helvası’nın da, Hz. Süleyman ile ilişkilendirildiğini biliyoruz.
Hubyar Sultan ve Üryan Hızır Sultan Ocakları gibi Alevi ocaklarına bağlı Müslüman halktaki bir inanca göre, kurt büzüğü uğur unsuru olarak bilinir.[2] Kurdun muhtelif aksamının çeşitli fonksiyonları bilinirken, Kurt büzüğünün bu hikmetine dair olan inanç ana dili Kırmanca, Zazaca ve Türkçe olan Alevi olmayan halk kesimlerinde de vardır.
Kahramanmaraş’ın Alevi inançlı kesiminde yeni doğan çocuk kurt gibi cesur olsun diye esnetilmiş kurt postunun ağız kısmından geçirilir.[3] Ancak bu uygulama da sadece Alevi kesime ve bölgeye mahsus değil, Hanefi ve Şafii Kürtlerin yanı sıra genel Anadolu Türklerinde ve hatta Azerbaycan Türklerinde de görülmektedir.
Kahramanmaraş Alevilerinden yapılmış bir tespite göre de genç çocuklar alkışlanırlarken kızlar için “Tilki gibi kurnaz” ve erkek için de “kurt gibi yaman” denirmiş.[4] Bunları muhakkak bir bölgeye veya bir inanç kesimine bağlamak veya sınırlamak doğru olmayabilir. Kurdun acarlığı ve tilkinin kurnazlığı halk kültürümüzde genel bir benzetmedir. Bazen da çocuklara cinsiyet faklı gözetilmeden “cin gibi” denildiği olur.
Pir Sultan Abdal’a ait olduğu ifade edilen bir dörtlük konumuz itibariyle çok manidardır. Buna göre;
“Ali bindi Düldül ata
Can dayanmaz bu fırkata
Bozkurt ile kıyamete
Kalan dünya değimlisin ?”
denilmektedir.[5].
Hz. Ali ile birlikte daha ziyade Düldül’ün, Zülfikar’ın yanı sıra Aslan anılırken, bu kere dörtlükte kurdun yer almış olması anlamlıdır. “Kurt ile kıyamete” sözünü biz, alevi olmayan halk kesiminden de biliyoruz. Ayrıca kurt ile kıyameti bir arada ele alan başka bulgularımız da var.[6] Bu tespitin ilginç olan diğer yanı ise, Azrail (a.s) ve Cebrail (a.s) gibi kıyamet günü münasebeti ile Sur’u üfleyecek olan ve 4 büyük melekten birisi olan İsrafil (a.s) anılmış olmasıdır.
Tahtacı Türkmenlerinden yapılmış bir tespitte, Hz. Ali (r.a) nin kurt donuna girdiği inancı vardır. Mehti isimli metinde, Hz. Ali göğün 7. katında, Allah (c.c.) kapısında aslan donunda bekleyen bir bekçi konumunda iken, yine Hz. Ali Kurt donuna girerek kendine ait bahçeye zarar verir. Diğer taraftan Hz. Ali, Canavar Kurdu bahçeden kovması için Hz. Hasan ile Hz. Mehdi’yi görevlendirir. Methi Kurdu yakalar ve boynunu koltuğunun altında sıkmaya başlar. Bunun üzerine Hz. Ali, “Oğlum boynumu bırak ben babanım” der.[7]
Bulgaristan’ın Alevi inançlı Türklerinden yapılmış bir tespitte ise, Hızır (a.s.) ile kurt arasında zımnen bir bağ kurulmaktadır. Söylenceye göre, “Güçlü kuvvetli Ali sayesinde kurtulabilen bir kavimden sadece 9 kişi kalmıştır. Ali tek eli ile kaldırdığı dağlarla Hazar Deryasını çevirebilmiştir. Bu kapalı havzada 400 yıl yaşayan 9 kişi zamanla çoğalmışlar ve geçit vermeyen bu kapalı havzadan çıkamamışlar. Bunun üzerine Ali, buraya yardım için bir bozkurt göndermiş. Kurt bu kavmin sürülerinden bir koyun kapmış, kavmin lideri kurdun izini sürerek bir kaya yarığı bulmuş ve demir mızrağı ile bu yarığı genişleterek kavmine yol açıp kurtuluşlarını sağlamıştır. Bu olayın olduğu gün Hıdır Ellez ve yılın ilk günü olarak kabul edilmiş. Her yıl bugün oynanan oyunlar kurtuluşun coşkusunu simgeler.[8]
Sayın Acaroğlu hocamızın yaptığı bu tespitte, halk Nevruz ile Hıdırellezi biraz karıştırmış olmalı. Zaten müştereklikleri de olan bu iki halk takviminin önemli günü, bu söylence de Biraz Ergenekon gibi destanlardan da renkler almıştır. Söylencede Kaf Dağı falan da geçmektedir ki, başka renklerden de nasiplenmiş olabilir. Bizim konumuz itibariyle Kuvvetli Ali olarak geçen Ali ile Hz. Ali (r.a) kastedilmiş olmalı. Hz. Ali, kurda görev vermektedir. Ona koyun kaptırmakla, kurtuluşları için, halkın kendisinin takibini sağlamış olmaktadır.
Bulgaristan Alevi halk inançlarında, kurt gelecekteki girişimlerinin başarı simgesidir. Hıdrellez gününe doğru yakılan ateşlerin üzerinden atlanılır ve sonra bu köz saman ile kapatılır. Sabahleyin güneşin doğuşundan önce ailenin en erken kalkan bireyi tarafından bu saman yığını açılır. Kül üzerindeki izlere bakılarak yorumlar yapılır. İzler kurt izine benziyorlar ise, o kişiyi mutluluğun beklediğine yorumlanır. Nitekim düşte kurt görmek de hayır alametidir.[9]
Hıdrellezde, bu tür geleceğe yönelik sonuçlar çıkarılan uygulamalar, Anadolu Türk halk inanç kültüründe çok yaygındır. Biz Varto ve Tunceli yöresinden bilhassa Alevi İnançlı Zazaca konuşan Müslüman halktan tespitler yapıp yayınlamıştık. Kurt izinin kutsallığına dair tespitlerimiz de olmuştur. Aynı kurt izine basan farklı iki kişinin 7 yıl kardeş olacakları inancı vardır. Keza rüyada kurt görmek de Anadolu Türk mistik kültürünün hayıra yorulan ve Türk kültürlü halkların ortak olan ürünlerindendir.
Türk kültür coğrafyasının Bulgaristan Alevi-Bektaşi inançlı kesiminin halk kültüründe “Kurtlar kana susamışlar” diye bir ifade vardır. Kışın ve ilkyazın belli başlı sisleri Tuna Nehrinin etkisine bağlanır. Bu sise “dumanlık” denir. Yoğun sis ve kırağıyı anlatmak için yaşlılar “Tuna bize konuk gelmiş” derler. Yaban hayvanının görülmediği bu havalarda kurtlar sürülere ve hatta insanlara saldırırlar. Kurtların bu durumu kana susamışlık olarak anlatılır.
“Kana susamış kurt” tanımı Anadolu kültür coğrafyamızda da vardır. Sis, duman ve buhu/buğu bağlantısı Doğu Karadeniz mani kültürümüze de yansımış mistik bir muhteva kazanmıştır.[10] Esasen kanın mistik boyutu, halk arasındaki kan inancının derinliklerindeki görünmeyen gerçek boyutu, incelenesi gereken bir konudur. Susamak ile kan ve kana susamış olmak, mitolojik anlamda incelenmelidir.
Tunceli ve Erzincan yöresi Alevi inançlı İslam Türk halkta yaşamakta olan ilginç bir inanç ve uygulama vardır. Taner Tosun’un yaptığı bu tespite göre, 50 yıl kadar önce bu yörede kara çarşamba günü, kurtağzı bağlama uygulaması yapılıyor. Aynı gün kurtlar için bir kurban kesilip dağda iki ayrı uygun yere konuluyor. “Lokma” da tabir edilen bu payları kurtlar gelip yiyorlardı.
Biz daha evvel kurtlara gökten Kudret helvası geldiği inancı münasebeti ile, bu helvanın gelişi ile ilgili inançlarda, bu helva ile adeta kurtların iftar ettiklerini anlatmıştık. Halk tasavvufunda Kurban Bayramında birinci gün kurban kesilip eti parçalanıp paylanıncaya kadar kurban sahibinin oruç tutması gerektiği inancı vardır. Oruçlu, orucunu bu etle, hamdı sena ile açar ve bayramın son gününün ilkindi namazına kadar farzlardan sonra tekbir getirir. Bu uygulamayı anlamlandırmak konunun dışına çıkmak olabilir. Ancak ağzının bağlanması, açılması, oruç ve kurban inancı adeta kurt kültüne yansımıştır. Veya kurtlarla insanlar arasında inanç ortaklığı taa ezelden gelmektedir.
Çok kısa bir ara açıklamadan sonra hemen konuya döneceğiz. Halkın mistik yükleme yaptığı asa, asanın şeyhe ait oluşundandır. Asanın kerameti varsa şeyhtedir. Şeyhe o kerameti veren ise keremetullah’dır. Mutlak olanın kerametidir. O istediği için ve uygun gördüğü için ona verilmiştir. Böylece varsa asada keramet o kerametin sahibi Allah’tır. (c.c.) “Keramet Tacta değil baştadır.” ın keramet asada değil kalptedir gibi söylenişi gibi bir şey. Özetle “nereye dönersen Kıble oradadır.” Veya “Tanrı her yerde hazır ve nazırdır” izahını “Kurttun kurban Payı” “kurt kurbanı” veya “Kurda kurban” ile yapabilir miyiz? Diğer çalışmalarımızda belirttiğimiz gibi Türk kültür coğrafyasında, kurt nezir, Kurban börü gibi isimler vardır. Aynı kültürlü halkta, Muhammet’e Nezir ismi de yer almaktadır. Bu noktada, aklın mistik ufuklara doğru yala çıkmasını yaşamak mı lazım. Dünyevi iklim ile uhrevi iklim arasında kurt merkezli bir mistik atmosfer mi oluşuyor. Kurt bizi aşkın olan ile içkin olan arasında seyahate mi çıkarıyor. Antoloji ile epistemoloji arasında izahı zor bir tespit. Ancak en azından bir tespit.
Yörenin Alevi-Bektaşi inançlı kesiminden yapılmış bir öykü tespitine göre, ”Dede soyunun mensupları Cem Tuttuklarında bir çift kurt Cem’e gelir lokmalarını alıp giderlermiş.[11]
Taner Tosun’un tespitine göre “Alevilerin kutsal kitabında, kurt kılığına girmiş bir derviş ile evlendiği kızın hikâyesi de anlatılmaktadır. T. Tosun bu hikâyenin Kürtce ve Zaza’ca konuşan dedelerden de dinleyip bantla tespitini yaptığını belirtmektedir. Taner Tosun’un kurtla ilgili diğer bir tespitinde de; Eskiden Sivas Alevi sayalıları, çocuğu kurtarıp büyüten kurt hikâyeleri anlatırlarmış
SONUÇ
Kurt mitinin Alevi Bektaşi halk sofizmindeki yeri, gök ehli olma, don değiştirme, gaibi görebilme, müjdeleyip, cezalandırabilme noktasındadır. Bu mitte kurt mutlak olan değil, ilahi sistematikte yeri olan durumundadır. Adeta ona da bazı vergilerde bulunulmuş ve ona da bir statü kazandırılmıştır. Bu genel teşhisi Sivas yöresi tespitleri ile de doğrulayabiliyoruz.
_______________________________________________
[1] Mehmet Eröz Milli Destan ve Bozkurt Hakkında” Bozkurt, Sh.7
[2] Taner Tosun “Oğuzlar Üzerine Bir İnceleme” Özel Etüt, Ankara, 2003
[3] Taner Tosun, a.g.e.
[4] Taner Tosun , a.g.e.
[5] Taner Tosun, a.g.e
[6] Yaşar Kalafat “Azerbaycan Anadolu Suriye Sözlü Kültüründe Kurt” Kayseri ve Yöresi Kültür Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri, 10-12 nisan 2006
[7] Ali Selçuk, “Tahtacılar Kültüründe Orta Asya Şamanizm İzleri”
[8] Türker a.g.e. Acaroğlu , sh. 77
[9] Prof. Dr. İvaniçka Georgieva’nın önsözü ile M.Türker Acaroğlu, Bulgaristan Alevileri ve Demir Baba Tekkesi, İstanbul, 1998 Sh.65
[10] Yaşar Kalafat, Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları IX-X, Anakara, 2006, Sh. 110–139
[11] Taner Tosun. a.g.e.